Kafka'ya Mektuplar XXIV

Kafka'ya Mektuplar XXIV
  • 3
    0
    0
    0
  • Çok Sayın Kafka,

    Önceleri bir uç beyi kadar korkusuzdum; gece olunca yollar ve duraklar benimdi, kapıları çarpmaktan eskitmiş, dilimin kemiğini çekip çıkarmıştım oradan. Şimdi korku içime sinsi bir hastalık gibi aksetti, onunla başa çıkamıyorum. Her telefon acı çalıyor, her araba üstüme kırıyor, her cümle her ağızdan beni yermek için hevesle atıveriyor kendini dışarı sanki. Kafka; korkusuzken bile dünya gözüme ay gibi parlamıyordu, şimdi bir de bu zifirin içinde mi eskiteceğim tabanlarımı? İnsan bir şeyleri güzelleştirmek için kendini paralarken ne kadar çirkinleştiğinin farkına varamıyor. Sen olduğun gibi güzelsin, ben olmak istediğimle çirkin. Mektupların bir karşılığı olsaydı beni tersine ikna etmek için her şeyi yapardın. Güzel olmadığımı düşünüyorsan bile çirkinliğimin ne kadar değerli ve saf olduğundan bahsederdin, biliyorum; öyle bir insandın sen. Ama bak, mektup yazılan ben değilim, bir ömür boyu içinin tüm kiri ve pisliği yüreğine emanet edilen ben değilim, herhangi bir teste tabi tutulmadan sınanmadan koşulsuz şartsız varlığını Çin Seddi gibi bir hayatın ortasına tüm sağlamlığıyla inşa edebilen, ben değilim. Ne çok isterdim. Ne çok isterdim. Kimseye itiraf edemediğin halde, dimdik sözlerinin arkasında durabildiğin halde, karşındaki insanın gözlerinde bir onay emaresi aramak ne kadar kırıcı olabilirse; o kadar kırgınım. Muhatap alınınca şeker verilmiş çocuk kadar sevinmek ne kadar incitirse, o kadar işte. Bir hikaye yaratan değil onu kaleme döken, bir destan yazan değil onu dilden dile duyuran, bir başrol değil figüranım. İşimi ne kadar iyi yaparsam yapayım; kimse beni görmeyecek. Mühim değil, kimisi sadece gelir ve gider Kafka. Ben de geldim, anlattım ve korku içinde bekliyorum.


    Senin.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.