Sözlerin Elçisi; Can Güngör İle Röportaj

Sözlerin Elçisi; Can Güngör İle Röportaj
  • 0
    0
    0
    0
  •  Herkese selamlar, umarım çok çok iyisinizdir. Bugünki konuğum sevgili Can Güngör oldu. Şarkılarındaki melodileriyle ve işlediği temalarla hepimiz etkilendik ve etkileniyoruzda. Hem benim merak ettiğim soruları hem de sizin merak ettiğiniz soruları kendisine sordum :) Bu defa muhteşem sohbetiyle Can Güngör karşınızda, buyrunuz :)))

     

    1-) Merhaba, nasılsınız? Umarım çok iyisinizdir. Öncelikle Can Güngör müziğe ve müzik yapmaya nasıl başladı?

    Çok teşekkürler. Herkes kadar iyiyim. Umarım siz de iyisinizdir.
    Müzik beni kendine 7-8 yaşlarındayken bir televizyon reklamında duyduğum ‘Queen - Show Must
    Go On’ şarkısıyla aşık etti. Sonrasında peşine düştüğüm kasetler; evde tenekelerden, koltuklardan
    düzdüğüm davul setleri; ordan metalciliğe hızlı bir geçiş; sınıf arkadaşımla kurduğumuz iki kişilik
    ‘dev’ grubumuz; okul orkestraları; cahil okul yönetimine rağmen katılıp dereceler aldığımız müzik
    yarışmaları vs vs. Baktım ben burada kendimi var edebiliyorum, Bilgi Üniversitesi’nin müzik
    bölümünü kazanana kadar peşine gittim bu işin. İyi ki de gitmişim, başka nasıl ben ‘ben’ olurdum
    hiçbir fikrim yok.


    2-) Geçtiğimiz günlerde çok muhteşem bir proje olan “çak/ARAZİ” adında bir akustik performans
    projesi yaptınız. Bize bu süreçten bahseder misiniz?


    Yine çok teşekkürler. O proje aslında 2021 yılında yapıldı ama bazı teknik/büroktratik sebeplerden
    Youtube’a tekrardan gelmesi zaman aldı.
    Sular Dar albümü sonrası konsersizlikten deliriyordum ve albümü tanıtmak için de bir şeyler
    yapmam gerekiyordu. Videonun yönetmeni Muhtar Pattabanoğlu’yla yeni albüm için bir canlı
    performans videosu yapma isteğimi paylaştım, o da hayalime ortak oldu sağolsun. Çıplak Ayaklar
    Kumpanyası ve Mihran Tomasyan’la yollarımız hep tatlı tatlı kesişir. Onların İznik’te şahane bir
    arazide bir girişimleri oldu, Muhtar orada yapalım bu işi dedi. Keşif için gittiğimizde -şu an grup
    arkadaşım olan- Büyük Ev Ablukada’dan Cem Yılmazer’le denkleştik orada. O da oradaki arazide,
    aslında misafirhane olarak tasarlanmış olan minik kulübeyi işaret etti bize. Oradaki sıkışık kurulum
    hissinin ilginç olacağını söyleyip bizi ikna etti. Sonrası bir sürü insan, bir sürü prova ve oradaki güzel
    hatıralar. Dışarda Kış çalarken başlayan karı unutmam mümkün değil :)


    3-) Şimdi de en çok sevilen parçalarınızdan biri olan, her dinleyenin kendinde bir şeyler bulduğu
    şarkınız “Yalnız Ölmek” şarkınızdan konuşmak istiyorum. Açıkçası çok güzel sözler, muhteşem
    ötesi beste… Şarkının oluşum süreci nasıldı?


