Dedeme...

Dedeme...
  • 1
    0
    0
    0
  • Burada yazdığım, her gün bahsettiğim, rahatça konuştuğum ölüm... Ne zormuş.

    Kalbimde derin bir sızısı var hatıraların, çocukluğumun, gençliğimin günlerinin... Kendimi ölüme hazır, ölüm sonrasını bekleyebilir ve de kabul edebilir sanmıştım. Değilmiş. Ne zormuş.

    Güzel günlerin anıları aklımda durdukça senden ayrı kalmanın verdiği derin hüznü içimde yaşıyorum. Karşımda koca bir yaşam var. Senin gezdiğin toprakları merak ediyorum. Senin sevdiğin şeyleri içimde hissediyorum. Yüzümde senin tebessümün var; içimde senin öfken. Sanki zihnimin her yanında yaşıyorsun. Beraber pazar gezmelerimiz, bana limonata ısmarlaman, balkonda dondurma yemelerimiz, kahvede oturduğumuzda beraber çay içmelerimiz, sana her öğrendiğim, duyduğum, yaşadığım şeyi koşar adım anlatmak istemem; koca İstanbul'dan her döndüğümde ilk senin kapını çalmam, ne yaşadıysam sana anlatmam, kızdıysam sana söylemem. Bir koca kavgadan dönüp dolaşıp senin yanında soluğu almam.

    Kalbime derin bir sancı saplandığında, bir dost tebessümünü benden esirgediğinde, dünya üzerime saldırdığında, İstanbul üzerime çöktüğünde seninle beraber sığındığım çocukluğumun hatıraları dolaşıyor gözlerimde. Hemen öyle kendimi koyvermemem için kimselere öyle bol keseden dağıtmadığın şefkatinle sırtıma vurduğunda kendime geliyordum. 

    Belki bir filmde, belki bir şarkıda, belki de bir ikindi vakti rüzgarında karşıma çıkıyordu seninle beraber büyümem. Bir gün bitecek olmasının verdiği korkuyla için için ağladığım geceleri biliyorum. Her şeyi romantize eder dönemlerimin tam da kalbinde; aile olmanın verdiği o histen de öte bir halde gün gelip de sana anlattığım, hayalini kurduğumuz, beni -ki bundandır sana benziyorum- hasta yatağında bile oturup kafa yorduğumuz şeyleri yaptığımı mektuplara yazarak anlatacağım günlerin verdiği hem hüzün hem de hazır olmak isteğiyle çabalıyordum. Senin benim yaşımdayken gezdiğin yerleri, parmaklarını kaybettiğin topraklarda çekindiğin fotoğraflarda dolaşmayı, belki beni duyarsın diye senin hatıralarını anlamayı; seninle tanıştıramadığım nice dostumu belki eşimi seninle tanıştırmayı düşünüp kendimi bu sona hazırlıyordum. Olmuyormuş dede.

    Hiçbir söz, hiçbir konuşma senin yokluğunun içimde bıraktığı yarım kalmışlığı anlatmama yetmiyor. Konuşmaya çabalıyorum. Ezberlenmiş sözlerimi söylüyorum. Kendimi kandırmaya çalışır halde herkes gibi davranmaya çalışıyorum. Ofisin işlerine koşturup her karşıma çıkanı dünyanın en önemli işiymişçesine dört elle sararak kaybolmaya çalıyorum. Çünkü bir saniye dursam boşluğa dalıyorum. Bir sancı gibi sızlıyor gözümün önünde gülüşün. 

