Yaşamda öğreneceğim daha çok şeyin olduğunu biliyorum. Doğum günüme iki gün kala, tam olarak yirmi yaşıma varmadan önce bu öğreneceğim şeylere daha farklı bir bakış açısıyla nasıl bakabileceğime, düzen getirebileceğime yavaş yavaş karar verdim. Ben tam olarak anlatamıyorum ya da anlamıyorum, arkadaşlık kavramı nedir, nasıl olmalıdır? Ben neden mekanlara, insanlara şarkılara, eşyalara, kavramlara bu kadar bağlı kalıyorum ? Neden bu kadar yalnızım? Dışa dönüklük ve içe kapanıklık arasında bir yerdeyim fakat arası uçurum. Cidden anlamış değilim. Bu benim canımı yakıyor. İnsanlarla sürekli sohbet halinde olmak istiyorum. Belli bir dönem geliyor hiç konuşmak istemiyor ve kendi kabuğumda işlerime odaklanmak, sadece kitaplarla sohbet etmek istiyorum. Öyle anlar geliyor ki kitaplar bana daha da uzak kalıyor. Onlara da küsüyor gibi oluyorum. Sonra bir müziği ondan nefret edercesine dinliyorum. Saçma bir şekilde, boş olarak adlandırdığım günlerde spontane yolculuklar yapıp, bilmediğim mekanlara gidiyor ve fotoğraflar çekiyorum. Fotoğrafları bir albüme dönüştürüyor, sonraki zamanlarda - genelde gezmek için enerji bulamadığım zamanlar daha fazla oluyor- albüme bakarak kendimi iyi hissetmeye çalışıyorum. Kimi zaman internet üzerinde edindiğim arkadaşlarımla bir saat ettiğim sohbet insanların birbirine ne kadar sıcak ve yakın olduğu hipotezimi doğruluyor ve ardından beş dakika içinde bu, çöp fikir oluyor. Belli bir süre sonra insanlar beni terk ediyor ve her seferinde iç sesimle yalnız kalıyorum. Bunu oldukça fazla deneyimledim ve odamda kendimle konuşmaya, alkol almış gibi dans etmeye başlıyorum. Alkolü ne kadar denesem de bir türlü sevemediğim için sadece bazı anlar sarhoş olmasam dahi, gülmekten karnıma ağrılar giriyor. Sevmediğim şarkıları, neon renkli ojeleri, uyuşmayan renkleri ve uzun desenli çorapları giymeyi sevmeye başlıyorum. Bazen küfür ediyorum ve sinir krizi geçirirken uyuya kalıyorum. Sigara içmediğim zamanlar ki hala içmiyorum belli bir atak geçirdiğim zamanlarda içme isteğimin olduğu vakitleri atlattığım ve o illete başlamadığım için kendime ödül olarak bir çikolata alıp dişlerimi öldürmeyi planlıyorum.
Hayatın tam olarak nasıl bir şey olduğunu bilmiyorum. Olasılıklar diyarı. Beni seven insanların beni hangi özelliğim için sevdiğini bile bilmiyorum. Ya da beni seven birisi var mı, bunu da bilmiyorum. Burada anlatmak istediğim belli bir şey için beni sevmeleri değil, beni ben yapan şey ne ki, beni Selin olarak tanıyorlar. Beni gördüklerinde akıllarından geçen ne, ya da ismimi duyduklarında. Mesela ben annem dediğimde aklıma onun bazı mimikleri ve söylediği yaygın kelimeler geliyor. Onu bu kavramlarla eşleştirmiş oluyorum. İnsanlar beni nasıl görüyor? Bunu hep merak ettim. Ölümümü hayal ediyorum, güzel evimi, Abelard’ın büyümüş halini ve terk edişini, kaybettiğim insanları, eski kendimi, yaşayacağım şehir(ler)i, iş yerimi, çalışma odamı, banyomu, kıyafetlerimi merak ediyorum. Bir iş çıkışı uğramış olacağım kahve dükkanını, ilk uçak yolculuğumu, koltuğumu hayal ediyorum. Bazı kareler fotoğraf halinde geliyor ve sanki bunlar benim yaşacağım hayatın spoilerı gibi. Bir akşam oturup bu yazıyı yazıyorum çünkü kendimi iyi hissetmediğimi, anksiyetimin alarma geçtiği bir dönem sanırsam. Her şey güzel olacak deyip yoluma devam edeyim. Bir şekilde devam ediyorum, aynaya az bakıyorum ve sadece nefes almaya çalışıyorum. Savaşıyorum ama ne ile, kim ile, neden ve nasıl ? Cevaplarını sadece kendim verebiliyorum, sözcüklere aktaramıyorum. Kahvemi içip, kışın gelmesini yazdan iple çekiyorum, havalar soğuyunca boğazlı kazağımı giyip kulaklığımı takıp yolda yürürken ikinci dünya savaşında insanların nasıl savaştığını düşünüyorum.Ben sanırsam biraz tuhafım.
Bilmiyorum, sanki ince bir ipin üzerinde olan acemi bir cambaz gibiyim. Ama usta olmaya yakın acemi bir cambaz.
Çok fazla düşünmek, ucu bucağı görünmeyen senaryolar kurmak ve kafaya takma sorunsalı. Detaylara önem veren, hassas kalpli insanların bir özelliği. Maalesef ki bunun kaleminize sağladığı yarar dışında hiç iyi bir özellik olduğunu söyleyemeyeceğim. Çünkü karmakarışık bir kafa yapısı psikolojiyi yormaktan başka bir işe yaramıyor. Nereden mi biliyorum? Tabii ki kendimden :) Sıkmayan, sade ve akıcı anlatım tarzınız için teşekkür ederim kaleminize sağlık.