PK(PeeKay) Filminden Efsane Replikler

PK(PeeKay) Filminden Efsane Replikler
  • 0
    0
    0
    0
  • Aamir Khan'ın 2014 yapımı filmi PK, Bollywood'un en çok hâsılat yapan filmi olmuştu. Film Hindistan'a gönderilmiş bir uzaylının tekrar dönebilmesi için ihtiyacı olan kontrol cihazını çaldırmasını ve onu ararken yaşadığı maceraları konu alır. Bizler de filmi şöyle bir özetleyip en dikkat çekici replikleri hatırlatmak istedik. Eğer izlemediğiniz bir filmse kesinlikle öneriyoruz ve baştan uyarıyoruz; ağır spoiler içerir! PK, yeni doğmuş bir bebeğin bir anda büyümüş hâli gibidir. Dil, din, ırk, cinsiyet ayrımı, tabuları yoktur. Kaybolan cihazını bulabilmesi için Tanrılardan yardım istemesi söylenen PK kendi gezegeninde bilmediği bu kavramı anlamaya ve aramaya başlar. Bu süreçte aslında çok büyük olan sorunları basit ve gerçekçi kurgularla, iyimser ve sevgi dolu bir şekilde yaklaşıp herkesin anlayabileceği bir düzeyde sorgulatır. Sanıyoruz ki en büyük hâsılatı yapmasının sebebi de budur. Hintçe'de 'Peekay' alkolik anlamına gelir ve sorduğu sorulardan dolayı birçok kez alkollü sanıldığı için ismi öyle kalmıştır.  Ayrıca filmi mahkemeye veren bazı gruplar olsa da Hindistan mahkemesinin cevabı sert olmuş,  "Mahkemenin değerli vaktini aptalca düşüncelerle harcamayın" şeklinde açıklama yapmışlardır. İşte filmin en dikkat çeken replikleri ve PK'ın ilginç soruları: "Bir kıyafetin içinde resme benzer bir şeyler bulmuştum. O resimli şeyin gezegende hayatta kalmak için önem teşkil ettiğini anlamam biraz zaman almıştı. Resim karşılığında yemek alabiliyordum. Sonrasında o yaşlı adamın bütün resimlerini toplamaya başlamıştım. O resimlerin sadece tek bir kâğıtta işe yaradığını anlamıştım sonra. Diğer kâğıttaki resimlerin hiçbir değeri yoktu." Parayla tanışmasını böyle anlatıyor PK. Dünya'da Tanrı inancının olduğunu öğrenince de hayranlıkla korku arasındaki duygularını şöyle açıklıyor; "Kimmiş bu herkesin dilinden düşürmediği bana yardım edebilecek Tanrı? Gördüklerimden sonra korkmuştum. Dünya'nın insanları gezegenlerini kimin yarattığını biliyordu. Aslına bakarsan kendisi insanların içinde yaşıyordu. Bütün caddelerde onun evi vardı. Milyonlarca insan küçük bir ücret karşılığında onun evine gidiyor, O da insanların sorunlarını hallediyordu. Böyle bir sihir ve mucize benim gezegenimde yoktu." Birçok dinin bir arada yaşadığı Hindistan'da putlara tapma da yaygındır. Bir tapınağın önünde Tanrı'nın heykellerini yapan bir satıcıyla aralarında şu konuşmalar geçer; -Bu Tanrı'yı sen mi yaptın? -Evet, kendi ellerimle. -Anlamadım, sen mi Tanrı'yı yaptın yoksa Tanrı mı seni yaptı? -Tabiî ki Tanrı bizleri yaptı. Biz sadece onun heykellerini yapıyoruz. -Neden yapıyorsunuz heykellerini? -Dua edip dertlerimizi anlatabilelim diye. -Bu bir çeşit verici falan mı yoksa? Mesajlarımız Tanrı'ya nasıl gidiyor ki? -Tanrı'nın vericiye ihtiyacı olmaz. Bizzat kendisi bizi duyar. -Madem öyle, bunlara ne hâcet o zaman? -Dükkânımı kapattırmak mı istiyorsun? Derdin ne senin? Tapınakların ayrımını henüz yapamayan PK kendini bir kiliseye atıp Hindulardan öğrendiklerini yapmaya başlayınca şöyle bir diyaloğun içine düşer ve din kavramını kendince şöyle anlatır; -Sizlerin yüzünden Tanrı çarmıha gerildi. -Ne? Çarmıha mı? Tanrı mı? Ne zaman? -2000 yıl önce. Senin günahların yüzünden. - Ama ben ne yaptım ki? Daha yeni geldim ben. "Birsürü tekme tokattan sonra insanların tek Tanrı'sının değil birçok Tanrı'sının olduğunu fark etmiştim. Her Tanrı'nın kendi kuralları vardı. Her Tanrı kendi topluluğunu oluşturmuştu. İnsanlar buna "din" diyordu. Her dinin farklı bir yöneticisi vardı. Her insan tek bir dine, yani tek bir topluluğa bağlıydı. Ve o insanlar sadece o topluluğun yöneticisinin dediğini yerine getiriyordu. Şimdi ben hangi topluluğun üyesi olacaktım? Hangi Tanrı'ya dua edecektim? " Yapabildiği bütün dinlerin istedikleri gibi ibâdet eden ve hâlâ kontrol cihazını bulamayan PK şu soruları sormaya başlar; "Kafam çok karıştı Tanrı. Bir şeyleri yanlış yapmış olmalıyım. Bir türlü beni duymuyorsun. Sorunlarıma cevap