Sırça Fanusun İçinde Bir Kadın: Sylvia Plath

Sırça Fanusun İçinde Bir Kadın: Sylvia Plath
  • 12
    1
    0
    0
  • Virginia Wolf, Simone De Beauvoir ile birlikte 20. Yüzyılın en önemli kadın edebiyatçıları arasında yer alan Amerikalı şair Sylvia Plath 27 Ekim 1932'de Alman bir baba ve  Amerikalı bir annenin çocuğu olarak Boston'da dünyaya geldi. Syvlia henüz 8 yaşındayken babası Otto Plath rahatsızlığından ötürü hayata veda etti.  babasının erken ayrılışının getirmiş olduğu acıyı yaşamı boyunca yüreğinde yaşayan Sylvia güncelerinde bu acıyı şöyle dile getiriyordu: " Ben baba sevgisi nedir bilmedim, sekiz yaşından sonra kan bağıyla bağlı olduğum erkeğin hiç eksilmeyen sevgisini tatmadım, yaşam boyu beni hep sevecek tek erkeğin". Hayatı boyunca ileri derece  manik depresif bozukluğu ile boğuşan Sylvia için babasının vefatı bir dönüm noktası olmuştur. Syvlia ilk şiirini babasının vefatından sonra 8 yaşında yayımlamıştır. Çocukluk yıllarından beri büyük bir bunalım ve buhran ile yaşayan Sylvia ilk intihar girişimini liseye gittiği sırada gerçekleştirmişti.




    Üniversite öğrenimini Cambridge üniversitesi'nde yapan Sylvia  daha sonra eşi olacak olan ünlü şair Ted Hughes ile 1956 yılında burada tanıştı. Ted ile Sylvia tanıştıkları yıl evlendiler. Ted Sylvia çiftinin iki çocuğu oldu.
    Babasını erken yaşta kaybeden Sylvia içindeki tamamlanmamış erkek figürünü hayatının aşkı olan Ted ile dolduracağını düşünüyordu. Başlarda hayran olduğu Ted yıllar sonra Sylvia için korkunç bir deneyim olacaktı. Belli bir zaman sonra Sylvia, kendini evlendiği için  yaratıcılık anlamında gerilemiş ve kısıtlanmış hissetmeye başladı. Hayatının aşkı ile evlendiğini düşünen Sylvia evde çocuklarına bakan, dışarıda gezen kocasını bekleyen bir kadın haline gelmişti. Eşi Ted'in onu ihmal edip aldatması üzerine aşağılık kompleksine giren Sylvia eşi ile rekabete girerek daha fazla şiir yazmaya başlar.

     




    " Ölmek, Her şey gibi ,bir sanattır, Bu konuda yoktur üstüme" diyen Sylvia 11 Şubat 1963 günü ikinci kattaki çocuklarına süt ve kurabiye hazırlayıp odalarına koyar. Odadan çıkar ve odanın kapısının aralıklarını bantlar. Ardından aşağı inen Sylvia gaz fırınını açarak ilginç bir intihar yönetimi ile kafasını fırına sokar ve zehirlenerek hayata veda eder.

    Syvlia'nın ölümünden tek sorumlu kişinin eşi Ted olduğunu söylemek doğru değildir. Babasını erken yaşta kaybetmesi, annesinin mükemmelliyetçi tavırları, elektroşok tedavileri, zaman zaman artık yazamayacağını düşünmesi, kadınların toplumdaki rollerinin arka planda olması ve son olarakta Ted'in onu hayal kırıklığına uğratması intiharına zemin hazırlayan faktörlerdi.




    Yaşamı boyunca varoluşsal sancılar ile cebelleşen Sylvia Kendi varlığını kendine bile kanıtlayamamıştı.
    Kendini sırça bir fanusun içinde nefessiz olarak gören Sylvia yaşamının bütün kargaşasını Sırça Fanus adlı eserinde özetlemiştir. Sırça Fanus Sylvia'nın hayatı ile yarı otobiyografik bir roman özelliği taşıyan bir eserdir. Çünkü kitabın karakteri olan Esther Grenwood ile Sylvia'nın arasında birtakım  benzerlikler vardır. İkisi de burs alarak New York'a gider, ikiside babalarını sekiz yaşındayken kaybetmiştir, ikiside şairdir ve ikiside aynı ruh haline sahiptir.

    "Yine yaptım, on yılda bir beceririm bunu ben!
    Her şey gibi eşsiz bir ustalıkla yapıyorum bu işi,
    Öyle ustaca ki insana korkunç geliyor
    Öyle ustaca ki gerçeklik duygusu veriyor,
    Bu konuda iddialıyım sanırım.”




    Sylvia Plath’in hayatını konu alan film:

    Sylvia (2003)




    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.