Müziğin Kraliçesi
Wannart okuyucularına selamlar. Bu haftaki konuğumuz Kalben'di. Sesiyle, yazısıyla, cümleleriyle bizleri düşündüren ve sanki ablamız gibi samimi olan bir sanatçı. Tam anlamıyla modern sanatçı. Zaten bu yazıyı okuduktan sonra her övgü yetersiz kalıyormuş gibi olacak.
Vaktinizi çok da almadan isterseniz röportaja geçelim.
1-) Merhaba nasılsınız? Umarım çok çok iyisinizdir. Öncelikle Kalben
kimdir? Ve müziğe nasıl başladı?
Kültür ve sanat alanlarında üreten, ürettiklerini sevgiyle paylaşan biriyim.
Konuşkan, rötar yemekten hoşlanmayan, neşeli, öğrenmeye meraklı, kafaya
taktığında çalışkan gibi bi’şeyler de derim kendime. Bu kadar yeter ama
utandım :) Çocukken mızıka, flüt, yemek masası, kırık oyuncak piyano, akordeon.. Ne
bulsam çalıyor ve şiir, şarkı yazıyordum. 8 yaşında rahmetli annemin
hediye ettiği beş oktav klavye. Sonra, ekonomik durumumuzdan ötürü
derslere devam edemediğimden enstrümansız geçen seneler. Ardından, 14
yaşında babamla Kemeraltı’ndan aldığımız ikinci el Santana marka klasik
gitarım. Dönüm noktaları her biri..
2-) Soruları hazırlarken sosyal medyada sizin hakkınızda detaylı bir
araştırma yaptım ve sizin hakkınızda merak edilenleri okudum. En çok
sorulan sorulardan biri; Kalben sahne dışında nasıl biridir? Gün içinde
neler yapmaktan hoşlanır?
Aa, ne tatlı ve sevecen bir merak. Ben de benle rakı içmek isteyenlere denk
geliyorum ve gülüyorum kıs kıs. Rakı beni aşırı bozuyo be abi, diye
gülüyorum. Az içerim rakı bu nedenle. Sahnede hangi mevzulardan
bahsediyorsam - tüm aşkların ve yaşamların değerinin eşitliğinden kadın
cinayetlerine, ekonominin çöküşünden afetlere, denk geldiğim komik
olaylardan ünlülerle yaşadığım absürt durumlara kadar - günümün içinde
de bu mevzularla dolup taşmaktayım. Çok daha kaygılıyımdır sahne
dışında. Gizemli ve tekinsiz bir kaygım var. Herkesin rahatını sahnede bile
düşünüyordum, ancak bir zamandır müziğe ve kitleye kaptırıp akıyorum.
Konserler dışında, kedilerimle sessizce oturuyoruz. Uzun uzun yürüyorum
adalara gidip ve fotoğraf çekiyorum. Eskiz çiziyorum. Bu sene ilk kez
kendimi başka memleketlere de götürmeye başladım. Dostlarımla
birbirimize zaman ayıramadıkça - çoğunun evlatları, kurumsal hayatları ve
başka şehirleri/ülkeleri var artık - kendimin en tatlı dostu olmayı
öğrenmem gerekti. Yalnızlığımla aşk yaşıyorum. Şarkılar, denemeler
yazıyorum. Müzik ve edebiyat yoluyla enfes kitlelere sarılabildiğim için
gündelik ihtiyaçlarım değişti diyebilirim. Sosyalleşmeye pek hevesim
kalmadı.
3-) Geçtiğimiz haftalarda “Her Yerde Kar Var – Fecri Ebcioğlu 100 Yıllık
Şarkılar” adında bir single çıkarttınız. Şarkının yapıl süreci nasıl geçti?
Şarkıya bebeliğimden vurgundum, Nilüfer’in sesinden dinlemiştim ilk.
Seneler önce, kendi kendimi çekip kanalıma atıverdim. Manifest this
dedikleri… 2022’de albüm haberini aldık ve değerli Ebcioğlu’nun bu eserini
yorumlamak istediğimi söyledim. Sonrasında Aşk Çeşmesi EP’de beraber
çalıştığım Kutsal Kaan Bilgin’e gönderdim demomu. Kutsal düzenleme
üzerinde çalışırken konserlere devam ediyor, şarkımıza melodiler
buldukça Kutsal’a gönderiyordum. Sahne üstünde de beraber yürüdüğüm
İlker Deliceoğlu ve Tuğrul Bafra’nın da katkılarıyla Her Yerde Kar Var
doğdu..Kendimle gittiğim bir Patara tatilinde çektiğim grenli yaz fotoğrafı,
şarkının kapağı olsun istedim. Kalp Hanım’dan beri görsellerimin üretici ve
uygulayıcılarından olan Volkan Ölmez tasarımı halletti. Ve zamanı
geldiğinde harika bir albümün kanatları altında onca şarkı, havalandık.
