Eğlence sektörü, var oluşundan bu yana sömürü düzeninin en çok hissedildiği iş alanlarından biri olarak yaşamına devam ediyor. Eğlence sektörü, diğer iş alanlarına nazaran gözden uzak ve ışıltılı bir dünyada varlığını sürdürdüğü için bu sömürü düzeni dışarıdan anlaşılmıyor. Müzik de eğlence sektörünün alt dallarından biri olarak sömürüden nasibi fazlasıyla alıyor diyebiliriz. Dışarıdan bakıldığında, bu ışıltılı gece hayatında her şey yolunda gibi görünüyor. İşin aslı ise içler acısı. Gelin bu görkemli dünyadaki sömürü hiyerarşisine hep birlikte göz atalım.
Avrupalı’nın ‘’management’’ dediği, Türkçe’si ise ‘yönetmek’ anlamına gelen bir kelime var. Biz batının telaffuz biçimiyle kullanıyoruz. Menaje etmek veya menajer diyoruz. Menajer kelimesi, müzik dünyasının vazgeçilmez jargonlarından biri olarak yaşantımızda varlığını sürdüyor. Sanatçı yanıtlamak istemediği bir soru ile karşılaştığında ''Menajerim cevaplayacaktır...'' diyebiliyor. Bu düzende nefes alsanız menajerinizden izin almanız gerekiyor. Çünkü o bir ‘yönlendirici’ bizim için. Benzer bir örnek futbol ve basketbol dünyasında mevcut. Spor dünyasında dönen nakit paranın, müzik dünyasına göre 20-30-40 misli fazla olduğundan, spor dünyasında menajer kavramının avantajını yaşamanız daha konforlu. Müzik dünyasında ise bu durum uçurumun kıyısındadır. Menajeriniz sizi rezil de edebilir vezir de… Özetlemek gerekirse menajer; size iş bağlantısı kuran, sizi temsil eden, bunun karşılığında sizden belirli bir ücret veya komisyon alan, sizin adınıza çalışan bir işçidir. Peki nasıl oluyor da bu işçi, size patron olup sözünün üstüne söz söylenmiyor ? Sistem işleyişi tam da burada başlıyor.
Örneklendirmelerimizi harflar üzerinden tanımlayalım. Siz A isimli bir müzik grubusunuz. Sahne performansı ile para kazanıyorsunuz. X isimli bir eğlende mekanı var. Bu eğlence mekanı ise müzik gruplarını sahnesine çıkararak para kazanıyor. X mekanı bir ticari işletmedir.
Milenyum dönemine geçilmesiyle birlikte müzik sektöründeki kapitaller servetlerine servet kattılar. Menajerler ise büyüyüp kartelleşmeye başladı. Ne kadar çok mekanı ve müzik grubunu elinde tutarsan o kadar güçlüsün demektir. Bazı menajerler/firmalar o kadar tekelleşip büyüdüler ki; onların portföyünde yer almazsanız aç kalıyorsunuz.
Varsayalım X mekanı, sizi; yani A isimli müzik grubunu sahnesine çıkarmak istiyor. X mekanı sizinle iletişime geçmeden evvel kendi kendine ufak bir arge çalışması yapıyor. Bu ön hazırlık süreci; son konserlerinize kaç kişi gelmiş, grubun sosyal medyadaki takipçi sayısı, dijital platformlardaki dinlenme sayıları, bilet fiyatları vs. ile ilgili oluyor.
Varsayalım ki son 10 konserinizin dinleyici ortalaması 500 olsun. X mekanı eline hesap makinası alıp işe başlıyor. Bilet fiyatının 300 TL olduğunu varsayalım (piyasanın güncel ortalaması budur) 300 TL x 500 kişi = 150.000,00 TL bilet hasılatı yapıyor. Konser dinleyicileri yaklaşık bilet ücreti kadar, yani 300 TL içecek ücreti ödüyor. Bu da150.000,00 TL daha ek hasılat yapıyor. Özetle X mekanı konserden toplamda 300.000,00 TL ciro yapacak. İçecek maliyeti, o gün o konserde çalışacak personellerin giderleri, kesilen biletlerin KDV’si ve stopajı vs. derken cironun %25 ’si maliyet olarak giderleşiyor. Yani X mekanı toplamda ortalama 225.000,00 TL kar elde etmiş olacak. Genelde bunun 75.000,00 TL’sini yani %33’ünü müzik grubuna/ismine veriyor. Her grubun kaşe(konser ücreti) rakamları farklı olmakla birlikte biz ortalamalar üzerinden yola devam edelim.
