Mabel Matiz Felsefesi

Mabel Matiz Felsefesi
  • 7
    0
    1
    1
  • İnternet devrimi ile gerçekleşen ve müzik dünyasının internete taşınmasından doğan, Türkiye'ye bir hediye olarak düşen nadide bir sanatçı Fatih Karaca veya sahne adıyla "Mabel Matiz".  Biyografisini pek ala bir şekilde internette çeşitli kaynaklarda bulabileceğinizden dolayı direkt olarak konuya girmek istiyorum. Müzik dünyasında 60'-70'li yıllarda başlayan ve Erkin Koray, Muhtar Cem Karaca, Barış Manço, Erkut Taçkın gibi isimlerin öncülük ettiği batılı tarzda klasik müzik harici bir şeylerin yapılmaya başlandığı ilk dönemler diyebiliriz. Ud'un yerini elektrik gitarların almasıyla başlayan bu Türk müzikal devrimindeki yeni dalga, enstürmantal olarak batılı tarzda görünse de bizden olanları koparmayarak minör pentatonik gamlarla, yarım ses aralıklarıyla, solistten gelen nağmelerle bizden olanı batıyla birleştirerek bizlere yepyeni bir tat sundular. 2000'li yılların başında; Hayko Cepkin'in nağmeli ve ney ile birlikte gelen sufi havasında, maNga'nın enfes Şehr-i Hüzün albümündeki kendimizden hissettiren ve bunun Eurovision'daki enfes şarkısı We Could Be The Same'de de darbukası ve nağmeleriyle bizatihi kendisinden olan alaturkasını harmanlayarak, Türkiye'nin kanımca en başarılı metal grubu olan Pentagram'ın F.T.W.D.A., Tigris-Bir, Lions In A Cage gibi şarkılarında oldukça sık duyduğumuz avrupalıların etnik veya "alaturka" olarak tanımladıkları, Batı ile Anadolu'yu birleştiren sound'lardan ne kadar vaz geçemediğimizin göstergesi. Ki bizi, Anadolu'yu, Toroslardan çıkan nağmeleri başka bir şekilde anlatmak da mümkün değildir.

     Bu şekilde içimizdeki ezgilerle beraber kaliteli işler ortaya koyan grup ve sanatçıların sayısı günden güne artıyor ve bu kişilerin uluslararası arenada ülkemizi çok başarılı temsil ettiğini görmek Türk müziği açısından çok umut verici. Örnek olarak Gaye Su Akyol ve Altın Gün gibi isimlerin tüm dünyadaki başarıları herkesin dikkatini çekmiş ve önemli festivallerde yer edinmiş olması gurur verici. Bu başarılar ezgilerimizin doğru kullanımlarda ne kadar büyük potansiyeller barındırdığını bizlere gösteriyor ve yukarıda bahsettiğim 60'-70'li yıllarda başlayan yüksek potansiyelli Türk Müziğinin tekrardan adından söz ettirmesi hepimiz için önemli bir şey.

    Mabel'i 3 başlık altında tek şarkılardan örnek vererek kısa bir anlatım yapmak istiyorum ve bu anlatımda kullanacağım kategoriler şarkılarındaki ezgi unsuru, kliplerindeki felsefi bakış açısı ve klip başarısı olacak.

    İlk konu şarkılarındaki ezgi unsuru. "A canım" şarkısından örnek verecek olursak, Mabel'in en sevdiği ve beni de cezbeden şeylerin başında gelen baskın akdeniz ve anadolu temasını, geleneklerini ve adetlerini görmenin mümkün olması. . Maya albümünün genelinde bulabildiğimiz ancak bu şarkı özelinde özellikle son dizesindeki lirikler adeta bir ozanın elinden çıkmış kadar başarılı. Bu şarkıda synthesizer ile beraber kullanılan yöresel bağlama dokunuşları ve vurmalılarda bateri ile harmanlanan perküsyonlar çok başarılı bir iş ortaya koymuş ki Mabel ve ekibi bu füzyonu en iyi şekilde icra eden sanatçılardan. Bu sentezi özellikle MAYA albümünde çok baskın ve narin bir şekilde duyuyoruz. Özellikle albümdeki etnik çalgılar ve perküsyonların çok profesyonelce kullanılması ders niteliğinde. A canım ise belki de son 10 yılda yapılan ve bu harmanlama konusunda mihenk taşı olabilecek bir şarkı. Kusursuz.

    "Geldim üryan, yangın her yan

    Kırıldı aynam, görecek mi?

    Aşk ile dertli bu hayvan

    Desturla öğrenecek mi?"

