Hayata Bıraktığımız Bazı Ayak İzleri
Varlığımızın hacimsizliğinde kaybolduklarımız, kalabalığından kaçtıklarımız, kalabalığımızdan kaçtıkları, kalabalıkta yalnızlaşanlar ve yalnızlığından çoğalanlar. Sonların içinde başlangıçlarımız, bir adım daha atsak düşeceğimiz çukurlarımız. Derinliğine kadeh kaldırdığımız kuyularımız, sığlığıyla nefes aldığımız birkaç eksik tamlamamız. Müzik kesildiğinde bıraktığımız danslarımız, eşlik ettiğimiz şarkılarımız ve ayak uydurmaya çalıştığımız ritimlere olan inançlarımız. Avaz avaza suskunluklara kabarttığımız kulaklarımız ve gürültüye sağırlığımız. Uzaklaşmak için konudan bağımsızlaştıklarımız, anlam bütünlüğü sağlamaya çalıştıklarımız. Bazen hayata tutunduran bazen de hayattan koparan korkularımız ve yerinde ya da yersiz cüretimiz. Kısır betimlemelerimiz, doğmaya can atan sözcüklerimiz ve sansürlerimizle çevrelenen kuramadığımız cümlelerimiz. Ve’lerimizin fazlalıkları ve eksikliği yokluklarının. Anlaşılmayan denklemlerimiz, birden çok boşluğa uyan seçimlerimiz, nereye koysak anlam bütünlüğü sağlamayan kelimelerimiz ve çoktan seçmeli sorularımıza istediğimiz açık uçlu cevaplarımız.
Eksiltili anlatımlarımız ve devrik yapılarımızdan ayrılıyorsak eğer ve çözülüyorsak karmaşıklıklarımızdan, farkılıklarımızdan; etken miyiz yoksa hâla edilgen miyiz dersin?
Yorum Bırakın