Sinners Filmi İnceleme ve Eşleştiri

Sinners Filmi İnceleme ve Eşleştiri
  • 1
    0
    0
    0
  •    Blues, müzik, dans, sanat, aşk, kölelik, ırkçılık,aksiyon, vampir, vahşet, korku... anahtar kelimelerini bu filmi özetlemek için kullansak abartmış olmayız. Çünkü film bütün bu temaları bir araya getirmiş ve size bunu sunarken karmaşıklık hissettirmiyor. 

       Film 1932 yılında Mississippi'de bir gece kulübü veyahut o dönemin deyişiyle taverna açmak isteyen ikiz kardeşleri anlatıyor. Smoke ve Stack isimli bu ikiz kardeşlerin ikisini de ünlü oyuncu Micheal B. Jordan çok iyi bir şekilde canlandırmış. Filmin giriş kısmı biraz uzun tutulmuş ve bu kısımda bize tanıttığı bütün karakterlerle bir bağ kurmamız amaçlanmış. İkiz kardeşler ilk önce yanlarına hem gitarist hem de solist olan kuzenleri vaizoğlan lakaplı Sammie Moore'u alıp ekibin diğer üyelerini de toplamaya başlıyorlar. Bu ekip toplanırken bütün yan karakterlerle teker teker karşılaşıyoruz ve hepsinin kişiliklerine dair fikir ediniyoruz. Aynı zamanda bu dönemde yoğun bir şekilde yaşanan ırkçılığı ve siyahilerin köleleştirilmesini de görüyoruz. Bu ırkçı ortamda blues müziğin nasıl ortaya çıktığını ve ne kadar değerli olduğunu da çok başarılı bir şekilde hissediyoruz. Gelişme kısmında bu blues tavernası açılıyor ve siyahiler sabaha kadar eğlenmek için orada toplanıyor. İkizlerin burayı açmasının ilk sebebi tabii ki de para kazanmak, ikinci sebep de gündüzleri pamuk tarlalarında köle olarak çalışan siyahilerin eğlenmesi ve kendilerini özgür hissetmelerini istemeleri. Gelişme sonucunda üç tane beyaz müzisyenin tavernaya gelmesiyle işler kızışıyor. Bu üç kişi vampirler ve oradaki herkesi vampire çevirmek, hem beslenmek hem de onları ölümsüz yapmak istiyorlar. Fakat içeri girmek için sözlü izin almaları gerekli bu yüzden dışarı çıkanları teker teker avlayıp içerdekilere de psikolojik oyunlar oynayıp kendilerini içeri davet ettirmeye çalışıyorlar. Sonuç kısmında ana ekibimiz içeride kendilerini savunmaya çalışıyor ve devamında yaşanan olayları görüyoruz. 

       Genel hatlarıyla bu şekilde özetleyebiliriz. Fazla da spoiler vermemek için detaylara inmemeye çalıştım. Film genel hatlarıyla çok başarılı zaten. Birden fazla temayı birleştirip bunu izleyiciye "çorba" hissiyatı vermeden çok güzel aktarıyor. Ryan Coogler'ın filmlerinde sıkça kullandığı ırkçılık teması bu filminde de önemli bir yere sahip. Aynı zamanda Ryan Coogler ırkçılık temasını her zaman gri bir şekilde ele aldığı için övülmeyi hak ediyor. Genelde ırkçılığa dikkat çekmek için beyazlar çok fazla kötülenir ve ırkçılığa tepki göstermek istenirken taraf değiştirdiğini görürüz yani iş tepki göstermekten çıkıp karşı tarafa ırkçılık yapmaya döner. Ryan Coogler filmlerinde iyiler ve kötüler hiçbir zaman ten renklerinden dolayı ön plana çıkmazlar. Örneğin Smoke ve Stack kardeşler iyi insanlar değillerdir, hayatlarını pis işlerle kazanmışlardır ve bunun sebebi siyahi olmaları değildir. Irkçılığa değinmek isteyen bir filmde bu iki önemli siyah karakteri çok iyi insanlar olarak gösterilebilirdi fakat Ryan Coogler filmerinde bu dengeyi çok iyi ayarlıyor. Karakterler ten renklerinden dolayı iyi veya kötü değiller kişilikleri ve yaşantılarından dolayı öyle oluyorlar. Aynı zamanda Blues müziğin de o dönemde kölelik ve ırkçılık konularında ne kadar önemli olduğunu çok iyi görüyoruz. Delta Slim karakterinin Hıristiyanlığı kastederek " Blues bize o din gibi uzaklardan gelmedi, bizim evimizden çıktı." cümlesi de bu müziğin sadece müzik olmadığını altında bir hayat tarzı ve felsefe taşıdığını çok iyi yansıtıyor. Aynı zamanda müziğin ne kadar önemli olduğunu da tavernada Sammie şarkı söylemeye başlayınca görüyoruz. Geçmiş ve gelecekteki bütün siyahi müziklerinin bir araya gelmesi ve yerel halkların dans ettikleri sekans çok güzeldi. Yaşayanların ve ölülerin birlikte hem gelecekte hem de geçmişte kendilerini ifade ettikleri kendilerine has müzikleriyle dans etmeleri tam anlamıyla sanatsaldı. Tabii ki de bu mistik durum vampirlerin dikkatini çekti ve onları olaya dahil oldular. Vampirler geldikten sonra da film daha çok kendisini aksiyona, vahşete ve gerilime bırakıyor. Vampirlerle mücadele için klasikleşmiş kazık, sarımsak, gümüş gibi eşyalarla birlikte taverna savunulmaya çalışılıyor. 