    Mabel Matiz "A Canım" Klibi

    İkinci konu kliplerdeki başarısı. Pop müziği kendine has kimliğiyle, olduğu yere yabancılaşmadan yapan ve bunları bize muhteşem bir füzyon ile getiren Mabel Matiz, şarkılarında sık sık kullandığı gözden ve kulaklardan kaçmıyor. Kliplerinde de sık sık görebildiğimiz Anadolu Teması ile adeta ülkeyi tanıtma yolunda bu başarıyı yegane gösterebilen tek kişi. Mabel Matiz'in kliplerine değinecek olursak adeta Cannes'ta ödül almaya aday bir Nuri Bilge Ceylan imzalı Anadolu filmi tadı alabilirsiniz. Kullanılan ince detaylar olsun, kullanılan elbiselerin dikkatli seçimi, hikayelerdeki felsefi ufak mesajlar ve renk paleti olsun görmeye alışık olmadığımız türde bir müzik klibi kalitesi sunuyor bizlere.                 

                                  Mabel    

    Örnek olarak "Mendilimde Kırmızım Var" klibini ele almak istiyorum. Klip senaryo bakımından bir keşiş olan Mabel Matiz'in yine bir haberci olan kendisi ile karşılaşmasıyla felsefi bir senaryo oluşturduğunu görüyoruz ama buna sonraki konuda değineceğiz. Klip Nemrut'ta çekilmiş olup mevsim şartlarıyla beraber muntazam bir sinematografik görüntü elde edilmiş. Adeta uzun metrajlı bir film gibi görüntü kalitesi sinematik bir kalitede olup renk paletleri çok uyumlu seçilmiş. 

                                   

    Bu başarıyı hemen hemen her klibinde bir ivmeyle yakalayan Mabel Matiz'in bu konudaki hassas tutumunun meyvelerini vermesini uluslararası alanda dört gözle bekliyorum. "Toy" klibinde de adeta son zamanlardaki en başarılı sinematografik filmlerden görülen Dune filmini aratmadığı gözlerden kaçmıyor. Bütün kliplerinde  bu hassasiyeti güderek ince bir emekle uğraşıldığını, ortaya konan kaliteli işlerden anlamak mümkün.

                                   

    Üçüncü Konu kliplerindeki felsefi bakış açısı. Mabel Matiz'i yakından takip edenlerin en etkilendiği noktalardan birisi muhakkak ki bu konu. Klip ve senaryolardaki felsefi göndermeler, düşündürücü etkinlikler insanları bir şarkı dinlemekten fazlasına itiyor ve bu gerçekten çok titiz bir çalışma istiyor. Mabel Matiz'in her klibinin altında düşünceyle yoğrulmuş ve klibi adeta bir kitap gibi okuyarak felsefesini anlamaya ve anlatmaya çalışan dinleyiciler görmek mümkün. Ele almak istediğim şarkı ve klip "Gök Nerede".

                                   

    "Kararıyorum gölgesiz gururlarda"

    Klibin başında bizleri masmavi bir gökyüzü ve birbirleri ile kavga etmekten, dert içinde bükülmekten, küskün kişilerden dolayı bunu göremeyen insanlar karşılıyor. Daha sonra önlerindeki aynadan yüzlerine yansıyan güneş ışığını, gözlerine takılmış siyah bantlardan dolayı göremeyen ve bunu çözmek için bir şey yapmayan duygusuz kişiler görüyoruz. Sonrasında göz bantlarından arınınan bu kişilerin birbirlerine gözlerinin alıştığı beyaz tonun aksine renkli boyalar fırlatarak bir 'harekete geçme' ve duygu belirtisi gösterme durumuna geçtiğini görüyoruz. Burada ve şarkı sözlerine de bakacak olursak, Platon'un Mağara Alegorisi'ne bir gönderme ve benzetme var. Günümüzde içinde bulunduğumuz durum ile sıklıkla ilişkilendirilen bu benzetmeye Mabel gerek şarkıdaki sözler olsun gerekse klibi olsun çok başarılı bir şekilde bizlere aktarmış. Bu ve bunun gibi bakış açı ve felsefi senaryoları sanatçının kliplerinde ve şarkılarında bulabilmek mümkün. Sarmaşık adlı şarkı ve klibinde de bu bahsettiğim 3 konuyu derinlemesine bir arada görmek ve mest olmak mümkün. Keyifli okumalar ve dinlemeler.

    "Hangi sahranın gülüyüm, aldırmam
    Kah arıyorum, kâhi kayboldum orda
    Sana değil bana değil
    Kaderimize bu feryat
    Çareyi bul bana getir
    Çare ise sabır dua"

     


    Yorumlar (1)
    • "Hangi sahranın gülüyüm, aldırmam Kah arıyorum, kâhi kayboldum orda" Elde değil mest olmamak

      Yorum Bırakın

      Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.