Postmodernizmin Sanatsal ve Felsefi Dinamikleri

Postmodernizmin Sanatsal ve Felsefi Dinamikleri
  • 6
    0
    0
    2


  • Postmodernizm, geleneksel yapıların ortadan kaldırılması yoluyla ilerleme ve kendini var etme hedefini benimser. Bu tutum, farklı metotlar ve sanat disiplinleriyle şekillenir. Örneğin, sanatsal ifadenin yalnızca resimle değil, fotoğraf, enstalasyon, nesne ve birçok madde bütünlüğü ile de mümkün olabileceğini göstermiştir. Sanatçı, sanatsal ifadenin ve ifade biçiminin eserin kendine ait oluşumlarını sağlama ya da eserin kendisine aidiyeti ile oluşturma yolunu destekler. 


    Hal Foster'ın belirttiği gibi, bir görünenin ya da göstergenin postmodern kategorisine alınabilmesi için sanatçının bir manipülatör olduğunu söylemek mümkündür. Bir nesnenin görünümünden veya temsilinden çok farklı şekilde izleyiciye sunulması, eserin belirleniminin dışında kestirilmeyen ifadeler barındırması fikrini destekler ve bunu ancak bir manipülatör gerçekleştirebilir. Postmodern sanatçılar, dönemlerinin yapıtlarında bu tür değişiklikler sunabilmektedir.
    Ahu Antmen, "20. Yüzyıl Batı Sanatında Akımlar" adlı kitabında şöyle ifade eder: "Amerikalı sanat eleştirmeni Hal Foster, postmodern sanatçıyı bir çeşit gösterge manipülatörü olarak tanımlar" (Antmen, 2013: 277). Postmodern sanat, belirlenmezlik ve şüphe yaklaşımlarını benimseyerek hareket eder; bu nedenle septisizm kavramı bu sanatsal ifadenin temelleri arasında yer alır. Postmodern sanatta mutlak belirleme olmadığı veya tam olarak herhangi bir kesinliğe ulaşılamayacağı düşüncesi, bir kaygı yaratabilir. Kuş, "Postmodern sanatın kuşku ve araştırmanın temelinde septisizm düşüncesini barındırdığını" belirtir (Kuş, 2019: 1004). Bozma sanatı, gerçeklik ile temsil arasındaki ayrımı zorlaştırır ve bu, bir arada bulunması güç bir istenç haline gelir. Murphy, 1995 yılında yaptığı çalışmasında, postmodern sanatın gerçeklik ile bağını yitirdiğini ve olguların ayrıldığını dile getirir.



    Felsefede postmodern görüşlere baktığımızda, Jean Baudrillard’ın Simülakrlar’ı ön plana çıkar. Baudrillard, yaşanılan dünyanın gerçek gibi belirlenebilir bir dünya olmadığını, simülasyon kodlamaları ile oluştuğunu düşünür. Medyanın varlığı, kendi tasvirinin kitlesini oluşturur ve Simülakrlar üzerinden incelemeler yapılır. Felsefede postmodern kavramı inceleyen bir diğer isim ise Jean-François Lyotard’dır. Sanat, sosyoloji ve endüstri dışında postmodern değişiklikler sürekli olarak kendini yenilemiş ve gezgin bir tavır almıştır. Lyotard, bilginin özünün mekân ve konumsal belirlenme ile değişime uğradığını belirtir. 1940 veya 1950 öncesinde bilginin kendi başına büyük bir anlam taşıdığını ve saf varlığının hitap düzeyinin yüksek olduğunu söylemek mümkündür. Ancak, 1940 ve 1950 sonrası düşünce ve oluşumlar dünyasında bu pek de mümkün değildir; çünkü bilginin araçsallığı kendi amacını yaratır. Lyotard, bilginin kurumsal değerini, teknoloji ve özellikle üretim teknolojisinde, birçok sınıf ayrımının oluşacağını ve bilginin korunması gerektiğini düşünür.




    Felsefi olarak postmodernizmi ele aldığımızda, postmodernizmin merkezinde belirsizlik ve değişim kavramlarının yer aldığını görürüz. Bu belirsizlik ve değişim, yalnızca sanatta değil, felsefede de önemli bir yer tutar. Jean Baudrillard’ın simülasyon teorisi, bu belirsizlik ve değişim olgusunu anlamamıza yardımcı olur. Baudrillard’a göre, modern dünyada gerçeklik, simülasyonlar ve simülakrlar tarafından gölgelenmiştir. Medyanın ve teknolojinin etkisiyle, gerçeklik yerini simülakrlara bırakmış ve insanlar, gerçek olan ile simülasyon arasında ayrım yapmakta zorlanır hale gelmiştir.
    Jean-François Lyotard ise, postmodernizmin bilgiye olan yaklaşımını ele alır. Lyotard’a göre, bilgi artık belirli bir otoriteye veya merkeze bağlı olmaktan çıkmış, çeşitli disiplinler ve perspektifler arasında dağıtılmıştır. Bilginin bu parçalanmış yapısı, postmodern dönemin temel özelliklerinden biridir ve bu durum, bilgiye olan güvenin sarsılmasına yol açmıştır. Lyotard, bilginin ekonomik ve teknolojik faktörlerle nasıl şekillendiğini ve bu süreçlerin bilgiye olan yaklaşımımızı nasıl değiştirdiğini analiz eder.
    Baudrillard ve Lyotard'ın çalışmalarında da görüldüğü gibi, postmodernizm, gerçekliğin ve bilginin doğası hakkında derin bir şüphe ve sorgulama sürecini temsil eder. Bu sorgulama süreci, sanat ve felsefede olduğu kadar, toplumsal ve kültürel yapılar üzerinde de derin etkiler bırakmıştır.
    Belirsizlik ve değişim, sanatta devam ettiği gibi birçok disiplinde de varlığını sürdürür. Tam olarak kesinleşmiş ya da kesinleştirilmiş bir yapı henüz mevcut değildir. İnsan, tüm bu belirsizliğin tam merkezinde yer almakta ve belirsizleşip belirsizleştirilmeye devam etmektedir.


    Sanat Eğitmeni/ Araştırmacı: Abdulmusa Yönyol 

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.