Nadir Hastalıkların Önemi : Wu Sendromu Nedir ?

Nadir Hastalıkların Önemi : Wu Sendromu Nedir ?
  • 4
    0
    0
    2
  • Wu sendromu, ortalamanın önemli ölçüde altında genel zihinsel işlevsellik ile karakterize edilen ve gelişimsel dönemde kendini gösteren uyumsal davranıştaki bozulmalarla ilişkili Xq26 kromozomu üzerindeki GRIA3 genindeki (305915) mutasyonundan kaynaklı, X'e bağlı bozukluktur, ultra rare (aşırı nadir) olarak değerlendirilir.

    Görülme oranı ise “1 ≌ < / 1.000.000”dır . MRXSW hastaları orta derecede zihinsel engelli ve makrosefali, nöbetler, miyoklonik sıçramalar, otistik davranış, astenik vücut habitusu, distal kas zayıflığı ve hiporefleksi gibi ek değişken özelliklere sahiptir.

    Bununla birlikte; Wu tipi zeka geriliğine sahip bireylerde fiziksel olarak görülen semptomlar şunlardır :

    • Hipertoni
    • Fokal Epilepsi
    • Miyoklonus
    • Daha ince korpus kallozum
    • Orta derecede superior vermian
    • Makrosefali
    • Astenik Vücut
    • Otistik Davranışlar
    • Derin çukurlu göz
    • Agresif davranış
    • Sinir sisteminin anormalliği
    • Belirgin supraorbital sırtlar

    Wu sendromunda en önemli etkenlerden birisi ise endojen nörotoksik ajanlardan birisi olan glutamattır. Glutamat, beyinde en bol bulunan serbest amino asittir (insan beynindeki sinaptik bağlantıların %90'ından fazlası) ve çoklu metabolik yollar arasındaki kavşak noktasındadır. Glutamat, memeli merkezi sinir sistemindeki ana uyarıcı nörotransmitterdir. Bazı beyin bölgelerinde (örn. beyincik granül hücreleri) birincil nörotransmitterdir. Güçlü alım sistemleri (glutamat taşıyıcıları), beyindeki hücre dışı sıvıdan glutamatı sürekli olarak uzaklaştırarak bu reseptörlerin aşırı aktivasyonunu önler. Ayrıca, kan-beyin bariyeri, beyni kandaki glutamattan korur. Glutamat konsantrasyonu bir nöronun çevresinde normal miktarını aşar ise nöron apopitozisle ortadan kalkar. En yüksek glutamat konsantrasyonları, ekzositoz yoluyla salınabileceği sinir terminallerindeki sinaptik veziküllerde bulunur. "Monosodyum glutamat" veya "MSG" olarak bilinir ve gıdalarda tat veya tat arttırıcı olarak kullanılan beyaz kristal bir katıdır. 

     

     

     Glutamat beyinde iki kaynaktan sentezlenir.

    1.  Krebs sikulusunda alfa-ketogluratın transaminasyonu yoluyla glukozdan,
    2. Glial hücrelerde sentezlenen glutamin, sinir hücresi terminallerine taşınır. Burada mitokondriyal glutaminaz enzimi ile lokal olarak glutamata dönüşür. BOS’ta glutamin yüksek oranda bulunur. 

    Huntington hastalığı, AIDS demansı, Parkinson, Amyotrifik Lateral Skleroz, Kurşun ensefalopatisi, Tourette sendromu, Alzheimer Hast gibi hastalıklarda glutamat konsantrasyonu rol almaktadır. 


    Glutamat biyokimyasal reseptörleri, İyonotropik glutamat reseptörleri ve Metabotropik glutamat reseptörleri olarak iki ana gruba ayrılır. Glutamat beyin fonksiyonlarında önemli rol oynamasına rağmen merkezi sinir sistemindeki yüksek konsantrasyonu glutamatın nörotoksik etkisinin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Aşırı glutamat salınımı sonucu, glutamat reseptörlerinin uzun süreli aktivasyonuna bağlı oluşan kalsiyumun aşırı yüklenmesi eksitotoksisiteye yol açar ve bu durum nörodejenerasyonda önemli role sahiptir. 

    Nörotoksisite, endojen ve eksojen toksik maddelerin sinir sisteminin normal aktivitesini olumsuz yönde değiştirmesi olarak adlandırılır. Bu değişiklik bazen sadece fonksiyonel düzeyde kalmaz. Nörostoksik ajan için maruz kalma süresi ve miktar önemlidir.

    Nöroktoksinlerin birçoğu Wu sendromununda da olduğu gibi voltaja bağımlı iyon kanallarını bozarak etki oluştururlar.

