"Sinema, sıklıkla kendimizi gördüğümüz bir aynadır." demiş Alejandro Gonzalez Inarritu
Yazıya çok sevdiğim bu Meksikalı yönetmenin bir sözünü alıntılayarak başladım çünkü; bir filmi 500 kişi izlemişse, filmin aktardığı, vermek istediği fikrin 500 farklı versiyonu vardır. Çoğu zaman filmler, toplumun ne olduğunu ya da ne olmayı arzuladığını yansıtır.
"Eyes Wide Shut"tan "Titanic"e hatta "Avatar: The Way Of Water"a kadar filmler gerçekten çok yol kat etti. Teknoloji, çekim planları ve ölçek değişmiş olabilir, ancak hikaye anlatımının özü aslında hâlâ aynı. Aklın kavrayabileceği herhangi bir fikir veya hikaye, filme hayat verebilir. Bugün ben bu sinema sektörünün evrimini anlatmak için önce sizlere biraz işin mutfağını göstereceğim. Sonra da bu sektör Geçmişte Nasıldı?, Şu anda Nasıl? ve Gelecekte Nasıl Olacak? gibi soruları sorup yanıtlarını aramaya çalışacağım.
1. Sinema'nın Arkasındaki Süreç
Sinema günümüzde salonlardan çıktı ve evlerimize girdi, OTT (Over-The-Top) platformlar dediğimiz bu çevrimiçi platformlara Netflix, Disney+, Amazon Prime ve daha nicelerini örnek verebiliriz. Dört sene önce yazmak istesem bu yazıyı bütün platformları örnek verirdim ama rekabetçi piyasa tabii ki şu günlerde neredeyse her altı ayda bir yeni platform doğuyor neyse konudan sapmayalım. Bu platformlar tabii ki biz seyircilere büyük kolaylık sağlayıp işi basit gösterse de
gerçekte, film yapımının arkasında çok uzun ve zorlu bir süreç var.
Bir romanda ya da müzikte kısacası her şeyde olduğu gibi, film de bir fikirle başlar. Bir hikayeye akatarılan bu fikir, yazarın vizyonu doğrultusunda sahne sahne detaylandırılır.
Daha sonra bu senaryoyu birden çok stüdyoya (Disney, Universal, Warner Bros, vb.) sunarlar. Bir stüdyo bu senaryoyu beğenip yapmaya karar verdiğinde, filmi Pre-Production (Ön prodüksiyon), Production (Prodüksiyon) ve Post Production (Post Prodüksiyon) süreçlerine sokar.
Film yapımcısı ve stüdyo, oyuncu kadrosunu ve ekibi işe almak, dekorları ayarlamak, çekim yerlerini seçmek ve çekim yerleri için gerekliyse izin almak gibi yapım öncesi faaliyetlerle başlar. Filmin, müzik, görsel efektler, video ve ses düzenleme vb. ile şekillendirildiği bu aşamayı Post Production olarak adlandırıyoruz.
Film yapımcıları genellikle film yapma sanatını bu süreç içerisinde anlasalar da, onların görevi bu sanatı anlamak değil, bu sanatı satılacak bir ürün haline getirmektir. Tamam filmin yapılışını anladılar hatta Netflix gibi bir yürütücü yapımcı şirketse yazarın senaryosuna, sahnenin dekorlarına da karıştılar şimdi bu hikayeyi seyirciye satmak zorundalar.
Pazarlama ve dağıtım burada, reklam panoları ve sosyal medya gibi olası tüm ortamlarda tanıtarak bu ürünün artık dünya çapındaki izleyicilerine ulaşmasını sağlamak için devreye giriyor.
Bütün bu yazdığım sürece daha iyi hakim olmanız için bir görsel hazırladım:
2. Bugüne kadar Sinema sektörü nasıl işledi?
Hatırı sayılır bir süre boyunca filmler, sinemalarda yaşamaya devam etti tabii ki bu günümüzde OTT platformlarla "sinema salonu" kavramı gözden düştü umarım düşmeye devam etmez. Örneğin, iki farklı nesil arasında köprü görevi gören bir filmi ele alalım. Titanic, sektörü eski gişe rekorları kıran filmlerden yeni dünya çapında hit olanlara dönüştürdü. Ve 2010'lardan önce, Titanic gibi gişe rekorları kıran filmler birkaç ay sinemalarda gösteriliyordu. Titanic, hem satılan bilet sayısı hem de dünya çapında elde edilen gelir açısından yaklaşık dört ay boyunca Box Office'in tartışmasız lideriydi.
