Yönetmen koltuğunda Matthew Heineman’ın oturduğu, Rosamund Pike'ın canlandırmış olduğu Marie Colvin’in biyografisinin anlatıldığı 2018 yapımı A Private War filmini inceleyelim.
Filmdeki diyaloglar o kadar keskin bir şekilde yazılmış ki, ana karakterin motivasyonu, yazılan biyografilerin anlattığı şeyle karşılaştırdığımızda çok fazla gösterilmeden içten dışa bildiğimizi hissedebiliyoruz. Tek ihtiyacı, etki yaratmak için doğru kelime seçimi. Özellikle bu siyasi merdivenin tepesindekilerin medyayı kullanarak gerçeği bastırmaya çalıştığı bu çağda, bunlar söylenmesi gereken sözlerdir. Film boyunca Colvin’i ve onu nasıl yaşlandırdıklarını izlemeyi sevdim.
Film, travmayı nasıl atlatacağını, Pike’ın mükemmel oyunculuğunu, temposunu, acıyı ve yaşadığı paniği yavaşça oluşturuyor. Aynı zamanda tüm karakterlerdeki insanlığı ve kırılganlıklarını görebiliyoruz. Devam ederken, tekrarlamaları görüyoruz. Savaş bölgesine gitmek, savaşın dehşetini görmek, eve döndüğünde panik atak geçirmesi, olanlarla yüzleşmesi ve oraya geri dönmek için ısrar etmesine tanık oluyoruz. Ama monoton olarak değil, her gittiğinde Colvin’in endişesi ve üzüntüsü kararının artmasına sebep oluyor. Colvin ve Conroy arasındaki ilişkiyi sevdiğimi söyleyebilirim. Savaş bölgesinde Colvin için iyi bir kaya görevi gördü ve Jamie Dornan’ın harika performansının hayata geçirdiği birkaç duygusal anlar var. Aralarındaki ilişki daha güçlü olabilir miydi acaba? diye düşündüm.
Colvin’in korkunç şeylere sebep olan insanların niyetlerini açıklamak için birkaç dakikası vardı. Yaşanılan durumu tam olarak anlayamasak bile, film Colvin’in odaklandığı şeyi açıkça ortaya koyuyor: yaşanan korkunç olayların insanları nasıl etkilediği. Kişisel olarak söyleyebileceğim şey, filmde canlandırmış olduğu karakteri ve ona kendini adamış olmasını derinden takdir ediyorum.
Bir sahne, küçük bir çocuğu olan anneyi içeriyordu, olayların onu nasıl etkilediğini açıkladı ve açıklaması beni etkiledi. Bu olayların gerçekten gerçekleştiğini hesaba katmayı unutuyorlar ve kim bilir ne zamandır oluyorlar. Colvin, ne olursa olsun gerçeği görmemizi istedi ve bence anlatılan gerçek daha net olamazdı.
Bununla beraber, yaşanılan anlar, sergilenen yönetmenlik ve kamera hareketleri çok etkileyiciydi. Gösterilen şiddet eylemleri ve sonraları karakterlerin üzerindeki psikolojik etkileri sebebiyle diken üstünde hissedebiliyoruz. Sonlara doğru olan patlama, meydana geleceğini anlasak bile zıplamamız için yeterliydi.
A Private War, nerede olduğumuzu hissetmemizi sağlayan bir filmdi. Colvin’in bulunduğu odanın, Pike’ın performansı ve arka planda olan olaylar, hepsinin kesinti olmadan yakalanması gereken uzun çekimi var. Bunların çekilmiş en şaşırtıcı çekim olmadığını biliyorum, ancak bunlara harcanan çabayı, bir araya getirmek için yapılan kurguyu takdir etmeyi gerekli buluyorum.
Sonunda, A Private War filmi gördüğüm en iyi biyografilerden olmayabilir ama en sevdiğim filmler arasında yerini aldı. Herkesin izlemesi gerektiğini, bilinmesi gerektiğini düşündüğüm bir film.
Yorum Bırakın