    Seni toprağa verdikten sonra hatırlarsın çok üzüldüğümü belli etmemiştim. Koşturup durmuş, kış başlangıcında, haftanın en başında, işini gücünü bırakıp gelebilen nice insanın sana son görevlerini yapmalarını izlemiş, soğukta edilen o kısa duanın sonrasında hepsini usulca uğurlamıştım. Sonrasında her yaz gibi, her kandil gibi, her bayram günü gibi yanına gelmiştik ikimiz de. İbrik kalmış arkada onu alacaktık hesapta. Onu komşu annem verdi. Ona geri götürelim diye amcam tembihledi çünkü bana çok defa. Ben de "Aman eksik olmasın" diye onu aklıma yazmışım sanırım. Herkes gidip mezarlıkta bir ikimiz kalınca fark ettim o mezarın altına seni gömdüğümüzü. Ellerimizle toprağa indirirken bile fark etmemişim herhalde. Sen orada öylece yatarken ben nasıl ağladığımı bile bilmiyordum inan. Binlerce şey geçti aklımdan. Bana evlenmedim henüz diye inceden bozuk atmıştın. İstemeye seni götürecektim, aklıma o geldi. Sana anlattığım davalar aklıma geldi. Sen orada öyle durdukça toprağı kazıp yanında durasım geldi. Ama olmazdı. Sen olsan, istemezdin. Ne yapayım ama? Bir anda çekip gittin sen de. Ben bilseydim böyle olacağını gece boyu kalmaz mıydım hastanede? Sen o dosyayı kazanmamı istedin diye hasta yatağında iyi olduğunu fark edince geçtim eve bizimkileri yanında bırakıp. Ben hiç ayrılabilir miydim bilseydim. Sen benim gördüğüm en güçlü insandın çünkü. Her şeye göğüs gerebilen ölümsüzdün. Ne gelse de başına ne acı çektinse de bir şekilde kurtulurdun. Atlatırdık. İyi olurdun. Eve geldiğinde "Hop nereye daha" derdim. Sağlığından hafiften emin olmasan da yanında olduğum için mutlu olurdun.

    Rüyalarımızda sevdiğimiz birileri öldükten sonra onu sık sık görürmüşüz. Belki de kabullenemediğimden midir bilmem; neredeyse her rüyamda bir şekilde varsın. Seni rüyamda gördüğüm gibi kolumdan çekiştirip babama sesleniyorum. "Aaa bak baba, dedem burada." diye. Sonra sana döndüğüm anda artık bizimle olmadığını fark ediyorum. Ağlamaya başlıyorum. Bazen de hepimizi mutlu ve gülerken görüyorum. Hiçbir rüyada üzgün ve pişman değiliz. Bir tek tesellim bu. Belki de güzel olan budur dede. Doğup büyüdüğüm ana kadar olan her güzel anıda var olmanın bana hediyesi budur. Seni her daim hatırladığımda yüzümün gülmesi, bana vefatında bile ders çıkaracak bir şeyler vermen hayata dair ve daha nice güzel şey. 

    Mutlu ki çok fazla konuştuk seninle. Ben çok anlattım, sen bir zaman sonra yaşıtın gibi dertleştin benimle. Hatıralarını anlattın, çocukluğundan bahsettin, gençliğini benimle paylaştın. Yaşlılığında da beraber olabilme mutluluğuna erdik ikimiz de. Şimdiyse dönüp baktığımda ölümsüz bir hatıra gibi duruyor zihnimde her konuşmamız. Belki de bu yüzdendir her şeyi güzel hatırlamak. Belki de bu yüzdendir rüyamda seni gördüğümde, aklıma geldiğinde içimi delice yakan bir yokluk hissetsem bile mutlu bir dede torun olabilmemiz. 

    Nice mutlu günlerime bir yerden beni izlerken tanık olacağını çok iyi biliyorum. Ömrümüzün yettiğince şahit olabildik güzel günlere. Böyle şeyler çoğu kimseye nasip olmuyor dede. İyi ki varsın. Çiçekler içindeki balkonunda bulmaca çözdüğün, bizlere pazardan aldığın külahlara dondurma koyduğun kadar güzel bir yaz akşamı kadar güzel bir gülümsemeyle bizi izlediğin yere anlatıyorum bunları. Hoş daha çok anlatırım beni biliyorsun. 

     

    Sevgilerimle.

    Seni çok seven torunun Mert.

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.