Bir Müzik Grubunun Trajedisi "Mor Bulutlar" 1. Kısım

Bir Müzik Grubunun Trajedisi "Mor Bulutlar" 1. Kısım
  • 0
    0
    0
    0
  • Sene 2015; müzik yapacağız diye yola çıktık arkadaşlarla. Bateristimiz var ama baterimiz yok. Bende kardeşimin küçük bir orgu var onunla klavyedeyim. Hasan'da telecaster var bi tane. Bir de saksafoncumuz var. 

    Okuldan sesi güzel olanları toplayacağız vokal seçeceğiz diye plan yaptık. Sınıflara haber salındı. Öğlen konferans salonuna 9 kişi geldi. Her birine işte en iyi söyleyebildiğin şarkıyı söyle falan diyoruz. Sonra dönüp kendi aramızda tartışıyoruz. Ama hiçbir halt anladığımız yok. Herkesin sesi güzel geliyor. Baktık kimseyi eleyemeyeceğiz; birkaç kişi çok yükselemeyince dedik "Bunları eleyelim." Bir arkadaşımızın babası da enstrüman çalıyor. O yüzden o arkadaş ne derse ona uyuyoruz genelde.

    Bu arkadaşın lafına uyup 3-4 kişiyi eledik. Beş kişi kaldı geride. Bir de dedik ki "MFÖ" gibi yapalım. İnce-orta-kalın şeklinde sesleri belirleyip atmosfer yaratalım. Dizdik öne iki kişiyi arkalarına da birer kişi koyduk. Dedik Coldplay-Clocks... Hadi söyleyin.

    Bateri yok demiştim ya bende de ritim yok. Zaten gitar çalamıyorum. Klavyeyi de 1 senedir falan doğru düzgün elime almışım. Müzikle alakam o kadar. Kendi şarkılarımı yazıyorum bir tek. Başlangıç melodisini Coldplay ile beraber çalmaya başlayıp sonra şarkıyı kapatıp devam ettiriyorum. Ama saksafoncu notalarını tam bilmediği şarkının melodi kısmına girince heyecanlanıp ritmi kaçırıyorum ya da tuşları karıştırıyorum. Baterist arkadaş ise 2 aydır kursa gidiyor. Tahta masaya vurup bagetlerle ritim tutmaya çalışıyor. Gitarist arkadaşın ise telleri eski. Bu atmosfere bir de sokaktan çevrilip gelen birbiriyle alakasız 5 kişinin ingilizce şarkı söylemeye çalışması da eklenince inanılmaz kötü bir gürültü kirliliği çıkıyor ortaya.

    Derken yarım yamalak giden tekrarlar ile başı şişen ya da öne çıkamadığı için sinirlenen vokaller eksildi aralarından söyleyenlerin. Kaldı bir kişi. O kız da türkü söylüyor. İsota bulanmış Clocks'u bir şekilde uydurunca baya tekrar aldık ama içimize sinmedi. Moraller iyice dibe vurdu. Baterist arkadaş böyle kös kös otururken dedi ki "Ben sorunu biliyorum knka. Bi baterimiz olursa biz çözeriz."

    Salak gibi katıldık bu fikre ama paramız yok. Öğretmenlerle ve idareyle notlarım iyi olduğu ve çenebaz olduğum için iyi. Dedim "Okula bateri aldırırım ben. Sen şimdiden bateri bak." Derken üstümü başımı o biçip düzene sokup müdürün kapısını çalıp girdim. Bizim bu aktivitelerimizi desteklediklerini ancak ellerinden gelenin sadece güzel temenniler dilemek olduğunu anlattı. Bir de masaya vuran arkadaşımızın ismini istedi. Tanımıyorum dedim.

    İdareden iş çıkmayınca öğle aralarında evden getirdiğimiz bisküvileri yiyip aylık yemekhane ücretlerimizi birleştirmeye karar verdik. Aylık koçan şeklinde yemekhane fişi satılıyordu. Bunlar da ortalama elli lira falandı. Dördümüz yiyorduk. Bu hesaba göre iki haftaya ortalama bir başlangıç baterisi alınırdı. Bir ay boyunca evden getirdiğimiz bisküvileri kantinde yemeye başladık. İyiden iyiye enerjimiz düşmeye başladı. İlk pes edemiz baterist oldu. Nihayet gitaristle ikimiz kalınca gitarist annesinden biraz alabileceğini söyledi. Ben de dedemden alırım dedim. Öğretmenler de kendi aralarında biraz biriktirip verdiler bize. Derken toplayıp bateriyi almaya çıktık Sakarya'ya yola. Nasıl heyecanlıyız. Zile falan bakıp "Maşallah Zildjian abi. Yapıyorlar Allah'ıma" diyoruz. İleride baterinin önüne grubun ismini yazdırcaz hayalimiz var. Ama grubun adı belli değil. Ne koyalım dedik. Şarkı söyleyen kız "Ben mor seviyorum morlu bişi olsun." dedi. "Tamam" dedim "Buldum. MOR BULUTLAR." 


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.