Selamlar, yeni bir röportaja hoş geldiniz. Özgün sözleriyle ve besteleriyle adını duyuran Öykü Dörter ile mini bir sohbet gerçekleştirdik. İyi okumalar..
1-) Merhabalar, röportajıma hoş geldiniz. Açıkçası son dönemlerde sosyal medyada çok fazla karşıma
çıktınız. Röportaj da bunu üzerine çok iyi olacak. Öncelikle nasılsınız? Her şey yolundadır umarım.
Merhabalar, iyiyim keyifler yerinde, sizin de öyledir umarım.
2-) Her sanatçının şarkı yapım süreci farklıdır. Siz şarkılarınızın üretim sürecinde nelere dikkat
edersiniz?
İlk adım, anlatacağım hikayeyi belirlemek. Anlatmak istediklerimi doğru ve içten bir şekilde aktarmaya
çalışıyorum. Samimi olmadığınız zaman zaten dinleyenler hemen fark ediyor. Olmadığınız birini veya
yaşamadığınız bir hayatı, kullanmadığınız bir jargonla yazınca her şey eğreti duruyor. Elimde
inandığım bir beste ve sözler olduktan sonra ki olmayanlar da oluyor, onlar demoların dibine
gömülüyor ve gün yüzüne çıkmıyor, sıra şarkının sounduna ve altyapısına geliyor. Bu zamana kadar
çok yetenekli aranjörlerle çalıştım, bazı şarkılarımı da kendim aranje ettim. Burada kendime
soruyorum, "Bunun altyapısını hazırlayacak kadar bir ilhamım var mı?" yoksa "Bunu başka bir vizyon
katacak bir prodüktöre mi teslim etmeliyim?" Bazen kendim bir dokunuş yapmak istiyorum, bazen de
ikinci bir kreatif bakış açısına ve yetenekli müzisyenlere bırakıyorum. Şarkı tamamlandığında iş bitmiyor
ne yazık ki. Bu sefer ben bu şarkıyı nasıl içerikler üreterek doğru kitleye, yani bunu dinlerken keyif
alacak insanlara ulaştırırım savaşı başlıyor. Müzik ve içerik üreticiliği burada kol kola gidiyor. Şu an
global yıldızlar bile albümü dijital platformlara koydum deyip arkasına yaslanamıyor, mutlaka içerik
de üretmesi gerekiyor. Ben aktif olarak YouTube’da program da yaptığım için, eskiden zor gelen içerik
üretme kısmını biraz daha rahat yaptığımı hissediyorum. Böylece üretim süreci de tamamlanmış
oluyor. Ama en dikkat ettiğim şey benden olması, samimi olması.
3-) Geçtiğimiz haftalarda “beni sen delirttin” adında bir single piyasaya sürdünüz. Şarkının yapım
süreci nasıl geçti?
“beni sen delirttin” aslında 6 şarkılık albümün ilk çıkış parçası. Bu projeyi tasarlarken zamanında
yaşadığım ve beni çok etkileyen bir ayrılık hikayesini anlatmak istedim. Özellikle çok aşık olduğunuz
kişiyle, birbirinizi yıka döke bir bitiş yaşadığınız zaman, ayrılık ve sonrasındaki süreç lineer ve sağlıklı
bir çizgide ilerlemiyor. Belki tekrar dönmek istiyorsunuz, yine bitiriyorsunuz, geçmişten hatalar gün
yüzüne çıkıyor, özlemin içine nefret giriyor, aklınızı ikna ediyorsunuz ama duygularınız hemen
gitmiyor gibi. Bu albümdeki her şarkıda başka bir gelgiti, bir duyguyu, bir hikayeyi anlatıyor bu
süreçte yaşadığım. Ondan “beni sen delirttin” aslında bu ayrılığın ilk durağı diyebilirim, ham bir öfkeyi
ve anlık nefreti konu alan. Hikayesini ve sözleri yazarken çok kindar biri olduğum için çokzorlanmadım.
Bestesi ve sözleri içime sindiği zaman bunun prodüksiyonunu Cenk Ergenç’e emanet
ettim ve inanılmaz güzel bir iş çıktı ortaya. İlk yola çıkarken daha “old school soul” temasından çok
daha “neo soul” ve dijital bir karaktere büründü ve çok ama çok içime sindi. Yakın bir zamanda
akustiği de çıkacak. Ben aslında yayınlamayı düşünmüyordum, sadece YouTube kanalıma bir video
içeriği olarak başlamıştım bu versiyona. Büyük ihtimalle üstümde bunun rahatlığı olduğu için hiç
strese girmeden aldım kayıtları stüdyomda ve bambaşka ham ve inanılmaz duygusal bir versiyon çıktı
ortaya. Sosyal medyadaki hesabımdan sorduğum zaman
“HEMEN ÇIKAR YOKSA…..” gibi inanılmaz kaliteli tehditler alınca da yüklemeye karar verdim, umarım
o da sevilir.