4-) 2023 Yılının ikinci yarısına girdik. Bu süreçte dinleyicilerinize
sunacağınız ne gibi projeler var?
Albümü olan bir romanım var artık. Plağı var bu albümün. Hatta plaklarım
var. Onca albüm, tekli, klip, kitap, turne.. Yakın zamanda sevgili Mabel’in
Fatih’inde Aşk Çeşmesi’ni doğurduk. E, Her Yerde Kar Var’ı siz demiştiniz
zaten. Daha ne olsun?Hazırladığımız bir sürü şarkı ve beni heyecanlandıran
hikayeler var önümde. Mesela çeşitli ödüllerle bizi gururlandıran Kedi’nin
uzun metraj animasyon filmini yapmak istiyoruz Undram Batdelger ile.
Bayıldığım bir rapper ile bir şeyler pişiriyoruz. En sade ve en beklenmedik
hallerimi deneyimlediğim zamanların melodilerini kaydediyorum.
Sözümden yolun başında caydığım projeler oldu, çünkü bu aralar kendi
takvimime göre yaşamak istiyorum.
5-) Geçtiğimiz sene “Eski Dünyanın Yangını” adında bir kitap yazdınız.
Kitabın yapım sürecinden ve nasıl geri dönüşler aldınız? Gelecekte yeni bir
kitap yazma projeniz var mı?
‘İlk romanı yazabildiysem her şeyi yazarım artık’ hissi var kalbimde.
Reklamcılık zamanlarımdan, çocuk kitaplarım var. Çocuk kitapları yazmaya
da devam edeceğim. Romanın imza günleri başta olmak üzere tüm buluşma
ve karşılaşmalarda öyle zarif, derinlikli, dostane ve sevgi dolu sözler işittim
ki. Öyle tatlı insanlarla sarıldık ki. Öyle anlaştık ki. Hazırlığı, kendimi bir
kere daha doğurmamı gerektiren bu roman böylelikle anlamını bulmaya
başladı. Edebiyatçı olayım, yazar olarak anılayım diye yazmıyorum.
Mecburiyetten yazıyorum yazmayı öğrendiğimden beri. Şiddet, çürüme,
kültürsüzleşme, yoksulluk, imkansızlık, sınır ihlalleri, cinayetler,
patlamalar… Yazmadıkça beni canavarlaştıran kötülükler gördüm çünkü.
İfade etmedikçe beni yalnızlaştıran hayaller tuttum içimde sessiz. Bana en
iyi gelen, iletişim kurmak ve içimdekileri seslendirmek. Kelimelerin aheste
yürüyüşlerini
dinlemek ve acele etmek zorunda olmamak harika. Eski Dünyanın Yangını
içimden çıkana dek kendime çok zulmetmiştim. Yapabilir misin? Seni
sayacaklar mı bakalım? Bu yayınevi batıyormuş, bu genel yayın müdürü
benim dilimi sevdiği bir erkek edebiyatçının kurgusuna oturtmaya
çalışıyormuş, kağıt artık tonla satılmıyormuş, kitap basmak ahmaklıkmış,
sesli kitapları yapay zekaya okutacaklarmış..
Yeni üretimlerimde giderek daha az baskılanmak istiyorum hem
kendimden hem elalemden yana.
6-) Size geçmişten bir anı hatırlatacağı için bir filmi veya şarkıyı
açamadığınız zamanlar oldu mu? Bunlar hangi şarkı veya film?
Oldu, ancak beni çok acıtan şarkıyı aşırı kolpa bir dizinin kolpa finalinde
çaldıklarında çok güldüğümü hatırlıyorum. Bugünlerde sanatsal
üretimleri, insanların bana yaptıkları ya da benim onlara yaptığım
hıyarlıklardan ayrı tutmayı öğreniyorum.
7-) Bizler yalnız kaldığımızda çoğu zaman sizin şarkılarınızı açarız. Siz
yalnız kaldığınızda hangi şarkıları dinlersiniz? Bağımlısı olduğunuz son üç
şarkıyı bizimle paylaşır mısınız?
Yahu siz ne tatlısınız. Ben de size bayılıyorum ve de beni paylaştığınızda
aşırı seviniyorum. Son günlerde Rodriguez ve Sinead O’Connor’ın yıldız tozu
olmaları şerefine sık sık Sandrevan Lullaby - Lifestyles ve You Made Me The
Thief Of Your Heart dinliyorum.