Yukarıdaki senaryoda müzik grubu her zaman avantajlıydı. Çünkü konsere çıkmadan evvel alacağı ücret hesabına yatıyordu. Olası bir risk %100 X isimli mekanın aleyhineydi. Müzik grubu almış olacağı 75.000,00 TL konser kaşesinden; rodi, sesçi, tur menajeri, menajer komisyonu, ulaşım masrafı, konaklama masrafı, iaşe giderlerini düştüğünde 3-5 kuruş bir para eline kalıyordu. Tüm bu masrafları düştüğünüzde 4 kişilik bir müzik grubu ortalama kişi başı 5.000-10.000 TL arasında para kazanabiliyordu. Özetle arkadaşlar, konser ticareti bu şekilde gerçekleşiyor(du). Taa ki pandemiye kadar.
Peki ya pandeminden sonra ne oldu ?
Pandemiden sonra mekanlar risk almaktan vazgeçti. Her işletme gibi mekanlar da önünü göremedi. Müzik sektörü pandemide olumsuz olarak en çok etkilenen sektörlerin başında geldi. Hasılat anlamında başarısız olacak 4-5 konser, X mekanının kapanmasına vesile olacak kadar tehlikeliydi. Pandemiden sonra konser kitlelerinde gözle görülür düşüşler oldu. İnsanlar işlerini, aşlarını kaybederken konserlere bütçe ayıramaz hale geldi. Bu da mekanların maliyet tahmininde yanılmasına sebep oldu. Haliyle 2020-2021-2022 yılları konser anlamında en verimsiz seneler olarak kayıtlara geçti.
Mekanların kapandığı veya konsept değiştirdiği bir dönem yaşandı. Rock bar, türkü bar oldu. Türkü bar gazino oldu... Her mekan batmamak için farklı arayışlara girdi. Bu durumdan tabi ki en çok müzisyenler etkilendi. Konserler iptal edildi, az bilet kesilen konserler yaşandı. Gruplar yeni konser teklifleri alamamaya başladı. Mekanlar borç yönetmiyle müzik gruplarına paralarını ödeyemediler. Bu ve bunun gibi bir sürü olumsuz olaylar yaşandı.
Hal böyle olunca araya 3. kişiler dahil oldu. Bilmem ne yapım, falanca menajerlik vs. gibi firmalar türedi. Var olanlar da piyasayı sarmaya başladı.
Peki ya bu firmalar ne yaptı ?
Öncelikle bu firmalar-isimler müzisyen portföyünü genişlettiler. Bunu maddi kazanç vaat ederek yaptılar. Müzik gruplarına/isimlerine belirli bir ücret (kaşe) vaat ettiler. Mekanlara ise hiçbir şey vaat etmediler. Ücret talep etmeden konser arzında bulundular. Sponsorlar çektiler. Kısa sürede mekanları avuçlarının içlerine aldılar. X mekanı artık aracı firmalar vasıtasıyla konser yapmaya başladı.
Hikaye git gide karmaşıklaşıyor değil mi ? Senaryoyu başa saralım. Aracı menajer firmaya Z diyelim şimdilik. Z firması, A isimli müzik grubuna/ismine 10 konserlik bir turne teklif ediyor. Her bir konser için 50.000 TL civarı bir ücret ile anlaşılıyor. Pandemide yaşanan yasaklar ve sancılı süreçlerden sonra A grubu, bu teklifi kabul etmek zorunda kaldı. 4 kişilik bir müzik grubunda her üye ortalama 15.000 TL kazanacak haliyle. Hem de organisyon ve planlama ile uğraşmadan daha fazla kazanmaya başladılar. Z firması, 10 farklı şehirde farklı X mekanlarını buldu. A grubunun konser yapacağını ve bu konser için X mekanından ücret istemediğini belirtiyor. X mekanı 0 (sıfır) risk alacağından bu teklife tamam diyor. Çünkü bilet organizasyonundan zarar etmeyecek. Anlaşmalar sağlanıyor, tarihler belirlenip imzalar atılıyor.
Peki ya sonra neler oluyor ?
Z menajer firması işe hızlı başlıyor. Dijital bilet satış firmalarından biriyle anlaşıyor. Biletler en az 1.5 ay öncesinden satışa çıkıyor. Son 2 hafta kala (satışlar iyi değilse) 1 alana 1 bedava gibi satış kampanyaları başlıyor. Sosyal medyada reklamlar verilmeye başlanıyor. Epey bir para harcanıyor şimdiden değil mi ? Yetmiyor! Konserin gerçekleşeceği şehirde afişler asılmaya başlanıyor. Bunların hepsini Z isimli menajerlik firması yapıyor. Peki ya bu firma tüm bunları neden yapıyor ?
