Dilini rütbe eyleyip saldırırsın
Kırk yıl uzaktaki ecdadına
Keskin bıçakların anksiyetik tercümesiyle
En ağır adam yaralamaların gasp süsü verilmesine
Ve içtenlikle, öfkeyle
Dokuz milimetrelik bir kurşun kovanıyla
Belki eski zamanda manyetiği bozulmaya yüz tutmuş ‘Tanita’ çakmağın
Son doyum eşiğinde bir çığlıkla ihtiyar.
Biz seninle iri kıyım kavgaların manifestosuyla
Bir mezar taşının denize bakan derinliğinde iki ceset gömdük
İki ceset ihtiyar, birisi senden/ ikisi benden
Biz Seninle Sultanahmet’te
Ve Taksim’de
Belki Beykoz
Biraz olsun Bostancı semâlarında
Borcumuz olan orucumuzu dualar eşliğinde açtık
Meşk kalpazanlarının zehirli hançerleri batmıştır elbet gırtlağına
Dünya acımaz zorla sırtını da çevirir
Sen yanacaksın, ben yanacağım
Gök yanacak ihtiyar
Öleceğiz kan kıyamet
Bir inkar bir eziyet
Ellerimden hasret akıyor
Düşmeyeceğim ihtiyar.
Yaşayacağız elbet, doğmamış günlere ithafen
Güneşi doğuracağız dağların arkasından
Sendeleyeceğiz ihtiyar
Duvar olacağım
Ne Berlin’e benzeyecek ne Kudüs’e
Ne Marx konuşacak ne de Engels
Sen varsın ben varım
Bana dayanacaksın, yıkılmayacağım
Yıkılmayacağım ihtiyar.
Yorum Bırakın