Thomas Mann- Venedik'te Ölüm

Thomas Mann- Venedik'te Ölüm
  • 1
    0
    0
    0


  •   Thomas Mann 20. yüzyıl Alman Edebiyatının beş yıldızı olarak kabul gören Robert Musil, Franz Kafka, Alfred Döblin ve Günter Grass’la birlikte anılır. Thomas Mann 1912 yılında yayınlanan Venedik’te Ölüm adlı eserini aslında Goethe hakkında bir öykü olarak tasarlamıştı. Eserin konusu da Goethe’nin ileri yaşta Marienbad adlı kentte yaşadığı bir aşk hikâyesi olacaktı, ancak konu özelden genele doğru bir gelişme gösterdi: Goethe model alınarak yaratılan Gustav von Aschenbach karakteri üzerinden Prusya ve II. Wilhelm döneminin tehlikeli boyutlarını eleştirerek sanat ve sanatçı sorununu işleyen yazar, bu bağlamda aşk ve esere adını veren ölüm temasını da ön plana çıkarmıştır.

      Beş bölümden oluşan novelin odak noktasında elli yaşında Münihli yazar Gustav Aschenbach ve on dört yaşındaki Polonyalı genç delikanlı Tadzio vardır. Eserin tıpkı
    geleneksel Aristoteles tragedyası gibi beş Perde’den oluşur. Bu bağlamdan yola çıkarsak Mann’ın novelindeki birinci ve ikinci bölüm yer değiştirdiği takdirde Aristoteles tiyatrosunda olduğu gibi beş Perde ortaya çıkacaktır. Bunlar; başlangıç, yükseliş, doruk noktası, çöküşe geçiş ve son Perde felaket yani ölümdür. Venedikte Ölüm adlı eser de beş bölümden oluşur, bölümlerin alt başlıkları yoktur ama içerik olarak her bir bölüm bir bütünlük içinde ve birbirini tamamlar şekilde kurgulanmıştır. Tanrısal anlatıcı her şeyi bilen, gören ve hatta çoğu zaman Aschenbach’ın kendisi ile ilgili çıkmazları ruh dünyasındaki çalkantıları ve içine düştüğü kimlik bunalımını okuyucularına sunmaktan geri kalmaz.

      İlk bölüm sanatçının yaratamama sürecinde yaşadığı endişelerinden kaynaklı olarak yalnız başına çıktığı bir yürüyüş ve bu esnada ansızın göz göze geldiği bir yabancıdan sonra ruhunu ele geçiren seyahat etme duygusu ile başlar. İkinci bölüm Aschenbach’ın çocukluğunu, gençliğini içeren yaşamı ve sanatçı kişiliğini ele alır. Üçüncü bölüm Venedik’e yolculuğunu, dördüncü bölüm Aschenbach’ın değişimini ve Tadzio’ya karşı duyduğu tutkuyu ve aşkı ve son bölüm olan beşinci bölüm ise Aschenbach’ın yaşamının son günlerini içerir.

      Aschenbach’ın duygularında ve düşüncelerinde gelişen yoğunlukla birlikte bunların aktarımı, bir sanatçı olarak içsel dünyasında yaşadığı ikilemi yani yaşam ile sanat arasındaki çelişkiyi yansıtır. Thomas Mann, Aschenbach karakteri ile kendi felsefi ve sanata bakışını aktarmış ve onun varoluş sorununa iterek belki de kendi dünyasındaki çıkmazlara değinmiştir. Yazar estetik ve güzellik kavramlarına yer vererek çok katmanlı bir eser ortaya sunmuştur. 

      Sanatın kökenlerine ilişkin bir soruyu, yani sanatın doğuştan gelen bir yetenek mi, yoksa Aydınlanma’ ya bağlı bir düzenlemenin sonucu mu olduğu, başka bir deyişle sanatın kökeninin akılcı mı, yoksa akıldışı mı olduğu sorusunu Thomas Mann eserde yarattığı genç figür Tadzio ile yanıtlar: Platon’un güzel idea’sını cisimleştiren bu “ütopik fantasma”, görünüşteki mükemmelliği ile beğeni kazanır, ama sanatın tehlikesi de işte bizzat bu mükemmellikte saklıdır. Bunu güzele olan teslimiyet olarak niteleyebiliriz. Öyle bir teslimiyet ki, ahlaki değerlerin çöküşüne, kültürün yerini barbarlığın almasına neden olur.

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.