biftek karşılığında şiir takas etmek: kalbin karanlık yüzü

biftek karşılığında şiir takas etmek: kalbin karanlık yüzü
  • 3
    0
    0
    0
  • Dikkat! Bu filmi izlemediysen spoilerle karşılaşabilirsin.

     

    "El Lado Oscuro Del Corazón", ingilizce adıyla "The Dark Side Of The Heart". Kalbin karanlık yüzü. 1992 yapımı romantik/komedi bir Eliseo Subiela filminden beni etkileyen dizeleri sizinle paylaşmaya geldim. Ana diliyle yorumlanmadığı sürece asla aynı derinliğe ulaşmayacak olsalar da Oliverio'nun kalemi paylaşmaya değer.

    Oliverio, hayatını kazanmak için bazen reklam ajanslarına fikirlerini satan, bazense şiirlerini bir biftek için takas eden, Buenos Aires'te yaşayan genç bir şair. Şiirleri sayesinde bir evliliğe sebep olmuşluğu bile var, bunun karşılığında karnını doyurmuştu, peki kalbini? Aslında tek istediği onunla birlikte uçabilecek bir diğer kişiydi. Başka şeylerin pek de bir önemi yoktu, uçabilmesi yeterliydi.

    Filmin ilk sahnesinde Oliverio'nun söylediği ve aslında izleyeceğimiz diğer sahnelerin de ana temasını oluşturan ilk dizeler şu şekildeydi;

    "Bir kadının göğüslerinin manolya ya da incir gibi olması, derisinin şeftali ya da zımpara kağıdı gibi olması umrumda değil. Bir afrodizyak ya da böcek ilacı gibi bir nefesle uyanmasının hiçbir önemi yok. Ben bunu yapmaya tamamen hazırım. Havuç gösterisinde birincilik ödülünü kazanacak bir buruna katlanıyorum. Ama bir konuda uzlaşmazım. Uçamayan bir kadını hiçbir şekilde affetmeyeceğim."

    "Gelmeyecek bile olsan seni aramanın ne kadar güzel olabileceğini...Yokluğunun, seni düşünürken kafama vurmak kadar acı verici olabileceğini bilemezdim." 

    Zaten aşkı değerli kılan bu arayış değil midir? Yokluğun vermiş olduğu ızdırapla çıkılan bu yolculuk.

    "Sinirlerim, çamurdan duvarlara yapışıp dallara sarılır, toprağa nufüz eder, havaya dağılır ve gökyüzüne uzanır. Bütün acılar etimi, kemiklerimi sızlatır. Boğaların katledildiğini görerek çok sık öldüm. Bir bulut görsem, onunla uçarım. Bir kadın yatağa giderse, onunla giderim. Kaç kez sordum, ben taştan mıyım... Biri beni düşünürse çoktan hatıra olmuşumdur."

    Filmde ölümü temsil eden kadınla girdiği her savaştan bu anlamlı (?) ya da anlamsız (?) dizeleriyle bir şekilde galip gelmeyi beceriyordu Oliverio. Bu dizelere katlanamayan ölüm, Oliverio'yu gazeteden bulduğu iş ilanlarıyla hayatın içine dahil etmeye çalışıyordu, bir asistan ya da bir muhasebeci olarak. Ölüm neden yaşatmaya çalışsın ki? Asıl amacı, onu şiirlerinden alıkoyarak hayatını çalmak değil miydi?

    “Açım, sen hiçbir şey yazmadın mı?”

    "Kanımda süzülüyorsun, sınırlarımı biliyorsun ve beni öğle anılarına yatırmak için öğle vakti uyandırıyorsun. Sen, benim öfkem, benim sabrım, ne halt ettiğimi sen söyle. Neden sana ihtiyacım var? Kimsin sen, içimden geçen sessiz, tutkumun sebebi? Neden sadece kendimi, seninle kaplayıp, kendimle doldurmak istiyorum? Silinip gitmeye karşı tek yurdumsun."

    Tebrikler. Bir biftek kazandınız.

    "Yeter! Bu gece kapıyı kapatacağım. sadece senden söz eden bu notları, bir kenara bırakarak ceketimi giyeceğim. Nerede olduğun hakkında yalan söylüyorum, vücudum beni sonsuza dek sarsıyor."

    Kapıyı kapatarak aslında beklediğimiz o kişinin açmasını ummuyor muyuz? Kaçmaya çalışırken daha çok kaybolmak gibi.

    "Yalnızlığım o kadar kalabalık, o kadar nostaljiyle dolu ki. Uzun zaman önceki vedalar ve hoş geldin öpücükleri uçtu,geride yalnız yüzler kaldı. Yalnızlığım o kadar kalabalık ki, rengine, boyutuna,
    vaadine, dönemine, dokunma ve tat alma duyusuna göre düzenleyebilirim. Seninle yüz yüze gelmeme yardım eden ve bana eşlik eden yokluğunu kucaklamak için artık titremiyorum. Gecelerin gölgeleriyle, kahkaha arzularıyla ve aynı zamanda bir lanetle doluyum. Misafirlerim yeni husumetlerle ve açık sözlülükten yoksun rüyalar gibi bir araya geliyorlar. Onları kovuyorum... Senin yüzünle, yalnız kalmak istiyorum. Ama yüzün artık sevgiden gözlerini çeviriyor, yiyecek arayan aç gibi.. sonsuza kadar. Günümü söndürüyorlar. Duvarlar, geceyi terk ediyor. Nostalji, hiçbir şey bırakmıyor. Yüzüm gözlerini kapıyor. Öyle ıssız bir yalnızlık ki..."

    "Ruhani bir kadını tanıdıktan sonra dünyevi bir kadın ne sunabilir?" 

    Oliverio... Oliverio uçmuştu, uçmuşlardı. Onu bulmuştu. Uçabilen kadını özgür tutabilir miydi peki? Yoksa onu düşürmesine göz yumar mıydı? Düştüm mü derdi yoksa... en azından uçtum mu?

    "Seni uçurdu ve düşürdü mü? Yaralanabileceğin konusunda uyarmıştım."
    "Eskisi gibi uyumaktansa incinmek daha iyi."
    "Acı çekmekten zevk mi alıyorsun?"
    "Acı sana yaşadığını hatırlatır. İşte aşk budur."

    Ölmesini bekliyordu, yaralanabileceği konusunda uyaran (!). Oliverio'nun daha da canlandığından habersizdi. Oliverio'ya göre acı, yaşadığını hatırlatan, aşk da yaşatandı.

                 

    Yazımı Oliverio'nun, uçmayı bilen kadına yazdığı, son dizeleriyle bitirmek istiyorum.

    "Kalbimi kırdı ama onu yaralayarak onu yarattı. Bana yaptıklarının bedelini sana asla ödeyemem. Kalbimin karanlık tarafına ışık saçtın. Beni bu kadar zengin kılarken neden fakir kalmayı seçtin?"

    Oliverio'nun kalemini orjinal dilindeki ahengiyle yakalama şansımız olmasa da, anlam bulduğum, içine çekildiğim derinlikteki mısraları paylaşmak istedim bu yazımda. Ne de olsa şiirler, okuyana değil midir? İçinde bulunduğun şu an her neyse dizelerde kendinden bir parça bulabilmeni umuyorum. Zira kaybolduğunu ya da kaybettiğini düşündüğün bir yolda belki de asıl kazanan sensindir.

     

     

     

     

     

    Kaynakça: Çeviri "filmmodu16.com"'dan izleyip aldığım Batuhan Apaydın' a aittir. Böyle güzel eserlerin çevirisini yaptığınız için teşekkürlerimi sunuyorum.

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.