KENDİNİ GERÇEKLEŞTİREN KEHANET:PYGMALİON ETKİSİ

KENDİNİ GERÇEKLEŞTİREN KEHANET:PYGMALİON ETKİSİ
  • 10
    0
    2
    1
  •         
       

         Beklenti etkisi, edebiyat ve psikolojide bir olgudur. “Kendini gerçekleştiren kehanet” ya da “Pygmalion etkisi” olarak da adlandırılır. Kişinin, bir süre sonra başkalarının (özellikle herhangi bir yanıyla kendinden üstün gördüğü insanların) ona ilişkin beklentilerine denk düşen davranışlar sergilemesi şeklinde açıklanabilir. Beklenti etkisi bilimde, mitolojide ve sanatta değişik boyutlarıyla işlenmiştir. Sosyal psikolojide başlangıçta gerçekliği olmayan bir durum hakkındaki beklentilerin gerçekleşmesine yol açma süreciyle beklenen davranışın sergilenmesi sonucu, olmayan bu halin gerçeğe dönüşmesi biçiminde “self fulfilling prophecy” teorisi olarak tanımlanır. Yani kişi kendi kehanetini kendi yerine getirir. Olumsuz duygular, olumsuz sonuçlar doğurur. Bu teori 1911 yılında iki Alman araştırmacının bir at üzerindeki deneyleriyle bilimsel platforma oturtulmuştur. İnsandaki bilinçaltının beklenti etkisini açıklamaktaki rolü büyüktür.

      Aslında bu teori Hans isminde bir atın sahibinin Hans’ın aritmetik işlemler yapabildiği ve zekâ gerektiren başka problemleri çözebildiğini iddia etmesiyle ortaya çıkmıştır. Atın sahibi Almanya’da bir lisede matematik öğretmeni olan Wilhelm Von Osten. Wilhelm Hans’a toplamayı, çıkartmayı, çarpmayı, bölmeyi, kesirli sayılarla işlem yapmayı. Zamanı söylemeyi, günün tarihini takip etmeyi, notaları, okumayı, yazmayı ve Almanca’yı öğrettiğini iddia ediyordu. Hans, “eğer ayın sekizinci günü salıya isabet ederse, bir sonraki Cuma ayın kaçıncı günü olur?” gibi sorulara toynağını yere vurarak cevap veriyordu.

      Sahibi ve Hans tüm Almanya’yı gezip gösteriler düzenlediler. Hans dünyada da tanınmaya başlandı. Hans bilim insanlarının dikkatini çekti ve durumu araştırmak için bir komisyonun kuruldu. Komisyon , 1904 yılında Hans’ın gösterilerinde hiçbir hile yapılmadığı sonucuna vardı ve dosya karşılaştırmalı biyolog ve psikolog Oskar Pfungst’a devredildi. Pfungst 1907 yılında Hans’ı inceledi. Atın gerçekte zihinsel işlemler yapmadığını, fakat kendisini izleyen insanların tepkilerindeki küçük değişimler yoluyla beklentilerini algıladığını ve bunun üzerine işlemleri yapabildiği kanısına vardı. Yani Hans bakıcısının vücut dilindeki istemsiz ipuçlarını algılıyordu.

      Pfungst olayı dikkatle incelendiğinde, atın toynağı yere doğru sayıda vurmaya yaklaşınca, soru soranın duruşunda ve yüz ifadesinde gerilim olduğunu ifade eden bazı değişimler fark etti. Tam doğru sayıda toynak vuruşuna yaklaştığında bakıcının yüzümdeki o gerginlik ifadesi yerini rahatlamaya bırakıyordu. Böylece Hans’a sinyal gidiyordu. Pfungst ’un bu çalışmasından sonra bu olaya Akıllı Hans adı verildi

      Pygmalion etkisini görebileceğimiz bir başka deney California ilköğretim okulunda ki öğrencilere yapılıyor. Deneyde öğrencilerin hepsine IQ testi yapılıyor ve testin sonuçları sadece uygulayıcılar tarafından biliniyor. Rastgele bir öğrenci grubu seçiliyor ve öğretmenlere bu çocukların üstün zekalı olduğu söyleniyor. Bu öğrencilerin çok iyi puanlar aldığı ve başarı potansiyellerinin çok yüksek olduğu ancak öğrencilere asla söylenmemesi gerektiği söyleniyor. Bu ortalama başarı düzeyine sahip öğrencilere bir yıl sonra tekrar IQ testi uygulanıyor. Ortalamanın çok üstüne bir sonuç çıkardıkları görülüyor.

    “Deneyin sahibi Robert Rosenthal neden daha yüksek bir sonuç çıkardığını 4 faktöre bağlı olarak açıklıyor.

    Öğretmen öğretmeye açık olduğunu bildiği öğrencilere sözel ve davranışsal olarak daha sıcak bir öğrenme ortamı sağlıyor.

    Öğretmen öğrenme potansiyeli yüksek olan öğrencilere daha fazla bilgi ve materyal sunuyor.

    Öğrencilere söz alması, tahtaya kalkması için pasif öğrencilere oranla daha fazla fırsat sunuluyor.

    Öğretmenler başarı beklentisi olan öğrencilerin yanlışları üzerine daha yapıcı şekilde eğiliyor ve doğrusunu anlatıyor. Öğretmen başarı potansiyeli olmayan öğrencilere ise doğrusunu tekrar anlatma gereği duymuyor.”


      Bu deneylerde aslında başarmak inanmanın yarısıdır sözünün altının gerçekten dolu olduğunu anlayabiliriz. Türkçede gördüğümüz “Bir insana 40 gün deli dersen deli olur”, “Sakınan göze çöp batar”, “Aklıma gelen başıma geldi”, “Akla gelen taş baş yarar” gibi örnekler beklenti etkisine birer örnektir.

      Bu etki en başta kendinize inanırsanız tesirini gösterir. Belki biraz klişe olacak ama kendinize inanırsanız yapamayacağınız hiçbir şey yok. İşte bu bilimsel çalışmalar bunların birer kanıtı. Belkide şu an odanızda oturmuş cesur olmak için bir işaret bekliyorsunuz. Bu yazının karşınıza çıkması size bir işaret olsun. Kendinize inanmanız için bir sebep belkide. :)

    “İnsanlığa olan inancını yitirmemelisin. İnsanlık bir okyanustur. Bazı damlalar kirli diye okyanus kirlenir mi hiç.” (Mahatma Gandhi)

    KAYNAK:
    https://tr.m.wikipedia.org/wiki/Beklenti_etkisi
    https://abapsikoloji.com/motivasyon-ve-pygmalion-etkisi/


    Yorumlar (2)
    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.