Ümit Yaşar Oğuzcan

Ümit Yaşar Oğuzcan
  • 1
    0
    0
    0
  • Ümit Yaşar Oğuzcan kimdir?

    Ümit Yaşar Oğuzcan, 22 Ağustos 1926'da Tarsus'ta doğdu. Eskişehir İnkılap İlkokulu (1937), Konya Askeri Ortaokulu (1940), Eskişehir Ticaret Lisesi’ni bitirdi (1946). Çalışma yaşamına atıldı, Osmanlı Bankası’na girdi, sonra Türkiye İş Bankası’na geçerek Adana, Ankara ve İstanbul’da çalıştı (1948-1960).

    Kendi adını taşıyan bir yayınevi kurdu (1960), Yergi-Dergi adlı hiciv-mizah dergisi çıkardı (üç sayı, 1965). Kısa bir süre Yapı Kredi’de çalıştıktan sonra, İstanbul’da Akbank Genel Müdürlüğü’nde krediler 2. müdürü oldu. Buradan Türkiye İş Bankası A.Ş. Kültür Yayınları müşavirliğine getirildi. Türkiye İş Bankası Halkla İlişkiler müdür yardımcısıyken, kendi isteğiyle emekli oldu (haziran 1977). 1979’da eşi Ulufer Oğuzcan’la birlikte İstanbul’da Ümit Yaşar Sanat Galerisi’ni kurdu, yönetti.

    İlk şiirleri 1940’ta Yedigün dergisinde çıktı. Daha sonraki zaman içinde İstanbul, Büyük Doğu, Varlık, Yücel, Türke Doğru, Toprak, Hisar, Çığır ve başka dergilerde şiirlerini yayımladı. Şiir kitapları ve antolojiler dışında şiir plakları, şarkı sözleri ve yergileriyle de yaygın bir üne kavuştu. 25. Sanat Yılı Jübilesi yapıldı. 1967’ye kadarki sanat yaşamı bir kitapla da bir araya getirildi.

    İntihar girişimleri ve nedenleri;

    Çocuk yıllarından itibaren tüm kazalar onu buldu, çeşitli rahatsızlık ve hastalıklar hiç peşini bırakmadı. Kızamık çıkardığı sırada ateşlendiği için kekeme kaldı. Tüm bunlar ruhunda derin yaralar açtı. Ailesi özellikle de babası, depresif hallerinin geçmesi için sürekli çabaladı.

    Bu başına gelenler onu içine dönük, yalnız kalmayı seven birisi haline getirdi. Sürekli intiharı tezahür ede birisi oldu. Özellikle şiir yazarken dünyayla bağı tamamen kopuyordu. Her şeye rağmen şiir okurken kekelemeyen bambaşka bir insan oluyordu.

    Birçok şiir kaleme alan şair sevmeyi, sevilmeyi ve aşkı önemseyerek yaşasa da aşık olamadan, görücü usulüyle evlendi. Babası Lütfü Oğuzcan’ın amacı onu zorla evlendirmek değildi. Evliliğin iyi geleceğini düşünse de Ümit Yaşar için geçim sıkıntıları da evlilikle beraber geldi.

    Kurulan yuvanın en büyük sorunu, Ümit Yaşar'ın başarısız intiharlarıydı. Ölüme bu kadar odaklanan bir babadan, ilgi ve takdir bekleyen Vedat hiçbir zaman umduğunu bulamadı. Babası çoğu zaman onu fark edemeyecek kadar kendi duygularına gömülü halde yaşıyordu.

    Ümit Yaşar, çevresine yaşattıklarını idrak edemeyecek kadar kendi kabuğunda yaşamaya devam etti. Ama her insan gibi bir gün gerçekliği fark etmesi kaçınılmazdı. Oğlu Vedat küçük yaştan itibaren babasının bu gelgitli, iniş çıkışlı ruh halinden nasibini alarak büyüdü.

    Ümit Yaşar, mükemmel bir baba olmasa da büyük bir etkisi vardı oğlunun üzerinde. Vedat hep babasını örnek aldı. Şiirler yazmaya çalıştı olduramadı, geriye babasının da yaptığı ve  ondan daha iyi yapacağına emin olduğu tek şey kalıyordu, ölüm.

    Vedat Oğuzcan 17 yalında olduğu sıralarda Galata Kulesi'ne çıkarak kendini ölümün kollarına bıraktı. Ümit Yaşar'ın başarısız 24 intihar girişimine karşın oğlu ilk denemede ölmeyi başardı. Bu ölümü en çarpıcı kılansa öldüğünde elinde olduğu iddia edilen nottu.

    "Baba, öyle intihar edilmez, böyle edilir." notu.

    Vedat'ın ölümünden sonra Ümit Yaşar'a gerçek bir acıyı sonunda vermiş oldu. 

    Acıdan beslenen bir şair olarak bu acıyı da sarıp sarmaladı ve oğlunun ölümü için Galata Kulesi adlı şiirini kaleme aldı.

    6 Haziran 1973

    Pırıl pırıl bir yaz günüydü

    Aydınlıktı, güzeldi dünya

    Bir adam düştü o gün Galata Kulesi’nden

    Kendini bir anda bıraktı boşluğa

    Ömrünün baharında

    Bütün umutlarıyla birlikte

    Paramparça oldu

    Bir adam benim oğlumdu...

    Gencecikti Vedat

    Işıl ışıldı gözleri

    İçi

    Bütün insanlar için sevgiyle doluydu

    Çıktı apansız o dönülmez yolculuğa

    Kendini bir anda bıraktı boşluğa

    Söndü güneş, karardı yeryüzü bütün

    Zaman durdu

    Bir adam düştü Galata Kulesi’nden

    Bu adam benim oğlumdu

    “Açarken ufkunda güller alevden”

    Çıktı, her günkü gibi gülerek evden

    Kimseye belli etmedi içindeki yangını

    Yürüdü, kendinden emin

    Sonsuzluğa doğru

    Galata Kulesi’nde bekliyordu ecel

    Bir fincan kahve, bir kadeh konyak

    Ölüm yolcusunun son arzusu buydu

    Bir adam düştü Galata Kulesi’nden

    Bu adam benim oğlumdu

    Küçüktü bir zaman

    Kucağıma alır ninniler söylerdim ona

    “Uyu oğlum, uyu oğlum, ninni”

    Bir daha uyanmamak üzere uyudu Vedat

    6 Haziran 1973

    Galata Kulesi’nden bir adam attı kendini

    Bu nankör insanlara

    Bu kalleş dünyaya inat

    Şimdi yine bir ninni söylüyorum ona

    “Uyan oğlum, uyan oğlum, uyan Vedat”.

    saygıyla, sevgiyle ve özlemle..


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.