Orta Çağ’da Felsefe

Orta Çağ’da Felsefe
  • 3
    0
    0
    0

  • Genel olarak Orta Çağ felsefesine bakıldığında, felsefe ve sorular bir amaç olarak değil, araç olarak kullanılmıştır. Amaç, felsefe açısından da temellendirip, desteğini alarak Tanrı’nın varlığını ve dogmatik düşünceleri kabul ettirmektir. 

    Bu amaçla özellikle Aristoteles’in tümel- tikel ilişkisinden destek alınmış, her şeyi kavrayan, yaratan tümel şey olarak Tanrı gösterilmiştir. Orta Çağ filozofları tüm felsefi akımlardan faydalanarak Tanrı’yı kanıtlama girişimlerinde bulunmuştur. Bunların başında Augustinus gelmektedir. Kendisi şüphecilik (septisizm) ile başladığı yolda Aristoteles felsefesinin de etkisiyle Tanrı’yı kanıtlamıştır. Dogmatik olanlar, Tanrı’nın elçileri din adamlarının söyledikleri ve tabii ki Tanrı’dan şüphe edilemeyeceği düşüncesine varmış, şüphecilikten uzaklaşmıştır. Sonraki süreçte şüphecilik (Tanrı’dan şüphe etmek) bir günah olarak sayılacağı için bu felsefi akım neredeyse bu dönemde hiç aktüele dönüşmemiştir. (Katolik kilisesinin baskısı nedeniyle) 

    Skolastik dönem, bu düşünceler ve yaklaşımları ışığında oluşmuş, Katolik kilisesinin etkisi altına girmesine, ontolojik ve teolojik tartışmalardan ve sorgulamak için felsefe yapmaktan uzaklaşılmış bir dönem olarak tarihe geçmiştir.



    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.