Günün sonunda 500 bilet satıldığını varsayalım. Ortalama konser biletinin 300 TL olduğunu varsayarsak; 300 TL x 500 kişi = 150.000 Tl hasılat yapıyor. Z firması grubun konser reklamları, kesilen biletlerin KDV’si, kredi kartı komisyonları, bilet satışı için site komisyonu, gelir vergis, grubun ve back round ekibin konaklaması, ekipman lojistiği, ulaşım, ses mühendisi ücreti, rodinin ücreti, iaşe gideri vs. derken ortalama 75.000,00 TL civarında bir para harcıyor. Unutmamak gerek, konserin yapılacağı alan ve şehir de maliyetleri doğrudan etkiliyor. Eğer ki konser İstanbul'da gerçekleşecekse maliyetler yarı yarıya iniyor.
Z firması, A isimli müzik grubuna 50.000 TL vermişti. Z firması bu işten 25.000 TL kar elde ediyor. Eğer ki konsere 500 kişiden fazla giden olursa daha çok kazanıyor. Olur da 500 kişiden az bir rakam ortaya çıkarsa daha az kar yapıyor gibi düşünebiliriz. Düşünsenize Z firmasının portföyünde 10 grup olsa, her grup ayda 2 konser yapsa... Z firması ayda 500.000,00 TL civarında bir para kazanıyor. Peki ya konseri yapan gruplar ne kazanıyor ? Olur da Z firması sizin konserinizden az kar elde ederse bir sonraki turne için A grubuyla yani sizinle çalışmıyor. Yani sistemin dışına itiliyorsunuz. İkinci alternatif çözüm ise; A grubuna yani size daha az bir kaşe ücreti teklif ediliyor. A grubu sistemin dışına çıkmamak için Z firmasının her dediğini yapmak zorunda kalıyor. Hatta ve hatta gruplar konserlere insan çekebilmek için kendi bütçelerinden reklam ve tanıtım yapmaya başlıyorlar.
Yukarıda yazılan senaryoda her şey legal ve normal görünüyor değil mi ? Normal olmayan şeyler günü sonunda başlıyor. Bu sistem o kadar güzel işliyor ki, artık müzik gruplarının menajerleri olmamaya başlıyor. Menajerlik (aracı) firmaları ile çalışmaya başlıyorlar. Müzisyenler artık mekanlar ile muhatap olmuyorlar. Her şeyi aracı firma organize ediyor. Bir nevi sigorta şirketi gibi işlev görüyorlar.
Müzik grupları ise garanti kaşe aldıkları için diğer gruplar ne kazanmış ne kaybetmiş umursamıyorlar. Herkes kaderiyle başbaşa kalıyor. Dayanışma ve birliktelik ruhu yok ediliyor. Kapitalizmin zirvesinde bir yaşam başlıyor. Aracı firmalar risk alıyor gibi görünse de pastadan en büyük payını hep onlar alıyor. 10 konserden battıklarında başka bir 3 konser ile telafi ediyorlar. Müzisyen portföylerini o kadar çok genişletiyorlar ki… Artık masa altından sopa gösteriyorlar. Müzik grupları ‘’Başka firma lie çalışırsan bir daha seninle çalışmayız.’’ gibi legal tehditler almaya başlıyor. Çünkü aracı firmalar o kadar güçlüler ki belediye konserlerini bile kendi tekellerine alıyorlar.
Müzik grupları biraz korkudan biraz da sektörden uzaklaşmamak uğruna aracı firmalara boyun eğmeyi kabul ediyorlar. 5 sene önce bir konserden 50.000 TL kazanan grup bugün de aynı parayı kazanıyor. Fakat kazançları enflasyonun altına eziliyor. Artık müzik grupları konser yapmaktan keyif almadıklarını dile getiriyorlar. Müziği bırakanlar, intihar edip yaşamına son veren insanların olduğu bir düzen var bu sistemde.
Mekanlar ise menajer firmalarına karşı ayakta duramıyorlar. Çünkü müzisyenler onların elinde. Artık ne mekanlar ne de müzisyenler menajerlik firmalarının sözünden çıkamaz bir hale geldi. Tüm bu reçeteye kapitalist müzik düzeni diyebiliriz.
Yorum Bırakın