Çok güzel bir güne uyanıyorum. Güneş tepeye gelmiş bile. Hayat doluyum, çıkıyorum odamdan neşe saçıyorum etrafıma. Gören herkes imreniyor mutluluğuma. İçimdeki bu mutluluk bana yaşamımda umut oluyor. Dışarı çıkıyorum yine gözler üzerimde. Herkes nasıl bu kadar mutlu ve hayat dolu olabildiğimi sorguluyor. Mutluluğumun kaynağını biraz düşününce sezinleyebiliyorum ama ne kabul etmek istiyorum ne de itiraf. Günlerim avare avare gezmekle geçiyor. Yine avare gezdiğim bir gün başında bir kişinin durduğu o kuyuyu görüyorum. Kuyuya çok uzun süredir bakıyor olacak ki kuyu onu kendine çekmeye başladı ve dengesini kaybetti. Artık kuyunun dibindeydi fakat kuyu o kadar da derin değildi. Gidiyorum kuyunun başına, bakıyorum içerideki çırpınıyor kurtulmaya çalışıyor. Korkmuş besbelli. Kalabalıklaşıyor kuyunun etrafı. Herkes görmek istiyor düşeni. Fakat yardım etmek değil kimsenin derdi. Sesleniyorum içeriye “Yapabilirsin! Yalnızca biraz daha çabalaman gerekiyor.” Ona böyle seslenirken, bunu tek başına başaramayacağını biliyorum fakat elimden gelenin yalnızca konuşmak olduğuna inanıyorum. Yardım etmeye çalışırsam beni de kuyunun dibine çekebilir. Mutluyum, çok güzel giden bir hayatım herkesin imrendiği bir enerjim var. Bunları tehlikeye atmak istemiyorum. Başkasının felaketini önleyebilecek gücüm olduğunu düşünmüyorum. Gücümün yetmeyeceği bir şeye girişmek de benim felaketim olacak biliyorum, bunu istemiyorum. Uzaklaşıyorum oradan. Daha sonra günlerim kötü tatsız huzursuz.
Yatağımda uzanıyorum ve düşünüyorum. Beni rahatsız eden, huzursuz hissettiren, uzaklaşamadığım bir şeyler var. Eski enerjimden de mutluluğumdan da eser yok. Peki neden böyleyim? Düşünüyorum ama bir cevap bulamıyorum. Geceleri uyutmayan bir huzursuzluk bu, zihnim sürekli bir şeylerle meşgul. Sabah ışığını görmeden uyuyamıyorum. Uykumda da rahat değilim. Kabuslarımda bir kuyu ve içinde bir insan. Bu huzursuzluğumun sebebi olabilir mi diye düşünüyorum. Belli ki suçluyorum kendimi ama elimden ne gelirdi ki? Hiç, hiçbir şey yapamazdım. Fakat beni rahatsız eden o kuyu. Ne kadar uğraşsam da beceremiyorum ondan kurtulmayı. Sanırım ilk defa karşılaşıyorum böyle bir hisle. Gecelerim çok kötü, gündüzlerimin de iyi olduğu söylenemez. Artık hayattan zevk almıyorum. Tek yaptığım yaşamak, öylesine, gelişine. Bekliyorum, zaman her şeyin ilacı olmalı. Bunca zamandır boşuna söylenmemiş ya bu söz. Elbet geçer bu huzursuzluk biraz zaman lazım diye düşünüyorum. Haftalar, aylar geçiyor ama huzursuzluğum geçmiyor. Evden çıkmalıyım artık. Bu ev bana kötü geliyor diyorum. Eski neşemi kazanmak için o zamanlarda nasıl davrandığımı hatırlamaya çalışıyorum. Tek yaptığım avarelik. O zaman şimdi de avarelik yapmalıyım ki eskiye dönebileyim. Çıkıyorum dışarıya fakat beklediğim gibi değil hiçbir şey. Artık kendimden emin yürümüyorum bu yollarda. Vicdan dolanıyor ayaklarıma. Üstelik acı da çekiyorum, bir hüzün var içimde. Yüzüme de yansıyor bu fakat kimsenin umurunda değil. Mutluyken herkesin gözü üzerimdeydi oysaki. İnsanlardan uzaklaşmak için çıkıyorum bir çayıra. İnsanlar acımı artırdı, doğa bana ilaç olur diyorum. Fakat doğa da iyi gelmiyor bana. İçimde