Sancılar İçinde Geçen Bir Sabah

Sancılar İçinde Geçen Bir Sabah
  • 0
    0
    0
    0
  •  

    (18 ekim 2021 saat 09.21)

    Aslına bakarsanız nerden başlayacağımı bilmediğim bir yazıyı yazmaya çalışıyorum. Ne yazmalı ne anlatmalı... Sadece şunu biliyorum: özlüyorum. Ve bulunduğun noktada bunu ne ona ne de bir başkasına söyleyemiyorum. Dahası kendime bile zor itiraf ediyorum çoğu zaman. Şimdilerde kolaylıkla yazabilmemin bir sebebi de artık tutamıyor oluşum ve birde ne de olsa görmeyeceğini bilmekten kaynaklanıyor sanırım.

    En son haziran ayında sesini duymuştum. 'architects-doomsday' şarkısını benimle paylaşmıştı ve üzerine konuşuyorduk. Şarkının hikayesini sesli anlatmaya başlamıştı ve şunu hatırlıyorum kulaklığı takıp onun dışındaki her bir sesi mutlulukla yok sayarak gözlerimi kapatmıştım.

    Dinledim. O anki hissettiğim huzuru sanmıyorum anlatabileceğimi. Bir suyun üzerinde akıyor gibiydim uzandığım yatağımda. Gülümseyerek dinlemeye başladığım ses, dinledikçe canımı yakmaya başlamıştı ve daha fazla tutamadım göz yaşlarımı. 

    Evet, hikaye üzücüydü kabul çünkü bir matem şarkısıydı ama asıl beni üzen ve köşeye sıkıştıran şeyler hikayeden bağımsızdı.

    Sesiydi. Sesindeki hüznü. Hüznüyle eşleştirdiği kısımlarındaki duraksamalarıydı. Daldığı o uzak diyarlarda kendince peşin hükümle kurduğu ve adaletli sandığı rüyada ben yoktum ya da olmamalıydım. Beni gönderdiği, kovduğu uzaklardı üzüldüğüm. Ağladım ona random gülerken. Ve yine kaçınılmaz sonumuzu yaşamıştık. Bu son üzerine konuşulacak pek bir şey yok aslında. Birbirine değer veren iki insan, egolarını koruyan ve kendi yolunu benimsetmeye çalışan iki insandık.

    Tüm suçu bana yöneltsede, asla hiçbir ikili ilişkide bir şeyler tek taraflı olmuyor. bu ister romantik olsun ister arkadaş ya da başka bir ilişki çeşidi. Atladığı bu.  

    Bugün doğum günü. 

    İnsan ne çok şey yapmak isteyip hiçbir şey yapamıyorsa o kadar dünyadan uzaklaşıp kendi içine gömülüyor. Onunla çok şey yapmak istiyorum. Bu klasik bir sevgili ile yapılması hayal edilen şeylerin ötesinde biraz. Birbirimize kitap okumak gibi, izlediğimiz film üzerine saçma sapan fikirler ve teoriler üretmek gibi isteklerimde var ama.

    Şu an yanında olsam sarılmak isterdim, dümdüz sarılmak. Tüm varlığımla ve ruhumla sarıp sarmalamak. Birlikte sırt sırta meditasyon yaparken yaşanmışlıklar ve yaşanamamışlıklar, yalnızlıklarımız ve planlarımız üzerine konuşmak isterdim.

    Bilemiyorum işte.

    Yanındaki, yanındayken yalnız hissetmediğin biri olmalı insanın. Koşulsuz sevdiği değil, gerçekçi koşullarla yine de güvende ve yalnız hissettirmeyen. Seni tanıyan ve tanımaya hevesli olan biri. Hiç tartışmayan değil, hiç zıtlıkların olmaması değil. Bilakis bu zıtlıklarla harmanlanan ve ortada büyüyen ilişkiye zararı olan tutum ve davranışları törpülemeye gönüllü biri. Bir ölüm sessizliğinden bile rahatsız olmayacağın birisi.

    Bunları düşünürken kendimi kandırmaya çalışmalarım geliyor. Bunu en iyi birkaç gün önce yaptım birilerine bir şey hissettiğimi zannederek. Ait hissetmediğim, yanında yalnız hissettiğim...

    Bugün, yanlışlıkla satın aldığım meditasyon uygulamamın ilhan kaynağı mesaj bildirimi geldi şimdi. 

    Diyor ki:

    KAYBOLDUĞUNU DÜŞÜNDÜĞÜN ANLARDA SENİ EN İYİ BİLEN PUSULANIN YANINDA OLDUĞUNU HATIRLA: KALBİN.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.