Mantığın Sınırı

Mantığın Sınırı
  • 1
    0
    0
    0
  • Kendimizi değersiz hissettiğimiz zaman ne yaparız? Bu his içimizde nasıl bir yankı uyandırır? Böyle anlarda nasıl bir tepki veririz? Daha sonradan bu öğrenilmiş bir tepkiye mi dönüşür? Yoksa üzerine kafa yormayıp hayatımıza devam mı ederiz? Hangisi daha mantıklı?

    İnsanoğlu var olduğundan beri basit iki temel duygu üzerine hayat döngüsü devam ediyor: yaşama ve barınma. Aslında bu basit iki olayı gerçekleştirmek için bile farkında olmadan biz insanlar mantığımızı kullanıyorduk. Çünkü hayatta kalabilme gayemiz için yapmak zorundayız. Ta o zamanlar mantık devreye giriyordu ve onun önderliğinde içgüdüsel olarak hareket ediyorduk. Basit ve temeldi. Yıllar geçti ve öyle bir zamana denk geldik ki insan ilişkileri de giderek derinleşip karmaşıklaşınca, birbirimizi anlamakta ve dinlemekte bile sorun yaşamaya başladık. Bu kördüğümü konuşarak çözemez olduk. Bir laf bir düşünce üzerine çok kafayı takar olduk, karşımızdakini sadece anlamak için saatler verdik.  O saatleri düşünmeye değer bir şey olmadığını bilerek veya bilmeyerek geçirdik. Zaman geçtikçe saatlerimizi harcadığımız ikilemler de çeşitlendi. Aslında bunları her yaptığımızda durup da şunu düşünmedik; bunu şuan düşünmem mantıklı mı? Belki sadece düşünüyorum dedik ve istemsizce kapıldık bu sürüncemeye. Herkes gibi. Görüp geçirdik yaşlandık ve bir şeyler fark ettiğimiz an durup dedik ki, ‘bu mantıklı değil, bu düşünmeye vaktini harcaman için değerli bir sebep değil.’  Fakat bu sefer istemli bir şekilde.

    Mantık ve akıl iç içe çalışıyor. Her duyguyu yaşayarak öğreniyorsak eğer bunda bile deneyim kazandıktan sonra, içimizdeki diğer her öğeyi susturup sadece mantığı konuşturup sınırını çizebiliyoruz. Bu sınırlar neyin daha değerli olduğunu ölçtüğümüz zaman oluşuyor. Beraber yaşamaya muhtacız. Haliyle yine beraber yaşadıkça öğreniyoruz. 

    Değer mantık akıl kalp… Sadece mantıkla yaşanmıyor bu hayat ya da sadece hiçbir mantığa sığmayan kalbimizle de yaşanmıyor. Farklı kılıklarda karşımıza çıkıyorlar amma velakin hissiyat olarak kuvvetli olanı yaşıyoruz. İlk insanlardan bu yana değişmeyen tek bir şey var. O da bu yaşama içgüdüsüyle hareket eden mantığımız ve sınırlarımız. O zamanlar sadece barınma ve salt yaşam üzerineyken, günümüzde dallanıp budaklansa bile özünde aynı. Bunca zaman bu mantığı kullanmak insanoğlunun içgüdüsel bir süreciydi, adı mantık değilken bile öyleydi. 

    İşte bu mantığın sınırını çizen ilk kalem darbesi ise tam olarak şu bilinçle başlıyor, ‘ben değerliyim’. Yaşamak için birbirimize ihtiyacımız var. Bu yüzden insan insanı anlayabildiği ve dinleyebildiği zaman güzel bu hayat.

    Ne demişler, ben sana muhtacım bilemezsin.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.