Öncelikle Netflix'e hakkını vererek başlamak istiyorum. Bu tarz kült yapımların uyarlamalarını yapmak çok zordur. Hem Netflix hem de başka stüdyolar oyun, kitap, anime vb. yapımların live action uyarlamalarını yaparken birçok kez ellerine yüzlerine bulaştırdılar. Fakat Netflix bu uyarlamanın altından başarıyla kalkmış bence. Özellikle benim beklentimin yüksek olduğu The Witcher uyarlamasının kötü olmasından sonra bu diziye yönelik beklentim biraz düşüktü ve bu düşük beklenti de işime yaradı. Bölüm başına 15 milyon dolar bütçe ayıran Netflix, 2010 yılında Paramount'un çıkardığı rezil Avatar filminden kat kat daha iyi bir iş çıkarmış. 2005 yılında çıkan orijinal Avatar animesinden sonra ilk defa bu kadar başarılı bir live action Avatar uyarlaması izlemek ben ve benim gibi bu seriyi çok seven insanlar için ilaç gibi geldi. Ayrıca animenin yayınlanma tarihi 21 Şubat 2005 iken Netflix dizisini 22 Şubat 2024'te yayınlaması da gayet güzel bir detay olmuş. Animesini izlememiş biriyseniz ve diziyi izlersem anlar mıyım diye düşünüyorsanız panik yapmayın. Dizi zaten orijin hikayeyi anlatıyor ve her şeyi en baştan ele alıyor. Diziyi bu konuda gönül rahatlığıyla izleyebilirsiniz. Tabii ki animeyi izlemenizi de şiddetle öneririm. 

Karakterlere göz atacak olursak hikayemizin kahramanı Aang ile başlamak istiyorum. Aang dizi boyunca bence biraz sönük kalmış. Animedeki çocuksuluğu biraz daha az olmuş. Aang dizi boyunca "sorumluluk" kelimesi üzerine çok fazla kafa yoruyor. Evet sorumluluk bilincini dizide de olduğu gibi zamanla kazanması gerekiyor fakat Aang dediğimiz karakter 112 yıl önce doğmuş olsa da hâlâ 12 yaşında bir çocuk. Kötü düşünceleri olmaması ve içinden geçen saf duyguları farkında olmasa da cesurca dile getirmesi onun en önemli özelliklerinden birisi. Bu insanların ona avatar olduğu için değil güvenilir ve saf bir çocuk olduğu için saygı duymalarını sağlayan bir özellik. Dizide de özellikle yan karakterlerin çok iyi işlenmiş olmasından dolayı bence Aang biraz geri planda kalmış diyebilirim. Katara gayet güzel olmuş. Her zaman kendisine güvenen, ona "sen kızsın yapamazsın" dense bile her zaman üstesinden gelen yapısı çok güzel işlenmiş. Gelelim ağabeyi Sokka'ya. Sokka'da da göze batan eksiklikler var. Evet o esprituel kişiliğini korumuşlar fakat tek taraflı baktığı cinsiyet kavramı güzel işlenmemiş. Sokka dediğimiz karakter sexist bir karakterdir. Erkeklerin her konuda kadınlardan üstün olduğunu düşünen birisidir. Ve zamanla hayatına giren iki önemli güçlü kadın figürü ile bu düşüncesi tamamen değişir ve karakter gelişimi bu yönde ilerler. Dizi çıkmadan önce de yönetmenler böyle olacağını açıklamışlardı ve çok tepki görmüşlerdi. Sokka'nın antipatik bir karaktere dönüşmemesi ve linç yememesi için böyle bir karar alınmış olabilir. Ama bence böyle bir hikaye ile Sokka'nın karakter gelişimi biraz eksik kalmış gibi hissettirdi. Güçlü kadınlar demişken Suki'ye değinmeden olmaz. Suki sosyal medyada da çokça rağbet gördü ve çok beğenildi. Oyuncu seçimi, oyunculuk ve kısa ekran süresine rağmen güzel bir hikâye ilerleyişi ile çok başarılı olmuş. Prenses Yue'ye gelecek olursak o da halkını düşünen ve kendisini hiç düşünmeden feda eden bir kadın olarak Suki ile beraber bahsettiğim "güçlü kadın"ı güzel temsil etmiş. Her yan karakter için detaylı konuşmak isterim fakat sizi de sıkmak istemediğim için biraz atlayarak sadece önemli karakterlere değinmek istiyorum. Kral Bumi animedeki kadar güzel olmuş. Aang'in eski dostu olan ve hafif de kafadan çatlak olan Kral Bumi yaşayan en güçlü toprak bükücülerden birisidir. Dizide de Aang'in karakter gelişimine etki etmek üzere yaptığı ufak çaplı sınavı çok güzel aktarılmış. Avatarlara gelecek olursak dizide üç tane avatar gördük. Kyoshi, Roku ve Kuruk üç elementin temsilcisi olarak Aang'e yol göstermek için önemli figürlerdi. Her birisinin kendi kişilik özelliklerini ve Aang'e kattıkları farklı bakış açılarını gördük. Özellikle de Kyoshi'nin Aang'in vücudunu ele geçirip köyü kurtardığı sekans çok güzeldi. Üç avatar da çok güzel işlenmişti. Gelelim ateş ulusu karakterlerine. Hem animede hem de dizide hepimizin favori ikilisi olan Zuko ve Iroh çok başarılı olmuş. Iroh'un yeri geldiğinde babacan yeri geldiğinde bilge tavırları çok güzel aktarılmış. Zuko'nun da dizi finali ile karakter gelişimi güzel olmuş. Tabi bunun daha hiçbir şey olduğunu animeyi izleyenler biliyordur. Zuko'nun karakter gelişimi sinema tarihinin en iyi işlenmiş hikayelerinden birisidir desek abartmış olmayız. İlerleyen sezonlarda da bunu güzel devam ettireceklerini umuyorum. Ateş Kralı Ozai de çok başarılı olmuş. Sert, acımasız, güçlü ve taktik dehası kişiliği güzel aktarılmış. Fakat ekran süresi animeye göre çok fazla gibi geldi. Animede Ozai'yi bu kadar görmemiştik. Dizide bunu değiştirmek istemişler ve bence oyuncusu gayet başarılı bir şekilde üstesinden gelmiş. Ve son olarak benim beğenmediğim oyuncu seçimlerine sahip olan üçlüye gelelim. Azula, Mai ve Ty Lee bence oyuncu seçimleri açısından yeterli değil gibi. Gerçi Mai ve Ty Lee'yi henüz savaşırken ve daha fazla repliğe sahipken görmedik. Diğer sezonlarda hikayenin onlara odaklandığı anlarda umarım çok daha iyi olurlar. Azula'da ise ikileme düştüm. Elizabeth Yu'nun oyunculuğu bence iyiydi. Fakat dış görünüş açısından bence Azula karakterine uygun değildi. Oyunculuğunun iyi olması ve Azula'nın duygularını bu kadar başarılı aktarmasından dolayı sert bir eleştiriye gerek duymadım hatta bu gidişat oyuncuya ısınmamı da sağlayabilir. Azula'nın da karakter gelişimi güzel işlenmiş. Kendi içinde verdiği kendini kanıtlama savaşı ve yanında ona mentorluk yapan arkadaslari Mai ve Ty Lee'nin desteği ile hikayesinin ilerleyişi güzel ilerliyor. 