olandan kaçmaya çalışırken dışarıdan medet umuyorum ama nafile. Nereye giderse gitsin. İçindekinden uzaklaşamıyor insan. Nereye gittiğimi bilmeden yürüyorum. Sanki ben hükmetmiyorum ayaklarıma. Onlar götürüyor beni istedikleri yere. Karşı koymuyorum, hoş karşı koymaya da çalışmıyorum ya. Yürümek bir süre iyi geliyor, sonra yine bir huzursuzluk hissediyorum. Başımı kaldırıyorum karşımda yine o kuyu, başında yine birisi duruyor. Yanına gidiyorum hemen, onun da düşmesine izin veremem. Konuşmaya başlıyoruz. Birlikte yürüyor muhabbet ediyoruz. Her şeyi unutuyorum onun yanındayken. Eski neşem geliyor yavaş yavaş. Onun varlığı kurtarıyor beni içimdeki huzursuzluktan. Böyle geçiyor günlerimiz. Çok da mutluyuz ikimiz. Fakat benim mutluluğum onun varlığına bağlı. Bir gün beni dışarı çıkarıyor ve o kuyunun başına götürüyor. Onunla tanıştığımız yer olduğu için diye düşünüyorum ama hayır. Bana karşı düşmanca baktığını görüyorum. Anlamaya çalışıyorum fakat tek kelime bile etmiyor. Kuyunun dibini gösteriyor bana. Bakmaya başlıyorum. Ne kadar zaman geçtiğini anlamıyorum. Kuyu benimle konuşuyor sanki yanına çağırıyor. Başım dönüyor ayaklarım dolaşıyor, sonrası karanlık.
Gözlerimi açtığımda kuyunun dibindeyim. Yukarıya bakıyorum bir çift göz beni izliyor. Çok derin bir kuyunun dibindeyim. Etrafım zifiri, nefes almakta zorlanıyorum. Çok uzaktaki o ışığa ulaşmak istiyorum. Kuyunun başında insanlar benim çırpınışlarımı izliyor, çığlıklarımı duyuyor ama kimse yardım etmiyor. Sonra birisi sesleniyor. “Yapabilirsin! Yalnızca biraz daha çabalaman gerekiyor.” Yardım etmekten kaçınıyor herkes onları da yanıma çekerim diye korkuyorlar. Saatler geçiyor ve benim gücüm tükeniyor. Umudum giderek azalıyor. Kimse çekip almayacak beni bu çukurdan. Tek başıma çıkmaya da muktedir değilim. Hala bir umudum var ama bu işkencemi uzatıyor. Umut bittiğinde her şey bitecek. İçimde iki taraf var; bir taraf aydınlık hala buradan kurtulabileceğine inanıyor, diğer taraf ise karanlık bu kuyunun artık yolun sonu olduğunu biliyor. Bir gün birisi galip gelecek ve ben o gün ya aydınlığa ulaşacağım ya da karanlığa karışacağım. Sanıyorum ki karanlık taraf galip gelecek ve o gün bana bakıp “Ne yazık, çok zayıfmış. Halbuki biraz daha sabretse çekip alırdık onu bu çukurdan.” diyecekler. Sanki o kuyunun başında sonumun gelmesini beklememişler gibi beni zayıflıkla suçlayacaklar. Halbuki kimsenin rahatını bozmak gibi bir dedi yok. Günler geçiyor ve karanlık galip geliyor. Artık hiç umut yok. Benim karanlığım kimsenin umurunda değil. Oradaki işleri bitti çünkü umut bitti.
Şimdi farklı kuyular bulacaklar. O kuyularda da umut olacak, onun da bitmesini sabırla bekleyecekler. O kuyudaki umut da bitip yine her şey karanlığa gömüldüğünde “Çok yazık, o da zayıfmış.” diyecekler. Daha çok kuyu var. Anlaşılan o ki insan bir kuyuya düşmeyiversin. Herkes onu terk ediyor. Kuyudakiler için umut kalmadı. Onların sonunu getiren karanlıkken dışarıdakilerin sonunu getirecek olan bencillikleri. Etraflarını saran bencillik bir gün onların da sonu olacak. Dışarıda herkes için bir kuyu var ve kimsede insanlara umut olacak bir fedakarlık belirtisi yok.
Yorum Bırakın