Alain de Botton’un okuduğum ilk kitabı olan ‘’Aşk Üzerine’’ bende beklemediğim bir etki bıraktı. Beni içine çekmesini beklemediğimden hâlâ şaşkınım açıkçası. Aşk Üzerine kitabı sadece romantik aşk kitabı değil. Eğer romantik bir kitap okumak istiyorsanız bu kitap beklentinizi karşılamayabilir. Alain de Botton bu kitabında felsefe açısından hepimize acıyı ve heyecanı tattıran aşk duygusunu ele alıyor.
Aşk Üzerine
Kitapta Tolstoy, Stendhal, Aristo, Poust, Nietzsche gibi yazarların görüşlerine yer vererek bunlara konuyla ilgili kendi yorumlarını da ekleyerek yirmi dört bölümden oluşan, her bölümü dikkat çekici olan bir kitaba imza atmış bulunuyor. Aşkın başlaması ve bitişi arasındaki romantizm dalgalanmalarına gerek olup olmadığına dair kişiyi düşündürüyor, bilimsellik çizgisinden çıkıp kişinin yaşamına bağlanan duyguları ile keyifli olan satırlar bizi kitaba bağlamış bulunuyor. Satırlarda kendimiz ve çevremizle ilgili bağlantılara şahit olabildiğimizi düşünüyorum.
Ayrıca kitap, romantik ilişki içerisinde hissedilen, ilişki sürecinin başında, devamında ve sonucunda takınılan tavırları incelikle incelemekle kalmıyor, bize eleştirel olarak da bakış açısı sunuyor. O yüzden merak ve ilgiyle okuduğum bir kitap oldu. Farklı bir alanda okuma yapmak isteyenlere tavsiye edebilirim.
Kitaptan Alıntılar
Buraya birkaç sevdiğim alıntıları bırakmak istiyorum. Umarım severek okursunuz.
- Karşılıksız aşk ızdıraplıdır ama en azından emin bir şeydir, çünkü insan kendisinden başka birini incitme tehlikesine düşmez, tek taraflı ızdırabın acı-tatlı bir tarafı da vardır aslında. Ama aşk karşılığını bulduğunda, insan tek başına acı çekmenin edilgenliğini terk ederek bir başkasını da üzebilmenin sorumluluğunu üstüne almak zorunda kalır.
- Âşık olunan kişiyle henüz bir samimiyet kurmadan önce bile onu zaten tanıyormuşuz gibi tuhaf bir duyguya kapılabiliriz. Onunla daha önce bir yerde, bir önceki yaşamımızda ya da belki rüyalarımızda tanışmışızdır sanki. Platon'un Şölen'inde Aristofanes, bu aşinalık duygusuna ilişkin âşık olduğumuz kişinin bir zamanlar yapışık olup da sonra yitirdiğimiz "öteki yarımız" olduğu iddiasını ortaya atar. Başlangıçta, bütün insanlar çift sırtlı, çift böğürlü, dört elli, dört bacaklı ve aynı başta zıt taraflara bakan iki suratlı, çift cinsiyetli canlılarmış. Bu çift cinsiyetliler öyle güçlü, öyle gururluymuşlar ki Zeus onları ikiye ayırmak zorunda kalmış, -erkek ve dişi olmak üzere- işte o gün bugündür, her erkek ve kadın, öteki yarısıyla yeniden birleşebilmek için çabalayıp duruyor demek ki.
- Mutluluk ender rastlanan bir olgu olduğundan, kabullenmesi de yoğun bir korku ve kaygıyla birlikte gelir.
- Yaşamımı paylaşacak biri olmadan yaşama hakkının, sesimi duyacak biri olmadan düşünce özgürlüğünün ne anlamı vardı ki? Terk edilme özgürlüğü anlamına geliyorsa özgürlük neydi ki?
Fotoğraflar: Turgay Koca (pexels.com)
Yorum Bırakın