    Silik Düşler albümünü kaydederken yazdım aslında Yalnız Ölmek’i. Stüdyodan eve dönerken bir
    anda şarkının girişini mırıldanmaya başladım. Eve gittim gitarı elime aldım ve sabaha kadar şarkıyı
    bitirdim. O kayıt hala duruyor Soundcloud’da, birileri Youtube’ filan da yüklemişti sonrasında.
    Resmen yayınlanması 2016’yı buldu. Bir sürü versiyon kaydettim şarkıya. Bir sürü başka insan
    miksledi beğenemedim, sonra başına oturup kendim miksledim günlerce. Masteringi için bile A/B
    test yapmış bir ‘iflah olmaz’ım. Çok ilgi gördü şarkı. O dönemin hit dizisi Çukur’un bir bölümünün
    sonunda şarkının tamamını kullandılar. Listelere filan girdi şarkı bi’şeyler oldu. Şarkıyı bir basamak
    gibi kullanıp bambaşka bir kariyer inşa edebilirdim. Endüstrinin istediği bu olurdu. Benimse Yalnız
    Ölmek’ten sonra yayınladığım ilk şarkı, dinlemesi epey zor olan, progresif rock’tan esintiler
    barındıran Teselli oldu. Şimdi bakınca hem komik, hem da tatlı buluyorum bu tercihimi.


    4-) Biraz da canlı performanslarınızı yani konserlerinizi konuşalım istiyorum. Öncelikle
    konserdeyken yaşadığınız en ilginç olay neydi? Ve sizde yeri ayrı olan konseriniz hangisiydi?
    Neden?


    Böyle şeyleri hatırlamakta hiç iyi değilim. Bahsetmediğime pişman olacağım bir sürü şey gelecek
    aklıma sonradan kesin. Aklıma ilk gelen: Çıplak Ayaklar’a destek günleri gibi bi’ konser serisinde
    çalmıştık. Uçurumlardan çalarken Mihran ve dansçı tayfadan 4-5 kişi sahneye çıkıp doğaçlama
    dans/performans arası bir şeyler yapmışlardı. İnanılmaz güzeldi. Derslerde Mihran kullanıyormuş
    şarkıyı, o yüzden dur-kalkları vesair iyi biliyorlardı. Sahnede rastgele bi’şekilde gelişen muhabbet
    sonrasında onların katılımıyla şarkıyı çalıp söylemek muhteşemdi.
    Yeri ayrı olan konsere gelirsek, sanırım bahsetmem gereken konser; 2020 yılındaki İKSV Caz Festivali
    konserimiz. Sular Dar albümünün çıkışıyla, bütün dünyanın eve tıkıldığı pandemi aynı döneme
    denk geldi. Albümü bol bol çalmak, turneler yapmak isterken evde mercimek çorbası yaparken
    bulmuştum kendimi. Sonrası ağır bir depresyon, varoluşsal sancılar vesaire. Bazıları halen
    grubumda olan muhteşem müzisyen dostlarımdan yeni bir grup oluşturdum. Provalar hepimize ilaç
    gibi geldi. Kimsenin doğru düzgün başka bir işi olamadığı için bol bol prova yapabilmiştik ve
    hepimiz bundan çok mutluyduk. Resmen kendimizi müzikle iyileştirdiğimiz bir dönem oldu.
    Konserin kendisi de müthiş geçti. Seyirci, sahne, ambiyans; hava bile ayrı güzeldi sanki o gün.


    5-) Ben daha önce bir konserinize gelmiştim ve orada bir şey fark ettim (şimdi diğer müzisyen
    arkadaşlarım alınmasınlar lütfen ☺); siz dinleyicilerinizle çok uyumlusunuz yani muhteşem bir
    kimya olduğunu fark ettim. Siz bu konu hakkında neler düşünüyorsunuz?


    Ben de bu konuda acayip mutluyum. Bunu dışarıdan birisinden duymak da ayrıca mutlu etti.
    Sanırım az, öz ama müthiş bi’ dinleyici kitlem var. Bu hep böyleydi belki de ama ben yeni yeni
    bunun keyfini sürmeyi becerebiliyorum. Konserin seyirciyle birlikte yapılan bir şey olduğunu yeni
    idrak etmiş olabilirim. Dinleyenlerin ilgisi, katılımı, alkışı, eşliği vesair konserin değerini belirleyen
    şey oluyor. Bizim konserlerde ‘karavana’ kimse olmuyor galiba. Herkes şarkıları dinlemeye, bir
    derdi bölüşmeye gelmiş gibi geliyor bana. Böyle olunca oradaki herkesi yakınım gibi görüyorum ve
    ilk alkıştan sonra acayip rahat hissedip, kendimi akışa bırakabiliyorum.