     

     

    Sinaptik boşluğa salınan ve postsinaptik zar üzerindeki glutamat reseptör bölgesi ile kenetlenen nörotransmiter glutamatın ( turuncu ) resimli gösterimi. Glutamat reseptörünün aktivasyonu daha sonra reseptöre bağlı iyon kanalını açarak hücre dışı kalsiyumun ( sarı ) hücre içi sitozole geçişine izin verir ve bu da bir dizi biyokimyasal olayı tetikler (Schornak S, BNI Q 11:1995'ten uyarlanmıştır).
    Sinaptik boşluğa salınan ve postsinaptik zar üzerindeki glutamat reseptör bölgesi ile kenetlenen nörotransmiter glutamatın ( turuncu ) resimli gösterimi. Glutamat reseptörünün aktivasyonu daha sonra reseptöre bağlı iyon kanalını açarak hücre dışı kalsiyumun ( sarı ) hücre içi sitozole geçişine izin verir ve bu da bir dizi biyokimyasal olayı tetikler (Schornak S, BNI Q 11:1995'ten uyarlanmıştır).

     

     

    İki ayrı yolak glutamatın oluşturduğu nörotoksisite için bildirilmiştir. Bunlar eksitotoksik yolak ve oksidatif yolaktır. Eksitotoksik yolak glutamat reseptörlerinin aşırı aktivasyonuna ve sonuçta hızlı ve yavaş sitotoksik olayların her ikisinin de tetiklenmesine yol açar. 


    Oksidatif yolak, glutamat-sistin antiport sistemini bozar ve glutatyon seviyelerini azaltır. Nörotoksik olan aşırı reaktif oksijen oluşumuna yol açar. Hücre içi Ca+2 un aşırı miktarları nöronal disfonksiyon ve nöronal hücre ölümüne yol açar. Nöronal Ca+2 artışı ATPaz, proteazlar, endonükleazlar gibi birçok enzimi aktive edebilir. Bu enzimlerin aktivitesindeki artış geri dönüşümsüz nöronal hasara yol açar. Oksidatif stres, nöropatolojik süreçlerde nöronal hücre ölümünü tetikleyen önemli bir faktördür. Glutamat konsantrasyonundaki artış, glutatyon sentezini engelleyerek ve aşırı reaktif oksijen üretimi (ROS)'ne yol açarak oksidatif strese neden olmaktadır.

     

     

     

    Wu sendromu bir nadir hastalıktır. Nadir hastalıklar genel nüfusa kıyasla az sayıda insanda görülen hastalıklar ve bu hastalıkların nadir olarak görülmesiyle ilgili olarak ortaya çıkan belirli sorunlardır. Avrupa’da, 2000’de 1 kişide görülen hastalıklar nadir kabul edilmektedir. Bir hastalık bir bölgede nadir görülürken başka bir bölgede sık görülebilir, bu olağandır. Yaşa ve cinsiyete, yıllara, etnik köken ve bölgelere göre görülen nadir hastalıklar değişmektedir. Avrupa Birliği’nde nadir hastalık tanımı için genel olarak belli bir hastalığın prevalansının 5/10.000’den daha az olması kriteri kullanılmaktadır. Hastaların yaklaşık %50’sini çocuklar oluşturmaktadır. 


    Nadir hastalıklar Türkiye’de her 16 kişiden 1’inde görülürken; Türkiye’de 5 milyon, dünyada yaklaşık 350 milyon kişi nadir bir hastalığa sahiptir. Bu hastalıklar terim olarak “nadir” olarak adlandırılmış olsa da  veri olarak hiç de nadir olmadığı görülmektedir.


    Her bir hastalığın kendine ait bir özelliği vardır. Bu özelliği dolayısıyla özel bakım ve tedavi yöntemlerine, ilaçlara, sarf malzemelere, özel besinlere ve tıbbi cihazlara gereksinim duyulmaktadır.Hastalıklar nadir olsa da ortaya çıkan sonuçlar hem hasta olan birey, hem ailesi, hem de toplum açısından çok ağır olmaktadır. Tüm bu nedenlerle alana önceliklendirme ve sağlık hakkı, eşitsizliklerin azaltılması, yaşam kalitesinin iyileştirilmesi, sağlık hizmetlerine erişimin sağlanması, beklenen yaşam süresinin (kaliteli bir şekilde) artırılmasının önemli konular olduğu bilinmeli ve gerekli farkındalıklar oluşturulmalıdır.

    Selin AKDEMİR

    REFERANSLAR

    http://tfd.org.tr/sites/default/files/Klasor/Dosyalar/kongreler/TFD_kongre_2007/tfd2007_51_Hacimuftuoglu.pdf

    https://my.clevelandclinic.org/health/articles/22839-glutamate

    https://www.uniprot.org/diseases/DI-00739

    https://www.nadirhastaliklaragi.org.tr/

    Fotoğraflar için bkz. 

     http://www.ajnr.org/content/22/10/1813

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.