Hakkım olanı bırakmaya niyetim yok

Hakkım olanı bırakmaya niyetim yok
  • 4
    0
    0
    0
  • Ansızın hisettiğim keskin bir acıyla kendime geldim.Saatlerdir kafamı kaldırmadığım kitabımdan acıyla kafamı kaldırmak beni arada bırakmıştı.Bu oturmaktan ağrıyan dizlerimin mi yoksa yorgun düşen beynimin mi acısıydı.Masama baktım suyum azalmış,çalışırken içerim düşüncesiyle aldığım kahvem çoktan soğumuştu.Artık gitmeliyim dedim kendi kendime.Kitabıymış sınavıymış hepsinin canı cehenneme, zaten başaralı olmayacağım bir sınava çalışmaktan, haksızlıklarla mücadele etmekten, sığ insanların boş sözlerine karşı kendimi açıklamaktan yorgun düşmüştüm.Masamın üzerini topladım,eşyalarımı çantama yerleştirdim ve çantamı masamın üzerine koydum.Yüzümü yıkamak için kütüphaneden dışarı çıktım ,çantam hala masamın üzerindeydi.Soğuk bir suya muhtaç hale gelmiştim, serinlemek için değil zihnimdeki buğuları dindirmek için yıkıyordum yüzümü.Bahçeye çıkıp bir sigara yaktım, benim gibi kütüphaneye gelen insanları izlemeye başladım.Yeni bir kızla tanışırım düşüncesiyle gelenler,sadece evden uzaklaşmak isteyenler, ne yaptığının bile farkında olmayan insanlar arasında ruhum parçalanıyordu.Onlar gibi olmamak için verdiğim mücadelede yalnız ve yorgun haldeydim.Saat 7 ye yaklaşıyordu, güneş yıkılmak için sırasını bekleyen binaların arasından batmaya başlamıştı.Bende sıramı almalıyım diye düşündüm gülümseyerek.Kütüphanenin tozlu camlarından yorgun gözlerime bakarken gözüm bir anda klimanın motorunun üzerine bırakılan kitaba takıldı bu Küçük Prensti.Çocukluğumun kitabı, ne de uzun zaman olmuştu tekrardan okumayalı.Elime aldım ve sayfalarını rastgele çevirmeye başladım.Onunda güneşin batışını çok sevdiği geldi bir an aklıma.Sayfaları rastgele çevirirken bir cümle gözüme çarptı,’En güzel sevinçler,bizim onları en az beklediğimiz zamanlarda yaşanır’.Gülümsedim sanki beni anlatıyor dedim umursamayarak.Bir an durdum, evet beni anlatıyordu,benden bahsediyordu küçük prens.Kendime sinirlendim bir an, neden geçiştirmeye çalışmıştım ki bu cümleyi,neden mutluluk sevinç hakkım değil miydi.Başarmak,mutlu hissetmek başkalarına ait olan bir şey miydi?.Bu zamana kadar başaramamış olmak, mutluluğa erişememiş olmak,bunlara sahip olamayacağım anlamına mı geliyordu sanki.İçimdeki yorgunluğun öfkeye dönüştüğünü hissettim.Kalp atışlarım hızlanmaya başladı,sigaradan daha hızlı nefes çekmeye başladım.Bu sığ insanların arasında hapsolmak,haketmediğim şeylerin yaşanmasına müsaade etmek istemiyorum dedim artık.Arkamı döndüm, kütüphanenin merdivenlerinden sert adımlarla yürümeye başladım.Masama yaklaştığımda gitmek için beni bekleyen çantamla göz göze geldim.Hızlıca sandalyeme tekrardan oturdum.Kitaplarımı masama açtım,kitabımın köşesinde on gün kaldı yazıyordu.Artık ne yemek yemek,ne uyumak,ne zihnimi ayıltmak için kahve içmek istiyordum.Zihnim hiç olmadığı kadar berrak,iradem hiç olmadığı kadar güçlüydü.İhtiyacım olan şey gözüme çarpan bir kitaptan rastgele bir cümle miydi sadece.Kesinlikle değildi,ihtiyacım olan şey, o kitaba uzanırken tozlu camlardan gördüğüm yorgun gözlerimdi.Hava yavaştan kararmaya başlamıştı,insanlar kitaplarını topluyordu, oturduğum masada tek başıma kalmıştım.Yorgun gözlerim sonuna kadar açılmış, herkes vazgeçerken mücadeleye devam etmenin verdiği coşkuyla yeni hedeflerini arıyordu.İçimde hissetmediğim bir his vardı, yeni bir benle tanışıyor gibiydim.Belkide bu his gelecekte beni bekleyen öğrencilerimin bana yolladığı enerjiydi.Belkide onlarca yıl öteden hep bir ağızdan ‘Hadi hocam, bizi bırakma , başarabilirsin’ diye bağırıyorlardı.İçimdeki bu alev alev yanan coşku ve heyecanla gülümseyerek yavaşça kitabıma baktım,bekleyin dedim çocuklar, geliyorum. 


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.