Melike Şahin'i çok sevdiğim bilgisiyle başlamak isterim bu yazıya. Büyük bir heyecanla beklediğim, her seferinde tam kalbime dokunan şarkılarıyla aramızda önemli bir bağ oldu hep. Hislerimi en ihtiyacım olduğu zamanlarda, 3-4 dakika içerisinde bu kadar yansıtabilmesine büyük saygı duyuyorum. Bunu nasıl yapıyor bilmiyorum, bu da onun sihri olsa gerek.
14 Nisan gecesi yeni şarkısı "Pençe"yi yayınladı Melike. Bence yine keyifle dinleyeceğimiz, yeri geldiğinde hüzünleneceğimiz ama aynı zamanda dinledikçe güçleneceğimiz parçalardan biri olmuş.
"Bu şarkıda bir darbeye daha yeri kalmamış, "hakkım fazlası bugünün" deyip kendini yollara vurmuş bir kadını dinleyeceksiniz." demiş kendisi. Ne düşünerek, ne hissederek yazdı bilmiyorum ama sözlerine biraz dikkat edince bana bazı şeyleri çağrıştırdığını hissettim Pençe'nin. Sanki toksik bir ilişkiden kurtulmaya çalışan, artık son adımını büyük bir yorgunluk ve kırgınlıkla atan birini anlatıyor. Birinin karanlığına alıştığında güneşten bile nasıl vazgeçtiğini, o karanlıkla bütünleştiğini sonradan fark ediyorsun. Tüm bu karanlığa sabrettikten ve en sonunda sabır taşı kırıldıktan sonra artık korkacak ya da kaybedecek bir şeyin olmadığını görüp rahatça dalıyorsun uykuya. "Benim adıma tasalanma, ben bir şekilde hallederim" diyorsun; zaten tasalanmayacağından eminsin üstelik. Laf olsun, torba dolsun; belki bir karşılığı olur diye bekliyorsun ama yok. Sana verilmeyenlere, senden esirgenenlere o kadar kırılıyorsun ki tuzla buzsun. Daha fazla kırılamayacağını fark ettiğinde bütün gücünü toplayıp "hadi bitirelim şu işi" diyorsun. Kurtulmaya adım adım.
İki insanın bir aradalığına rağmen bunun bir şeyleri kazanmaya yetmediğini hissetmek çok acı. Belki gösterdiğinin karşılığını göremiyorsun, belki belirsizlik içinde bırakılmışsın; ne galipsin ne mağlup. Yüreğin bir şekilde avlanmış, acımadan zehirli oklar atılmış üzerine. Kurulan her bir cümle, sana gösterilen her tavır keskin bir pençe gibi acıtmış canını. Her seferinde iyileştirir sandığın fiyakalı laflar, yaralandığın yerlerden tekrar tekrar kanatmış seni. Böylesine yaralıyken kendini hatırlaman uzun zaman almış. İnsan o karanlığa bir kere bulanınca kendisini bile unutuyor değil mi? Kimdin, neydin, ne oldun anımsayamıyorsun. Sadece yaşadıkların, senden esirgenenler ve maruz kaldıkların var gözünün önünde. Bunu hak etmiyorum" diyorsun en sonunda. Her şeyin en güzelini hak ettiğini, asıl değerini fark ettiğinde gücünü kullanmaya başlıyorsun artık.
Yollarınızın, içinizde tuttuklarınızın, birbirinize bakışınızın ne kadar farklı olduğunu gördüğünde; bu durumdan zarar görenin yalnızca sen olduğunu anladığında karşındaki kaplana artık katlanmak zorunda olmadığını hissediyorsun. Ne acı, sen ona belli bir zaman içinde katlandın ama o hayatı boyunca kendisine katlanmak zorunda kalacak.
İçinde tüm bunların rahatsızlığıyla ve elinden geleni yapmanın rahatlığıyla, omuzlarında kendine ait tüm gücünle artık yola çıkmaya hazırsın. Kendini nihayet kurtarmanı, bu savaşı kazanmanı tebrik ederim. Her şeye rağmen kendinle gurur duymayı hak ettin. Ben seninle gurur duyuyorum.
Son olarak şarkının sözlerini şöyle bırakıyorum. Keyifli dinlemeler... Ne kadar mümkünse...
Ah, alışınca karanlığına
Unutmuşum güneşi
Ah, kırılınca sabır taşı da
Korkusuz uyur kişi
Hiç tasalanma benim adıma
Tuttururum dikişi
Yetinmemeli bu kadar azla
Bitirelim şu işi
Rağmen kucağın köşküne
Rağmen iki elin sesine
Mağlup değilim, galip de
Hakkım fazlası bugünün
Ahu deli dolu kaplan
Sözde yüreğimi avlar
Merhametin ayazında
Pençen inadına parlar
Ah, yakışıyor mu kaptan
Bu fiyakalı laflar
Kaygılarımız apayrı
Kendi dümenine katlan
Ah, açılınca perde solumdan
Hatırladım kendimi
Her tarafımda zehirli oklar
Atarken üşenmedin
Bak, düştü davan
Şükür sonunda
Yol benim
Yollar benim
Yorum Bırakın