    6-) Biraz gelecek planlarınız hakkında konuşmak istiyorum. En büyük hayaliniz nedir? Mesela bazı
    müzisyenler Harbiye’de sahneye çıkmak ister, bazıları da sevdikleri sanatçılarla düet yapmak ister.
    Sizin planlarınız nelerdir?


    Galiba böyle hayallerim yok benim. Şarkı yazmak varoluşumun vazgeçemeyeceğim bir parçası
    artık. Bunu hevesim, gücüm yettiğince sürdürmek istiyorum. Harbiye’de çalmak elbette çok isterim
    ama bu benim edimlerime yön veremez. Türkiye’de şartlar belli açılardan iyileşirken, belli açılardan
    da zorlaşıyor. Benim gibi konumlandırılması kolay olmayan müzisyenler için şartlar biraz daha
    zorlaştı gibi geliyor bana. Prodüksiyon, aranjman ve davul çalmak gibi altın bileziklerim olmasa
    sadece kendi kariyerimle hayatımı sürdürmem çok zor. Bu işleri de yapmayı inanılmaz sevsem de,
    kendi müziğimin terazide ağır bastığı bir hayatı arzulamıyor değilim.


    7-) Açıkçası biraz ülkemizde festivallere hatta müziğe karşı alınan yaptırımlar hakkında konuşalım
    istiyorum. Biliyorsunuz uzun süredir müziği kısıtlamaya çalışan bir sistem koymaya çalıştılar. Sizin
    düşünceleriniz nedir?


    Jakuzi’den geliyor; Koca Bi’ Saçmalık. Memlekette maruz bırakıldığımız bir sürü saçma şey gibi, bu
    konu da neresinden tutsak elimizde kalıyor. Bu yasakların arkasında yatan niyeti ve zihniyeti
    biliyoruz, tanıyoruz. Birbirine değemeyen ve suni olarak yaratılmış, kabartılmış iki ayrı uç var bu
    ülkede. Bir gün bu uçların olmadığı bir ülkenin hayalindeyiz.

    8-) Bu yılın son yarısına girdik. Oldukça da yoğun bir programınız vardı. Bu yılın son çeyreğinde
    dinleyicilerinizi başka projelerle buluşturmak istiyor musunuz?


    Henüz 40 olmasam da, 40 yaşında bi’ gruba girdim diye dalga geçiyorum kendimle. Bilmeyenler için
    Büyük Ev Ablukada’nın son albümü Defansif Dizaynın eş-prodüktörüyüm ve artık grubun bir
    üyesiyim. Konserlerde beni davul başında görenler şaşırmasınlar :) Son bir buçuk yılımın büyük bir
    çoğunluğu, bu albüm dahil olmak üzere başka müzisyenlerle yaptığım prodüksiyon çalışmalarıyla
    çok yoğun bir şekilde geçti. Halen tamamlanmamış işlerim var, onları da bitirip biraz kendime ve
    kendi şarkılarıma vakit ayırmak istiyorum. 3’üncü albümü lafını artık geçirmeye başladım; hem
    zihnimde, hem de dilimde. Sular Dar’dan bu yana çok fazla şarkı birikti ve artık yavaş yavaş o
    şarkıları bir sepette toplama faslına geçiyorum. Beni heyecanlandıracak, hayal kurduracak bir
    çerçeve, bir müzikal yol bulmaya çalışıyorum.


    9-) Röportajımızın son sorusuna geldik. Bu muhteşem röportaj davetimi reddetmediğiniz için
    teşekkür ediyorum. Son olarak dinleyicilerinize söylemek istediğiniz bir şeyler var mıdır?


    Ben teşekkür ederim. ‘Bizi seviyorum’ demek isterim dinleyicilerime. Konserlerde birlikte
    söylediğimiz yerlere bayılıyorum ve karşımda pür dikkat dinleyen güzel insanları gördükçe
    sahneden inesim gelmiyor :) Herkese sevgiler.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.