Kişilerin ruh mahzeninde gerçekleşen, hayretlere düşürecek davranışlar eşliğinde Dostoyevski'nin toplumsal konulara ve labirentleşmiş insanlığa mükemmel nokta atışları ve benzetmeleriyle harmanlanmış bir kitap sizleri bekliyor.
Yüzyıllar geçse de "budalalar" şekil değiştirmekten başka bir değişime uğramaz ve bizim dünyamızda iyimser olmak gibi durumlar insanı budala konumuna getirebilir. Dostoyevski nam-ı diğer psikologların psikoloğu, bu olguyu, karışık desenli bir halı işlermişçesine işlemiş ve okuyuculara sunmaktan çekinmemiştir.
Kitap hakkında birçok şey söylemek istemekle beraber söylemek de istemiyorum, okuyan kişilerin -sizin- bizzat yaşamasını istiyorum bu kitabı. Başkarakterimiz Prens' in -budala- etrafında dönen olaylar; bunun yanı sıra Prens'in yaşamına yön veren, olayların şekillenmesinde katkı sağlayan birçok çarpıcı karakterle yine "Dostoyevski işte!" dedirten bir kitap.
Kitaptan sevdiğim bir alıntıyı buraya bırakıyor ve keyifli okumalar diliyorum.
"...Yani şunu söylemem gerek: Buharlı gemiler, demiryolları çağındayız; ama ben şöyle diyeceğim: Utançlar ve demiryolları çağındayız..."
Yorum Bırakın