Selamlar, arkadaşlar açıkçası bu röportaj oldukça uzundu fakat elimizden geldiğince sadeleştirmeye çalıştık. Okuyacağınız en güzel röportajlarımdan biridir bu röportaj. Şimdiden herkese iyi okumalar.
1-) Öncelikle röportajıma hoşgeldiniz. Türkiye şartlarında nasılsınız?
BU: Türkiye şartlarında inanılmaz keyifliyim, bu tamamen benim yaşadığım hayata bağlı. Seçtiğim ve yaşadığım hayata bağlı bir şekilde. Evlendim, şu anda hayatımın çok keyifli bir dönemini yaşıyorum Türkiye'de olmama rağmen. Tabii ki bir sürü zorluklar sıkıntılar var ama keyif almadan da hayatta kalamam.
2-) Şarkılar melodik açıdan oldukça dolu şarkılar. Şarkıların bir ruhu var ve bunu hissettirebiliyorsunuz. Şarkıların üretim sürecinde dikkat ettiğiniz bir şey var mı?
BU: Hiçbir şey yok, tamamen doğaçlama gelişen bir şey. Bu konuda herhangi bir eğitime de sahip değilim. Daha önce Oğuzhan Uğur orkestrasında 2018 yılından itibaren back vocal olarak orada sahne almaya başladık. Yüzlerce konser verdik pandemi dönemine kadar. Orada aldığım ses eğitimi, şan eğitimi haricinde herhangi bir müzikal anlamda eğitim almadım, konservatuvar mezunu değilim vs. Ama içimden geçiyor, ortaokul yıllarında gitar çalmaya başlamıştım. O günden beri de tıngırdatırım şeklindeydi. 2015-2016 yılında 'Acaba şarkı yapabilir miyim?' diye düşündüm, kendi içimde bir süreç yaşadım. Yapıyormuşum gibi bir şey oldu güvendiğim bazı isimlere de dinlettiğimde. Normalde arkadaşına dinletirsin de 'çok güzel abi' falan derler ya, kapılır gidersin. Öyle değil. Gerçekten de dinlediklerinde 'kötü olmuş' diyebilecek kişiler dinlettiğimde güzel tepkiler aldım. 'Galiba yapabiliyorum' dedim ve tamamen kendi isteğimle bu yola girdim. Benim şansım Oğuzhan Uğur'un orkestrasındaki ekip orkestraya sahip olmaktı aslında. Kendi söz müziklerimi onlarla birleştirip bir şeyler ortaya çıkardığımızda dedim ki bu iş olur ya biz yapalım şarkı çıkaralım gibi bir duruma gelmişti. Tamamen doğaçlama.
KD: Söz yazarken ya da bestelerken dikkat ettiğiniz bir şey var mı?
BU: Yok. Benim derdim zaten hayatla. Şarkılarımda genellikle hayatı sorguluyorum ya da kendimle olan savaşımı anlatıyorum. Çevremde olup bitenle ya da insanlıkta olup bitenle ilgili şeyleri kağıda dökmeye çalışıyorum. Anlaşılıyor anlaşılmıyor bilmiyorum. 'Hiçbir şey yapasım yok' da öyle bir şarkı. 'Bu nasıl bir oyun' da aynı şekilde. 'Bu nasıl bir oyun' şarkısını gerçekten bir oyuna yazdığımı düşünenler de var ama aslında 'Bu nasıl bir oyun' yaşadığımız hayatla ilgili bir şey. Hayatı konu alıyorum.
3-) Geçtiğimiz günlerde "Kabul" adında bir şarkı yayınladınız. Şarkının medyaya yansıtılan yüzü haricinde bunaldığın ve artık işin içinden çıkamayacak hale geldiğin durumlar oldu mu?
BU: Hayatta herkesin başına gelebiliyor ama ben gerçek anlamda hayatı çok mutlu ve keyifli bir seviyede yaşayan bir insanım. Çok öfkelenmem, çok sinirlenmem, hiçbir şeyi kafama takmamaya çalışıyorum ama şarkılarımda nedense bir sorun var gibi yansıyor. İçeride bir sıkıntı var belli ki ama normalde çok keyifli bir adamım yani onun tam tersi bir adamım. Ben hiç aşk şarkısı yazamadığımı fark ettim. Beni çok zorladılar, daha önce bir şirketle de bunu konuşmuştuk. 'Abi aşk şarkısı yaz kurban olayım' şeklinde gelen talepler de vardı ama ben yazamıyormuşum onu fark ettim. Yani hiç öyle unutamadığım bir ilişki, beni sürükleyen, uçurumda aşağı atan bir ayrılık hikayesi, terk etme durumu falan yok aslında hayatımda. Eşimle evlendim artık, dolayısıyla artık aşk şarkısı yazamayacağım sanırım hayatım boyunca.
4-) Sizin tam olarak müziğe başlama hikayeniz nedir?