ver. Hiç olmazsa bana bir yol göster. Ellerimi böyle mi yapmalıyım? Yoksa ayaklarına mı kapanmalıyım? Dikkatini çekmek için çan mı çalayım yoksa hoparlör ile mi konuşayım? Gita'ya mı, Kur'an'a mı yoksa İncil'e mi uyayım? Her bir yöneticin farklı şeyler söylüyor. Biri pazartesi oruç tut diyor diğeri salı. Biri güneş doğmadan yemek ye diyor, diğeri güneş battıktan sonra. Biri ineğe dua et diyor, diğeri onu kurban et. Şaştım kaldım aralarında. Durum artık sinir bozucu olmaya başladı. Evime gitmek istiyorum sâdece. Ne dersen yapacağım söz. Yeter ki beni evime gönder. Lütfen! Bir şeyler söyle!" Sonra bir gün insanlar için Tanrı'yla konuştuğunu ve iletişim kurduğunu söyleyen, oldukça fazla insanın da inandığı Tapasvi'yi görür. Kendisine Tanrı tarafından gönderildiğini iddia ettiği parça, PK'ın kontrol cihazından başka bir şey değildir. Bunun üstüne şunları söyler; "Olayı daha iyi anlıyorum artık. Birileri milleti kandırıyor. Derdi olup, Tapasvi yoluyla Tanrı'yı arayanlar, Tanrı'ya ulaşamıyorlar. Çünkü biri herkesi kandırıyor. Tapasvi de burada, herkese yanlış numarayı veren kandırılmış birisi. Telefonun ucunda oturan kişi ise Tanrı değil. İnsanları kandırıyor sadece. Anlaşılan bu gezegendeki  Tanrı ile insanlar arasındaki iletişim sistemi çökertilmiş. Herkes yanlış numarayı çeviriyor." -Bana her gün inek sütü ile duş al diyorlardı. Mantık bunun neresinde? -Eğer bu aramalar doğru kişiye ulaşsaydı, Tanrı ne derdi sence PK? -"Her gün Delhi sokaklarında binlerce aç çocuk yatıyor. Verin onlara, onlar içsin. Ben sütü ne yapacağım?" derdi.   Herkesin çıplak dolaştığı bir gezegenden gelen ve bu garip karşılandığında "Kargalar da çıplak, garip geliyor mu?" diye cevap veren PK'ın prezervatifle tanışması da şöyle; -Bu nedir? -Prezervatif. -Ne işe yarıyor? -Nüfûsu kontrol altına almaya. -Nasıl? -Seks sırasında üzerine geçirerek. -Bunu üzerine geçirerek nufûsu nasıl kontrol ediyorsun? -Milyonlarca insanın yapmasıyla oluyor. -Bir sorum daha olacak. Yere biri para düşürdüğünde, herkes benim diye önüne atlıyor. Ama biri prezervatif düşürünce "benim değil" diye kaçışıyorlar. -Seks kişisel bir konudur dostum. -Sebep? -Kimse "bugün seks yapacağım" diye sağa sola bağırmaz çünkü. -Neden o zaman düğünlerde çalgılı çengili, havâi fişekli parti yapıyorlar? O da bir yerde "bugün seks yapacağım" demek oluyor. -... Bir gün birinin "Cehennemde yanacaksın" demesi üstüne şunları söyler; "Bir türlü oturtamıyordum düşüncemi. Artık anlıyorum. Bütün her şey korku yüzünden. Yanlış numara meselesi sadece dalga geçmek için değilmiş. Korkularımızdan da faydalanmak içinmiş." Daha birçok ilginç sahne olsa da daha fazla uzatmadan en dikkat çekicisine geliyoruz; -Sonuna kadar haklısın Tapasvi. Bir zamanlar yiyecek bir yemeğim yoktu. Kalacak bir evim yoktu. Durmadan ağlamıştım. Yanımda arkadaşlarım da yoktu. O zaman sahip olduğum tek bir şey vardı. Tanrı. Her gün daha iyi olacağımı, Tanrı'nın bir çıkar yol göstereceğini düşünüyordum. Kabûl ediyorum, Tanrı inancı insana umut veriyor. Bir kere umudun olunca zorluklar gidiyor, acıya dayanma gücü geliyordu. Ama bir sorum olacak. Hangi Tanrı'ya inanacağız? Sürekli "Sadece bir Tanrı var. " diyorsun. Bense hayır diyorum. İki Tanrı var. Biri bizi yaratan, biri de sizlerin yarattığı. Bizi yaratan hakkında bir şey bilmiyorum ama sizin yarattığınız tıpkı sizin gibi. Küçük, yalancı, hastalıklı, boş vaatler veren, zenginlere öncelik tanıyan, fakirleri sırada bekleten, övgü aldığında mutlu olan, küçük şeylerle insanları korkutan... Doğru numara oldukça basit. Bizi yaratan Tanrı'ya inanın, O'na güvenin. Kendi yarattığınız sahte Tanrıları ise yok edin. -Bizim bu duruma öylece sessiz kalacağımızı mı sanıyorsun? Biz Tanrımızı koruyacağız evlat. -Siz mi koruyacaksınız? Bu gezegen o kadar küçük ki. Dışarıda daha büyük milyonlarca gezegen var. Sizse bu küçük gezegende, bu küçük şehirde, bu küçük odada oturup, bütün evreni yaratan Tanrı'yı korumak mı istiyorsunuz? O'nun korumanıza ihtiyacı yok. O kendisini koruyabilir...

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.