       Aksiyon kısımları gayet akıcı ve güzeldi. Kan ve vahşetten çekinilmemiş, bol bol kan kullanılmış. Sinematografisi de yine aynı şekilde güzeldi. Ryan Coogler'la özdeşleşmiş tarzını filmi izlerken hissediyorsunuz. 1930'lu yılları çok güzel resmetmiş ve o dönemin toplumsal durumunu mükemmel yansıtmış. Müzikler, özellikle de blues müziğin ön planda olduğu bir filmde çok başarılı olmuş. Sammie karakterinin hem filmin başında hem de sonunda söylediği şarkı inanılmaz güzeldi, bende çok özel bir yer edindi. Oyunculuklar için de övgüyü hak eden bir film olmuş. Özellikle Michael B. Jordan iki tane karakteri oynamasına rağmen ikisinin de üstesinden başarıyla gelmiş. Aynı şekilde Hailee Steinfeld'ın Mary performansı da çok güzeldi. Onun dışında ana ekipteki bütün karakterlerin oyunculukları gayet başarılıydı. Hepsi dönemine uygun ve kendi karakteristik özelliklerini izleyiciye başarıyla aktaran performanslar sergilemişler. 

       Eleştirilecek konulara gelirsek herkesin hemfikir olacağı üzere giriş kısmının çok uzun tutulması diyebiliriz. Karakterleri tanımak ve filmin oluşturduğu evreni anlamak için gayet güzel bir tercih. Fakat bu uzun giriş kısmı yüzünden gelişme ve sonuç, özellikle de gelişme kısmı kısa sürüyor. Her şeyi hızlı tüketmeye alışmış ortalama bir sinema izleyicisi bu uzun giriş kısmından çabucak sıkılabilir. Özellikle filme aksiyon, vampirler ve gerilim için gelen kişileri içine çekmekte zorlanabilir. Yukarıda belirttiğim gibi filmden beklentimiz bol bol aksiyon olmasa da tavernanın savunulduğu kısımlarda aksiyon biraz daha uzun tutulabilirmiş. Ayrıca filmin sonu etkileyici ve duygusal bitmesine rağmen filmin izleyiciye ne mesaj vermek istediği başta tam anlaşılmıyor diyebilirim. Aynı şekilde filmin kötü karakteri diyebileceğimiz vampirlerin efendisi olan kişinin de motivasyonu anlaşılmıyor. Bu vampirin amacı ne, neden o tavernadaki insanları öldürmek ve onlara sonsuz hayat vermek istiyor bunlar çok yüzeysel geçilmiş hatta anlaşılmaz olmuş. 

       Toparlayacak olursak film birçok temayı başarılı bir şekilde bir araya getirmiş. Bir filmden istediğiniz her şeyi size veriyor. Ryan Coogler'ın bu filmi izleyiciye farklı bir tecrübe yaşatıyor. Bu yüzden mutlaka izlenmesini tavsiye ediyorum. Puanım 10 üzerinden 8 olacak. 
    Okuduğunuz için teşekkür ederim. Sinemayla kalın. 

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.