Tindersticks - Another Night In, Skin - Lost Without You, Sevinç Tevs - Ve
Ben Yalnız aklıma gelen ilk melankoli hançerlerim.
8-) Son zamanlarda festival yasakları oldu. Bundan önce de gece yarısından
sonra müzik yasağımız vardı. Sizler bu politikalar hakkında ne düşünüyor
ve neler hissediyorsunuz?
Utanç, kaygı, hüzün ve derin bir kaybolmuşluk hissediyorum önce.
Çarpışma ve ezilmenin aklımda yarattığı etkiler hafifleyince mücadele
alanları ve yeni yöntemler belirleme çabası aktifleşiyor. Sürekli çabalıyor,
bu kadar engel olmadan hatta bi de kurumlarca desteklenerek üretseydim
neler olurdum diye düşünüp kendimi yaralamamaya kasıyorum. İnsan
delirir yoksa kendi memleketinde sanat üretebilmek, mesleğini icra
edebilmek ve sevgiyi paylaşabilmek için neleri feda ettiğini sık sık
düşünmeye başlarsa.
9-) Bu zamana kadar çok fazla sahne aldınız ve almaya devam ediyorsunuz.
Sahne öncesi mental olarak nasıl hazırlanıyorsunuz? Sahneye çıktığınızda
neler hissediyorsunuz?
Ev temizliğinden mahalle kedilerini beslemeye araba sürmekten kostüm
bulmaya kadar bir sürü stresli ve yorucu eylem kovalıyorum. Bazen de
oturup konseri beklediğim sakin günler oluyor. Bir totemim, mantram, özlü
sözüm yok sahne öncesi. Kaygılı ve endişeliyim diye sakinleşmek için nefes
alıp vermeyi, dans etmeyi seçiyorum. Yaş ilerlerikçe azaldı bu kaygı/endişe
ancak yok olmadı. Hoşuma da gidiyor o alın teri, aşkımın teli gerilimi
açıkçası. Ekiple muhabbete düşmek, birinin doğum gününü kutlamak,
kulise gelen dostları ağırlamak da mutluluk sebepleri. Sahneye çıktığımda
her şey, hepsi, herkes, ben de dahil, bir arada oluyoruz. Görkemli bir
yakınlaşma, iç içe geçme, sarılma hali. Kaygılarım uçuyor ancak inanılmaz
enerjik, hayvani derecede vahşi ve tahmin edilemez derecede dikkatli
oluyorum sahnede. Ekibin eksiklerini, hatalarını, rahatsız olan bir
hanımefendiyi, sevgilisine sarılan adamı, uyuyan bebeği, şişenin
düşüşünü… Her şeyi fark ediyorum. Zamanda sıvılaşmak gibi bana göre.
10-) Maalesef röportajımızın son sorusuna geldik. Bizler sizin muhteşem
konuşmanıza hayran kalıyoruz. Açıkçası sizi dinlerken derin düşüncelere
dalıyoruz ve sanki ailemizden biriyle konuşuyormuşuz gibi oluyoruz. Son
olarak dinleyicilerinize veya herkese neler söylemek istersiniz?
Size ve tüm Listenary ailesine kollarımı aça aça sarılırım. Yolumun başında
da vardınız, yine varsınız, hep olun e mi?
Ve beni, müziğimi, anlattığım hikayeleri kalbine yakın yerlere, hatta
kalbine koyan herkesi - kollarım iyi yana açık - dünyalaaaaaar kadar
seviyorum. Kendimde iyi ve güzel olabilecek ne varsa sizlerle paylaşırken
konuşurken şarkılarla dans ederken keşfedebiliyorum. Şükran doluyum.
Dilerim tüm hayatların kıymetli, tüm insanların eşit ve tüm yaşama
eylemlerinin serbest olduğu özgür ve baharlı günler var ediyoruzdur el ele.
Öpcükler ve bu can sorulara teşekkürler.
Bizler de Kalben Hanım'a çok çok teşekkür ediyoruz ve çok çok seviyoruuuz. Keşke hiç bitmese dediğimiz röportajlardan oldu :)
Röportajda emeği geçen başta Kalben'in ekibine ve Listenary ekibine çok teşekkür ediyorum.
Soru hazırlama sürecinde ve diğer tüm süreçlerde bana yardım eden Nisa Demirel'e ne kadar teşekkür etsem az olur. İyi ki varsın.
Fotoğraflar: Hakan Bintepe, Begüm Ars.
Yazarlar: Kutay Demir ve Nisa Demirel
Böyle güzel sorular karşısında tüm samimi ve kalpten cevapların için teşekkürler canımın içi Kalben💜Emeği geçen herkese teşekkürler