1977’de İstanbul’da doğan sanatçı, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nü bitirdi. 11 yıl boyunca çeşitli medya kuruluşlarında muhabirlik, editörlük ve prodüktörlük yapan sanatçının hayatı, Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Bölümü’ne girmesiyle değişti. Medya ile tüm bağlarını kopararak, fotoğraf ve video alanında çalışmaya başladı.

“tembel, çalışkan, dağınık ve düzenli”

Sanatçı, üretimlerinde şehirleşmeyi ve şehirleşme ile birlikte çevremizde meydana gelen değişimleri kendine dert edinir. Hümanizmin yıkıcı doğası üzerinde çalışırken, diğer canlı ve cansız varlıkların hümanizm karşısında maruz kaldığı çaresizliği dile getirir. Bu bazen bir ağacın maruz kaldığı yıkım, bazen de Mars gezegeninin olası kaderi olabilir. Sanatçı ayrıca fotoğrafın donuk doğasını yıkmak için “süreç fotoğrafçılığı” dediği bir teknikle tek bir fotoğraf üzerinde farklı zaman dilimlerini göstererek yeni bir görme biçimi oluşturmaya çalışır.

Kendini “tembel, çalışkan, dağınık ve düzenli” olarak tanımlayan sanatçı, çalışmalarında bu kaostan beslenir.

Tolga Akbaş'ın çalışmaları;

“Höyük” projesi ile “zaman” ın büyük bir sanatçı olduğunu söylerken, gelecek arkeolojisi hakkında canlı fikirler vererek, fotoğraftaki “an” duygusunu kırmaya çalışır.

https://www.tolgaakbas.com.tr/hoyuk

“Sil Baştan” isimli video çalışması ise muhteşem bir bellek kaydıdır. Koca bir mahalle videonun sonunda yok olur. Sanatçı bu yok oluşu, ismi dilimize “Sil Baştan” diye çevrilen, “Eternal Sunshine of the Spotless Mind” isimli filme göndermeler yaparak anlatır.

https://www.tolgaakbas.com.tr/sil-bastan

“Dünya 1 – Dünya’dan yeni görüntüler” isimli video çalışmasıyla bizi önce Mars gezegenine götürür, ardından da bir göktaşı gibi dünyaya çarpıp, kendimizle yüzleşmemize neden olur. Yolunu şaşıran bir uzay sondasının dünyadan kaydettiği görüntüleri seyrederken, 1999 tarihli Matrix filmindeki Ajan Smith’in “İnsanlar hastalıktır” lafını duyarız.