BU: Yanlış hatırlamıyorsam tam ortaokul çağındaydım. Sevgili abim Burak Uçar Üniversite okuyordu Bursa'da. Manisa'ya geldi yanında bir gitar getirmişti. İlk kez bir enstrümanı orada gördüm sanırım. Dedim ki 'Bu ne?' O da dedi ki bu gitar. Sonra bana 2 tane akor gösterdi. Akorları da hâlâ hatırlıyorum Am ve Em olmak üzere bir ritim gösterdi. 'Bu ritmi bu akorlarla birlikte çal bu gitar senin' dedi. Verdi elime, çaldım, gitarı aldım. Hikayem böyle başladı. Gitarı da herhangi bir eğitim almadan, herhangi bir hocaya gitmeden kendi başıma çözdüm çözebildiğim kadarıyla. Şu an için de öyle çok yetenekli inanılmaz gitaristim diyemem ama derdimi anlatacak kadar çalabiliyorum. Öyle bir kompleksim de yok. Zaten ben söz besteyi yazdıktan sonra artık müzisyen arkadaşlarıma gittiğimde onlar 'Neden Mi'den La'ya gittin oradan Si'ye gitsen bak daha iyi şeyler oluyor' gibi tartışmalar sonucu müzikal anlamda onlar beni topluyorlar. O yüzden şu anda da çok ihtiyacım yok yani.
5-) En çok kiminle düet yapmak isterdiniz?
BU: Düet yapmak istediğim yerli sanatçı Doğan Duru olabilir, Hayko Cepkin olabilir, Harun Tekin olabilir. En sevdiğim sanatçılar bunlar. Hayko Cepkin'le çok güzel bir şarkım var, bir düet yapar mıyım bilmiyorum tabii ki büyük ihtimalle yapamayacağız ama çok güzel bir Rock and Roll bir şarkım var. Onu zaten bu piyasada mümkün değil çıkartamayız.
6-) Müziğe karşı alınan politikalar hakkında ne düşünüyorsunuz?
BU: Bir politika olduğunu düşünmüyorum. Hiçbir anlam veremedim bu zamana kadar festivaller, etkinlikler iptal oluyor, pandemi döneminde gece müziğin yasaklanması gibi şeyler, bilmiyorum insanları niçin müzikten uzak tutmak isterler eğer gerçekten böyle bir şey varsa. Hiçbir zaman anlayamayacağım bu işi. İnsanları neden müzikten ayrı tutalım ki? Niçin konser yapılmasın? Konserde ne olabilir ki? Konser, sosyalleşmenin en önemli adımlarından bir tanesi. Konsere gidersin, tiyatroya gidersin, sinemaya gidersin vs. Bunları almak ne kazandırıyor, ne kaybettiriyor hiçbir fikrim yok. Anlam veremiyorum.
7-) En son dinlediğiniz 3 sanatçıyı bizimle paylaşabilir misiniz?
BU: En son Dua Lipa'yı keşfettim, biraz geç olmuş olabilir ama çok güzel şarkıları varmış, onu dinledim bugün. Tiny Desk'in Justin Timberlake konseri yayınlanmış, onu dinledim. Onun haricinde Ortaçgil dinlerim genellikle.
8-) En son okuduğunuz 3 kitap ve bu kitaplar arasında en sevdiğiniz kitaptan sizi en çok etkileyen bir cümle nedir?
BU: Ferhan Şensoy'un "Kazancı Yokuşu" kitabını çok severim. En son yine Ferhan Şensoy'unda "Gecedeste" kitabını okudum. "Kalecinin penaltı anındaki endişesi" diye bir kitap var, Peter Handke olması lazım yazarı. Ferhan Şensoy'un yazdığı şeyleri çok seviyorum. Cümleyi hatırlayamam ama şöyle bir anekdot var hayatımda; 24-25 yaşında falandım, Ferhan Şensoy'un "Eşeğin Fikri" adlı kitabında sigaradan bahsettiği bir paragraf vardır. Bu paragrafı okudum bitirdim kitabı kapattım ve gidip bir büfeden sigara aldım ve sigara içmeye başladım. Sigaraya başlangıç hikayem de budur. Ve 30 yaşımda Oğuzhan Uğur'un programı sırasında babamlar da öğrenmiştir.
9-) Son olarak dinleyicilerinize ve dinleyeceklere neler söylemek istersiniz?
BU: Bir baksınlar hoşlarına giderlerse takibe alsınlar, ben şarkı üretmeye devam edeceğim. Ne yazık ki mecburuz birilerine ulaşmaya. Aslında ben o şarkıları hiç o hedefle yapmıyorum. Ben şarkı yapayım, çok popüler olayım, arkamda dansçılar olsun, bir konserin kaşesi 2 milyon olsun gibi bir niyetim yok. Sahneleri çok seviyorum, Babala döneminde de en çok keyif aldığım gerçekten Pinç'ten bile en çok keyif aldığım şey Oğuzhan Uğur'la olan konserlerdi. Gittiğimiz yerler, oradaki insanların tepkisi, sahneye çıktığımızda o yaşadığımız heyecan, o keyife aşık oldum ben. Şu anda da şarkı yapmaya devam ediyorum, devam da edeceğim. Bu ha bir şirketle olur ha günün sonunda sadece gitarımla şarkılar yayınlarım hiç fark etmez. Dinleyenler bir baksınlar, kendilerinden bir şey buluyorlarsa. Müzik piyasasında popüler olan şeyler bana çok yakın değil maalesef. O yüzden çok bir kitlem de yok aslında müzikal anlamda. Yavaş yavaş biz kendi kitlemizi oluştururuz, acelemiz yok.
Biz röportajda çok eğlendik umarım okurken siz de eğlenmişsinizdir. Gelecek röportajlarda görüşmek üzere..
Yorum Bırakın