Yaklaşık dört aylık sinema gösterimi yapılan, gişe rekorları kıran başlıklar eskiden evlerimizde sadece DVD, VCD vb. formatlarla giriyordu. Bu formatlara yaşı yeten okurlarımız illaki vardır. Şu anki manav sıklığında DVD'ciler vardı. Star Wars'ı hayatımda ilk kez 2005 yılında ikinci üçlemenin son filmi çıktıktan sonra 6 filmi boxset halinde kiralayıp izlemiştim. İnternet'in hayatımıza girişi ve yayılmasıyla bu dönem son buldu. İnternetin ufukta görünmesi, geleneksel Filmler, Spor vb. ile rekabet eden diğer eğlence kaynaklarını getirdi. Bu seçenekler, biz seyircilere alternatif eğlence biçimleri sağladı.
3. Sektör Şimdi Nasıl İşliyor?
Bana biri çıkıp şu gün itibari ile "hayır taci yanlışın var sinema salonlarının heyecanını internet bitirmedi, pandemi bitirdi" dese itiraz edemem sanırım. 2020 yılıının Mart ayında, dünya çapındaki çoğu sinema, yaygın salgını önlemek için kapandı. Film endüstrisinin zorla kapanması, film yapım sürecinin, filmlerin çekilmesi ve sinemalarda gösterime girmesi gibi önemli aşamaları hareketsiz hale getirdi. İnsanların bir araya gelmesi güvenli olmadığı için, Konserler, Canlı Spor vb. diğer eğlence biçimleri gibi Sinemalar da kapatıldı. Bu benzeri görülmemiş büyüklükteki değişiklik, dünya çapındaki büyük eğlence etkinliklerinin kapatıldığı dünya savaşlarından bu yana ilk kez gerçekleşti.
Her sorunda bir fırsat vardır fakat bu beni gerçekten rahatsız eden bir fırsat oldu. İnsanların evlere kapanması ile zaten revaçta olan OTT platformları hızla büyüdü. Salonların bitişini covid değil internet olarak göstermemin sebebi bu, platformlar zaten revaçtaydı. Netflix ve Amazon Prime gibi OTT Platformları, pandemi başlamadan önce ABD'de ve dünya çapında çok önemli oyunculardı.
Büyük stüdyolar ve endüstri liderleri inovasyona öncülük ediyor. Yeni bir format ve yeni bir yayın stratejisi, filmin vizyona girmesini sağlamak için en uygun seçenek gibi gözüküyordu. Çünkü stüdyoların önüne günden güne hem finansal hem de izleyici başarısını garanti eden raporlar düşüyordu.
İlk taşı kim attı gerçekten hatırlamıyorum ama zaten bu cesaretli ilk adımı atan yapım çok uzun süre yalnız kalmadı. Birçok sinemaya çıkması planlanan yapım dijital platformlara satılmış çıkışı için reklamlara başlanmıştı bile. Sonrası zaten mâlum..
4. Peki Gelecekte Sinema Sektörünü Ne Bekliyor?
Eğlence endüstrisi, toplum ilerledikçe gelişir. Sinemalar ve tiyatrolar, onlarca yıldır zamanın sınavından geçti. Benim şahsi fikrim, her zaman ikna edici bir hikayeye ihtiyaç olacak ve her zaman iyi hikayeleri takdir edecek insanlar olacaktır. Her ne kadar çevrimiçi eğlence ve OTT platformlar pandemi kaynaklı bir geçiş gibi görünse de, bu değişim bence kaçınılmazdı ve beklenmeyen dış etkenler nedeniyle hızlı takip edildi o kadar.
Bu endüstri için geleceğin ne getireceği hem film yapımcıları hem de izleyiciler için bilinmez. Ben ne düşündüğümü söyledim zaten, eski havasında olacağını düşünmüyorum umarım yanılırım. Ama biraz da realist olmak gerek, seyirciler, geleneksel uzun süreli tek sinema yolu yerine, tercih ettikleri ortamlarda filmleri erkenden izleme özgürlüğüne sahipler. Mesela Black Panther'in devam filmi daha geçen hafta Disney+'da yayına alındı, sinemaya ne zaman çıktı ne zaman vizyondan düştü ve dijitale geldi inanın anlamadım.
Bu yine iyi sinema gösterimi yapıldı en azından, geçtiğimiz aylarda birçok yapımın sinema yerine direkt dijitale çıktığını gördük, görmeye de devam ediyoruz. İçimi rahatlatan, sektörde, sinema salonunu terk etmeyecek yönetmen ve yapımcılar var. Onların yetiştirdiği insanlar da var tabii ki, kısacası ben sektörün çok çok zayıflayacağı döneme henüz gelmediğimizi düşünüyorum. Ama bir daha eski sinema heyecanını taşıyan günler göreceğimizi de zannetmiyorum. Dediğim gibi umarım ben yanılırım, sektörün geleceği hakkında sizin de yorumlarınızı bekliyorum sağlıcakla kalın..
Yorum Bırakın