Dizinin görselliğine gelecek olursak başarılı diyebiliriz. Bazı yerlerde göze batan cgi efektleri vardı fakat element bükme sahneleri gayet başarılıydı. Özellikle şehirlerin ve savaşların atmosferini de verme açısından efektler çok başarılıydı. Kısacası CGI efektleri başarılıydı ve göze hoş geliyordu diyebilirim. 

Müziklere gelecek olursak müzikleri besteleyen Takeshi Furukawa gayet iyi bir iş çıkarmış. Özellikle final sahnesindeki o efsane sahnedeki epikliğini başarılı bir sekilde verince benim gönlümü kazandı. Müzik kullanımları yerinde ve iyiydi. Gereksiz müzik kullanımı bence çok azdı ve müzikler rahatsız edici değildi. Bu da izleyici memnuniyeti için gayet önemli ve artı puanı kazandırdı. 

Ayrıca filmin sinematografi açısından da başarılı olduğuna değinmeden geçmek olmaz. Az önce de bahsettiğim gibi mekan tasarımları ve atmosferler çok güzel uyarlanmış. Görselliği güzeldi fakat bazı dövüş koreografileri göz yoruyordu. Ama dövüş koreografilerinde elementlerin kendilerine özgü dövüş stillerine önem verilmesi de beni aşırı tatmin eden bir detaydı. Bunun üzerine düşünülmüş olması ve oyunculara bunlara yönelik eğitimler verilmesi de diziye verilen önemi gayet iyi gösteriyor. 

Toparlamak gerekirse ben genel olarak beğendim. Ufak eksikler olsa da uzun zaman sonra iyi bir uyarlama dizi izlemek ayrıca iyi bir live action Avatar dizisi izlemek beni çok mutlu etti. Bende çok özel bir yeri olan bu animenin uyarlamasını izlerken yer yer gözlerimin dolduğu yer yer tüylerimin diken diken olduğu anlar oldu. Çocukluğumdan bir parça olan bu yapımı izlerken gerçekten de duygulanmadım desem yalan olur. 2010 yılındaki rezalet film faciasını saymazsak 19 yıl sonra kaliteli bir live action uyarlamasını izlemek beni çok mutlu etti. 

Diziye puanım 10 üzerinden 8 olacak. Animesinden daha iyi olduğunu kesinlikle düşünmüyorum. Ayrıca daha ilk sezon olduğu için abartılı bir puanlama yapmak istemedim fakat hakkını da vermek gerekli. Güzel bir giriş sezonu olmuş umarım dizi gelecek sezonlarda da kalitesinin üstüne koyarak ilerler 

Kendimce incelemem ve eleştirim bu kadardı. Biraz uzun bir yazı oldu. Eğer buraya kadar okumaya zahmet ettiyseniz çok teşekkür ederim. 

Sanatla ve sinemayla kalın.