Kafka,
Bazen duygularımı inlerinden çıkarıp harlamak için harikulade şarkılar buluyorum. Defteri kalemi elime alıyorum ve dakikalarca bakışıyoruz. Çünkü rastgele cümleler karalamak basbaya egoma ters düşüyor. Yapıyorum bunu, dönüp eski yazılarımı okuduğumda bazen ''evet bu'' diyorum. Muhteşem ustalaştığım için değil, kendimi daha iyi ifade edecek bir üst çapta herhangi bir cümle olmadığını bildiğim için. Ve bunları tüm samimiyetimle ve dostluğumla okumanı istiyorum. Yani anlamalısın; bana oralardan bir yerlerden seslenmeni değil de, bir parçanın burada olduğunu bilmek içime sular serpecek gibi. Çünkü bu ıslak işe yaramaz tahtaları sen yaktın.
Yıllar önce kendime ne kadar şiddetli ve ne çok kızardım; ardından sen de bana. Sıkıcı bir genelleme gibi kendime ne kadar haksızlık etmişim demeyeceğim, muhtemelen geçmişe dönebilsek yine aynı hataları zevkle tekrarlardım. Aksi takdirde girintili çıkıntılı kayaları aşarak bir bilginle rastlaşamazdım değil mi? İnsanın kendini ''bir şey'' zannettiği yaşlardan ''hiçbir şey'' olmadığını anladığı yaşlara sağ salim gelmesi ne demek az çok bilirsin Kafka. Senin bu aralıkta ne sabit bir evin, ne sabit bir düzenin, ne de sabit bir düşüncen olmadı. Tek sabitin bendim, tek sabitim sendin. Fakat şuan hatırladığım ve seni herkese benzeten bir ayrıntı beni fena hırpaladı. Tabi bazen ben de her şeyi noktasıyla hatırlamakta güçlük çekiyorum, bir de insanın hep iyi şeyleri hatırlamak gibi bir mekanizması var. Bu yüzden ara sıra affetme güdüsüyle ilgili düşüncelere dalıyorum. Hayatımı başka bir yöne doğru çevirecek kadar hakkıma girmiş insanlara karşı takınacağım tavıra kati suretle karar veremiyorum inanır mısın? İyi hafızam affa, hayat görüşüm affetmemeye engel oluyor.
Ne diyordum, kendime kızardım. Belki bu yazdıklarımın bir analizi çıkarılsa hala kendime kızıyorumdur. Artık hayatımdaki her şeyi olumlamaya odaklandığım için böyle şeylerin farkına varamıyorum. Ama neden sürekli kendimi hedef aldığımı da şimdilerde çok iyi idrak edebiliyorum. Beni asıl tekme tokat yere düşüren bir muhattap bulamamaktı çoğu zaman. Çünkü ben anlayamazsam ve anlatamazsam devam edemem. Bir muhattap bulamadığımda okları kendime çeviriyorum, soruları ve hesabı kendime soruyor, cevapları sessizce harmanlıyorum. Suçu kime attığımı sorarsan dediğim gibi karar veremiyor ve kadere olan inancıma yükleniyorum.
Bak, sana karşı yerlerde ve kin dolu değilim; çünkü nedenini biliyorum. Bana olan saygın ve dürüstlüğün hem beni hem de seni bir araba kazasını sıyırmış gibi kurtardı. Nedeni belli olan veda lütuftur, sen de lütfettin.
Mektuplarımın hepsi çok dağınık ve her paragrafta konular çok hızlı bir şekilde yer değiştiriyor farkında mısın? Bir şekilde eskisi kadar toparlayamıyorum ve konudan konuya atlıyorum. Bir bütünlük yok ama hepsi bir araya geldiğinde neler demek istediğimi anladığından bir an bile şüphe duymuyorum.
Bazen aynanın karşısına geçip kendimden hoşnut olmadığımda saçlarıma bakıp şöyle diyorum;
''bırak dağınık kalsın''
Yorum Bırakın