Bu şehrin kışı başka yerlere benzemez, tıpkı insanları gibi. Soğuk ve kasvetli. Yalnızca mola vakitlerinde ısınmak için elektrikli ısıtıcının başından ayrılmıyordu Feyyo. İş şartları zordu, hangi iş kolaydı ki zaten. Günde on saate yakın işbaşı yapıyor eve döndüğünde ise yalnızca bir kaşık yemek ve uykuya hali kalıyordu. Üçüncü sınıftayken dayanamayıp terk ettiği üniversiteyi mumla arar olmuştu. Hayatın zorluğunu tatmaya başlamıştı. Azimliydi, ancak memleketin şartları için bu yeterli değildi. Hafta da yalnızca bir gün izni olduğu için söyleniyordu kendi kendine. Neye yetecekti ki bu? Arkadaş ortamlarından erken ayrılıyor, kız arkadaşına vakit bile ayıramıyordu bazen. En azından işteyken birlikte çalışıp vakit geçirdiği Erhan vardı. Erhan deli doluydu, genç ve dinamikti. Okumamış ve iş hayatına atılmıştı. Lakin bazı kötü alışkanlıkları yüzünden çalıştığından kenara üç kuruş ancak atabiliyordu. Feyyo ile iş çıkışlarında bir bara girer gecenin bitişine doğru yalpalayarak evlerine dönerlerdi. Bir gün iş çıkışı yine yorgunluktan bitap düşmüş bir halde servisin yolunu tutarken bir korna sesi duyuldu. Kafasını çevirdiğinde aracın içinde tanıdık yüzler olduğunu gördü. Hızlı adımlarla araca doğru gitti. Hoca ve Çakal ile selamlaştı. Arabaya atlamasını ve konuşulacak şeyler olduğunu söylediler. Feyyo ve Erhan tereddütsüz araca atladılar. Çakal ehliyetini 4 kez kaptırmış ve sayısız ceza yemiş bir şoför olarak dengesiz şekilde gazlamaya devam ediyordu. Çakal'ın sürdüğü araçta arka koltuktakiler bile kemerlerini bağlardı. Araç park edildi ve her zamanki kafe de oturuldu. Havadan sudan konuşulurken asıl mesele ortaya dökülecekti. Çakal söze girdi ve durumu anlattı. Bulgaristan'da yeni bir kumarhane açıldığından bahsetti. Bu kumarhanede çalışan bir yakını olduğundan ve ona gereken 4 kişiden bahsetti. Feyyo'nun içinde ufak bir kuşku oluşmuş olsa da Çakal ve Hoca'ya güveniyordu. Erhan ise buna dünden hazırdı. Plana göre Bulgaristan sınırından geçilecek ve kumarhaneye ulaşıldığında Çakal'ın kontağı olan Kara'yla görüşülecekti. Kara yetenekli bir mühendis ve yazılımcıydı. Feyyo durumdan oldukça işkillenmiş olsa da Erhan'ın baskıları sonucunda planı kabul etmişti. Yola çıkıldı ve birkaç kaza tehlikesi atlatılıp sınırdan geçildi. Kumarhaneye mesafeli bir yere araç park edildi. Dörtlümüz kumarhaneye ulaştıklarında onları Kara karşıladı ve bir şeyler içmeye davet etti. İçilen içkiler ve muhabbet arasında Kara plandan bahsetti. Bazı slot makinelerinin kazanç sistemlerini hesapladığını ve herkesin kolayca kazanılacak paradan nasibini alacağını söyledi. Akşam tekrar buluşacaklardı. Kara'nın evinde bir planlama buluşması yapıldı. Herkesin rolü belirlendi ve plan yolunda giderse kişi başı en az yirmidörtbin leva düşecekti. Sonraki gün Kara mesai başına geçtikten kısa bir süre sonra diğerleri de kumarhaneye giriş yaptılar. Kara içecek ve tost ikramı yaptığı tepsisi ile gezinirken dostlarının her birine uğradı ve yapmaları gerekenleri anlattı. İlk olarak Çakal slot makinesinde Kara'nın söylediği miktarda oynayarak tahmin edildiği gibi kazancını sağladı. Sırasıyla Hoca ve Feyyo' da kazandılar. Sıra Erhan'a geldiğinde bazı güvenlik görevlilerinin yaklaştıklarını gördüler. Aynı vakitte giriş yapan ve eş zamanlı olarak büyük kazançlar sağlayan dostlarımız birilerinin ilgilerini çekmiş olacaklardı ki güvenlikler Erhan'ın başına üşüştü. Erhan'ın kollarından tutup içeriye doğru sessizce sürüklemeye başlamışlarken, Feyyo, Çakal ve Hoca kumarhaneden çıkış yapmış ve arabaya binmişlerdi bile. Araçla Kara'nın evine gittiler ve kazandıkları çanta dolusu parayı saymaya başladılar. Plana göre Kara her ihtimale karşı parayı saklayacakları bir yer göstermişti. Para çantasını fırının içine koydular ve beklemeye başladılar. Erhan'a ne olduğunu merak ediyor ve Kara'dan haber bekliyorlardı. Nihayet kapı çalındı ve Kara'nın sesi duyuldu. Kapıyı açtıklarında Kara'nın suratı dağılmış haldeydi ve yalnızca ''üzgünüm'' diyebildi. Kara'nın yere yığılmasının ardından içeriye giren iri yarı birkaç kişi Feyyo, Hoca ve Çakal'ı benzetmeye başladılar. Bulgarca konuştukları için ne söyledikleri anlaşılmasa da paranın peşinde oldukları barizdi. Atılan dayağa dayanamayıp paranın yerini gösterdiler ve adamlar çantayı alıp evden çıktılar. Kara ayıldığında buradan acilen gitmelerini ve Erhan'ı da unutmalarını söyledi. Feyyo, Hoca ve Çakal hızlıca arabaya koşup memleketin yolunu tuttular. Bu sırada Kara elini yüzünü yıkarken kapı çalındı. Kapıyı açtığında bizimkileri benzeten adamlar ve yanlarında Erhan vardı. Para dolu çanta ortaya koyuldu ve herkes kendi payını aldı. Bizimkiler ise sınırı geçmek üzereyken polis tarafından durduruldu ve tutuklanmak üzere karakola götürüldüler. Erhan ve Kara aralarında ki anlaşmaya göre paylarını aldılar ve sessiz sedasız dağıldılar. Hoca, Çakal ve Feyyo adını bile duymadıkları bir yerde hapiste yıllarını geçireceklerdi. Feyyo dostlarına güvendiğine ilk ve son kez pişman olmuştu. Ardında bıraktığı işin zorluğunu bile özleyecek bir duruma düşmüştü.
Yorum Bırakın