Meczup Galaksisi Hikayeleri: Bir Astronot, Bir Balerin ve Bir Elma

Meczup Galaksisi Hikayeleri: Bir Astronot, Bir Balerin ve Bir Elma
  • 0
    0
    0
    0
  •                Çok mutlu ve heyecanlıydı. Aylardır tasarladığı baskıyla aya adım atacaktı. Her şeyin düşünülmeden kabul edildiği bir dünyada “Hayatta iz bırakmak lazım.” Cümlesini benimseyerek doğru olanı yapmış ama uygulamaya gelince batırmış bir medeniyetin astronotuydu o.

                   Bu dünyada insanlar iz bırakmak için kendilerine ayağa takılabilen mürekkepli bir baskı aleti tasarlamıştı. Herkes kendi tasarımını kendi yapıyor, kendi mürekkep rengini seçiyordu. Komik, aslında bunları yaparken bile kendi karakterlerini yansıtan bir iz bırakıyorlardı ama onlar bunu ucuz bir aletle sınırlı sanıyordu. Büyük, Ay’a çıkma görevi de daha doğrusu büyük, Ay’a adım atma görevi de ona verilmişti. İlk adımını atıyordu işte. Lakin büyük bir sorun vardı! Bir metre kadar olan baskı aleti yüzünden ve zayıf yer çekimini de sayarsak net bir şekilde iz bırakamıyordu. Kazanmaya çabaladığı dengesi onunla dalga geçiyordu. “Varlığımı nasıl göstereceğim?!” diyerek ağlamaya başladı. Kostümünün ayak izi çıkarsa eğer insanlar onu tanıyamazdı! Derken uzakta iki tane nokta vardı. “Neden ağlıyorsun? Gel bize katıl!” bu iki noktanın ne olduğunu keşfetmeliydi. Ayaklarındaki saçmalığı çıkartmadan ilerlemeye çalıştı anın heyecanıyla. “O saçmalıklardan kurtul!” bir süre inatlaştıktan sonra uzay boşluğunda kaybolma riskini göze alamadı ve çıkarttıktan sonra fırlattı ikisini de. Kendi varlığı zannettiği ayak baskıları uzay boşluğunda süzülüyordu ama kendisi Ay’ın üzerindeydi hala. Bu sefer iki elini de yürüyüşüne kattı. Uzaktan Ay’a sarılır gibi duruyordu. Cebelleşmelerden sonra gördüklerine inanamadı. Bir elma ve bir peynirin üzerinde dönen balerin vardı. “Merhaba yabancı. Bizimle otur.” Bu dostluğa karşı koyamadı. Dikkatinden kaçan gezegenlere baktı. Uzakta bir gezegen vardı. Üzerinde o kadar çok fil dişinden kule  vardı ki gezegen dikenli gibi görünüyordu. Parmağıyla o gezegeni gösterdi. “O mu? O Nabukadnezzar’ın kardeşinin gezegeni.” Zamanında ikisi bir yarışmaya girdi. Yarışmaya göre ikisi de 2 ay kadar sürede bir yapı inşaa edecekti. Nabukadnezzar kendi yapısını 2 ay kadar bir sürede bitiremedi. Kardeşi de yaptığı bir tane fil dişi kule ile kazanmıştı. Herkes onun yapısına hayrandı. Nabukadnezzar bunu umursamadı ve yapmaya devam etti. Belli bir süreden sonra harika bir bahçe ve kule ortaya çıkardı. İlgi bir anda onun oldu ve buna dayanamayan kardeşi bir sürü fil dişinden kule yapmaya başladı ama kimsenin dikkatini çekmedi. Hatta gezegeni dikenli gibi görünmeye başladı ve kimse ona uğramadı. O da buna dayanamayarak Babil’e gitti ve Nabukadnezzar’ın yaptıklarını yıktı. Şimdi ise gezegeninde çürüyor. Astronot sonsuza kadar orad durmak istedi. Balerini üzerinde durduğu peynirin içine baktı. Küçücük bir astronot peynirin içerisinde oturuyordu. “Mars’taki  mor böcekler uyanmaya başladı. Elma biraz daha bizimle vakit geçirebileceğini söylüyor.”

                   Astronot mutlu olmuştu. Bugün mutlulukla Ay’ın üzerinde oturuyor ve yıldızlara bakıyorlardı.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.