4-) Şarkılarınızı tek bir olay üzerine mi yazıyorsunuz? Yoksa uzunca süre gelen bir olgunun sonucu
mu?
Şarkı yazımı da aslında bir hikaye yada bir roman yazmak gibi. 5N1K sorularıyla, neyi
nasıl anlatmak istediğinizi belirleyerek yola çıkıyorsunuz ki temelleri sağlam olsun. Ben yazarken hep
kendi anılarıma ve o andaki hislerime dönerek, bir nevi kendime iyiyi ve kötüyü tekrar yaşatarak
ilerliyorum. Fazla duygusal biri olduğum için de o “harika” anlara gitmek çok zor olmuyor. Her bir
şarkı bir duygu ya da bir anıya ait oluyor ama yılların birikimi tüm yaşanmışlıklar ve yazdığınız
zamandaki hayata bakış açınız, moraliniz bile kaleminizin dilini etkiliyor tabi ki.
5-) Müzik sizin için ne anlam ifade ediyor? Sizce şarkılar bireysel bir değer mi taşımalı? Yoksa
toplumsal değer mi taşımalı?
Müzik benim bu hayattaki en büyük tutkum. Kendimi en rahat ifade ettiğim ama aynı zamanda en
savunmasız hissettiğim alan aslında. Sahnedeyken mesela tüm dünyayı, endişelerimi,
özgüvensizliklerimi unutuyorum, ya da stüdyoda üretirken veya kayıt alırken zamanın nasıl geçtiğini
bile anlamıyorum. En ham, en çıplak halinizle içinizdekileri tüm dünyayla paylaşıyorsunuz; hikayenizi,
dünyaya bakış açınızı, her şeyinizi. Dolayısıyla şarkıların çıkış noktasının bireysel bir değer taşıdığına
inanıyorum. Zaten sadece toplumsal bir değer taşısın çok dinlensin diye yola çıktığınız zaman
samimiyet eksik oluyor. Tabi bireysel değer büyük kitlelerde yankı uyandırıp toplumsal bir değere
dönüşüyorsa sanatçı daha ne ister?
6-) Ülkemizde eğlence sektörünün bulunduğu konum hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu ülkede yıllardır çalışan birçok sahne ve müzik emekçisi varken, ben henüz düzenli sahne almadığım
için canlı müzik konusunda yorum yapma haddini kendimde görmüyorum. Tek diyebileceğim, sanatın
hiçbir bir kolunun gerekli değeri görmediği. Müzik sektöründe bence sendikalaşma eksikliğinden
dolayı, korkunç bir eşitsizlik var. Herkesin haklarının emeğinin eşit ölçüde korunduğuna inanmıyorum.
Amerika’da bu konuları okuyup döndüğümde, ilk çıkardığımız şarkılarda inanılmaz şaşırdığımı
hatırlıyorum mesela. Bir örnek vermem gerekirse, şarkıları odaya kaydettirirken zorunlu bir aranjör
payı bile yok. Halbuki aranje, şarkının tüm sound’u. Dolayısıyla aranjörün de bir besteci ve söz yazarı
kadar değeri var. Ama müzisyen odasında aranjörüne yüzde vermemek için ağlayan şarkıcı gördü bu
gözler. Bu gibi nedenlerle, diğer sektörler gibi müzik sektöründe de belirli kurallar ve düzenlemeler
olması gerektiğine inanıyorum.
7-) Şimdi konsept sorularımıza geçelim. Benim en sevdiğim bölüm burası. En son dinlediğiniz üç
şarkıyı bizimle paylaşır mısınız?
Fur Elise - Faouzia
Daughter - Beyonce
Alone - Cat Burns
8-) En son okuduğunuz üç kitabı bizimle paylaşır mısınız?
Cam Şato serisinin son kitabı - Sarah J Maas
Hizmetçinin Sırrı - Freida McFadden
Bir Karanlık Pencere- Rachel Gillig
9-) Son olarak dinleyicilerinize neler söylemek istersiniz?
Bana bu yolculukta eşlik ettikleri için çok ama çok teşekkür etmek istiyorum, hatta dinleyici bile
demek istemiyorum onlara, çünkü tek taraflı gibi oluyor bu ilişki. Ben bütün sürece dahil edince mutlu
oluyorum onları, ekip gibi hissediyorum onlarla. Dolayısıyla çok şanslı olduğumu hissediyorum böyle
bir ilişkimiz olduğu için. Kendilerinden bir parça buluyorlarsa yazdığım ve söylediklerimde, onlara ufak
da olsa bir şey hissettirebiliyorsam yaptığım her şeye değer diyorum. En büyük tatmin benim için bu.
Milyonlarca kişi tarafından dinleneyim kaygısıyla başlamadım bu işe, ufak da olsa birilerine
dokunabilmek istedim. Ondan bana bu yolculukta eşlik eden herkese çok teşekkür ederim, iyi ki
varsınız.
Yorum Bırakın