Thomas Vinterberg tarafından yönetilen Druk (Körkütük) filminden bahsetmek istiyorum. Kara komedi ve dram filmi olan Körkütük, 2020 yılında gösterime girdi. Danimarka yapımı filmin başrolünde Mads Mikkelsen var.
Film, Danimarka'da bir okulda öğretmenlik yapan dört arkadaşın yaşadıklarını anlatıyor. Yaşama karşı ilgisini kaybetmiş öğretmenlerin farklı sorunlarını gösteriyor film bize. Bir kutlama yemeğinde baş karakter Martin'in yaşadıklarının ağırlığı altında kaldığını ve yaşama gücünü yitirişini Mads Mikkelsen olağanüstü bir oyunculukla seyircisine geçiriyor. (Filmde de en sevdiğim ve beni en hüzünlendiren sahnedir.) Bu kutlama yemeği öğretmenler için kırılma noktası oluyor ve Norveçli psikoterapist Finn Skårderud’un kuramına bağlı bir sürece giriyorlar.
İnsanların kanında doğuştan alkol eksikliği olduğunu ve bu eksikliği gün boyunca kontrollü alkol kullanımıyla tamamlamaları durumunda, çok daha mutlu ve özgüvenli olacaklarını, paslanmış yeteneklerini yeniden gün yüzüne çıkaracaklarını ileri süren teoriden yola çıkarak, öğretmenler kendilerinde denemeye başlarlar. Süreç başlangıcında işler yolunda gitmeye, öğretmenlerin okuldaki verimliliği artmaya başlar. Yalnızca okul değil, ev ve sosyal yaşantılarında da birçok şey yoluna girer. Aslında bu evre sorunların üstünü örtme evresi olarak nitelendirilebilir. Alkol dozunu artırmaya karar verdikten sonra yeni bir süreç başlar. Her bir karakterin yaşantıları farklı bir boyuta ulaşır. Filmin en güzel noktası aslında size kesin yargılar hakkı vermemesi, yani alkol iyidir ya da alkol kötüdür gibi bir mesajın altına sıkıştırmıyor ve izleyiciyi tamamen esnek bırakıyor. Zaten film sonunda da alkolün getirdiği farklı sonları görüyoruz.
Bunlar yüzeysel değerlendirmeler olsa da filmde birçok ince ve insanı etkileyen sahne vardı elbette. Martin ile eşinin mesajlaşma sahnelerinin yalnızca metin halinde gösterilmesi, gereksiz karakter geçişi yaşanmaması çok hoşuma gitmişti.
Müzik dinlediklerinde Nikolaj'ın piyanodan etkileniş şeklini ürperen tüyleriyle göstermesi de en sevdiğim sahneler arasındaydı.
Tommy ile ''dört göz'' karakterinin aralarındaki bağın çok basit ama çok derin bir el tutuşma sahnesiyle kurulması ise çok özeldi.
Biraz geç izlemiş olsam da izlememiş olanlar mutlaka izlesin, kaçırmasın.
İzlediğimde Danimarkada yaşamak istemiştim. Gayet güzel anlatılmış. Teşekkür ederiz