Türk tarihinin en tartışmalı isimlerinden olan Enver Paşa, kimileri için büyük bir kahraman kimileri için ise hayalperest bir askeri komutandır. Bizler bu yazımızda onun hayatını konu edeceğiz. Şunu da aktarmak isterim ki Enver Paşa, dönemin şartlarına göre bir hayalperest ancak bu fikirlerinin yanlış olduğu anlamına gelmemelidir. Mustafa kemal paşa'nın da dediği gibi "Enver bir güneş gibi doğmuş, bir gurûb ihtişamıyla batmıştır; arasını tarihe bırakalım.” Mustafa kemal Atatürk ve Enver paşanın ruhu şad olsun.

 

 

Enver Paşa’nın ilk yılları.

Enver paşa, 23 Kasım 1881 tarihinde dünyaya geldi (kimi kaynaklarda doğum tarih ile ilgili farklı tarihler vardır.) 5 kişilik ailenin en büyük çocuğudur. Babası bayındırlık teşkilatında inşaat teknisyeni, annesi Ayşe hanımdır. Üç yaşında evlerinin yanındaki İbtidai Okulu’na girdi. Daha sonra fatih mekteb-i ibtidai’ne girdi ve ikinci sınıfta buradan babasının tayini nedeni ile ayrılmak zorunda kaldı. Babasının tayini Manastır’a çıkmasın sebebi ile küçük yaşına rağmen Manastır askeri rüştiyesi'ne girmesine engel olmadı ve buradan 1893 yılında mezun oldu. Manastır askeri rüştiyesi'nden mezun olduktan sonra, Manastır askeri idadisi’ne girdi ve buradan 1896 yılından mezun olup Harp okul'una devam etti.

Harp okulunda okurken, aynı dönemde harp okulunda olan amcası Halil Paşa ile yıldız mahkemesinden yargılandı ancak hüküm giymeden serbest kaldı. Harp okulunu başarı ile tamamladıktan sonra, kısıtlı sayıda (dönemin belgelerine göre 40 kişi) öğrenci alan Mekteb-i erkan-i Harbiye’ye adımını attı. Buradan 1902 yılından kurmay yüzbaşı olarak mezun oldu ve Manastır 13.topcu alayına tayini çıktıktan sonra askerlik adımlarını yavaş yavaş atmaya başlamıştır.

 

Harp akademisi 2. sınıf öğrencisi Enver bey ve arkadaşları ile beraber süvari stajı/ Twitter

Enver Paşa’nın Askerlik adımları

Enver Paşa, Manastırda Bulgar çetelerini izleme ve cezalandırma görevini üstlendi. 7 Mart 1905 yılında önce çeşitli karargâh görevlerini ve çeteleri izleme ve cezalandırma görevlerini başarı ile yaptı. Bu tarihten sonra rütbesi kolağası (kıdemli yüzbaşı veya binbaşı rütbesine eş) getirildi. Enver Paşa bu görevleri sırasından Bulgar, Rum ve Arnavut çetelerine karşı üstün başarı gösterdi ve bu başarılarından dolayı mecidiye nişan, dördüncü Osmanlı nişanı ve liyakat nişanı ile şereflendirildi. Bulgar çetelere karşı yaptığı mücadele sırasından onun milliyetçi duygularının daha da gelişmesinde rol oynadı. Meşrutiyetin 1908’de ilan edilmesi mücadelesinde Enver Paşa, hep en önde yer aldı. Manastır dolaylarında dağa çıkarak II. Abdülhamit’e isyan bayrağını açan en kıdemli subay oldu. Bu siyasî ve askerî mücadelelerinden dolayı meşrutiyet İstanbul’da ilan edildiğinde “kahraman-ı hürriyet” unvanıyla ön plana çıktı ve bu tarihten itibaren Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin askerî kanadının önde gelen isimlerinden biri oldu.

 

Enver Paşa ve Berlin

Enver Paşa, 5 Mart 1909 yılında Osmanlı Devleti’nin Berlin Askeri ateşesi olarak görevlendirildi ve belirli aralıklarla iki yıla yakın bir zaman zarfında görevde kaldı. Enver Paşa, ataşelik görevi sırasında alman kültürü ve askeri disiplini ile tanıştı ve hayran kaldı. 

Berlin görevi sırasında 31 Mart olayları meydana geldi ve yurda geçici olarak dönmek zorunda kalmıştır. İsyanı bastırmak için Selanik’te organize edilen ve komutanlığını Mahmut Şevket Paşa’nın yaptığı hareket ordusuna dahil oldu. Hareketin kurmay başkanlığını Kolağası Mustafa Kemal'den devraldı. Bu başkaldırı bastırıldıktan sonra II. Abdülhamit tahttan indirilmiş, yerine Mehmet Reşat geçmişti. Kurulan İbrahim Hakkı Paşa kabinesinde Harbiye Nazırlığı görevi beklenildiği gibi Enver Paşa değil, Mahmut Şevket Paşa'ya verildi.

 

Enver Paşa ve Trablusgarp

Enver paşa, İtalyanlara karşı bir gerilla savaşı yürütme fikrini İttihat ve Terakki Cemiyeti üyelerine kabul ettirdikten sonra Kolağası Mustafa kemal ve binbaşı fetih ile ve onunlar gibi isimlerle İstanbul’dan ayrılarak mısıra hareket ettiler. 22 Ekim de Bingazi vardılar ve 8 Kasım da Tobruk’a ulaştılar. 1911’de Aynülmansûr’da askerî karargâhını kurdu. İtalyanlar’a karşı yapılan muharebe ve gerilla harekâtında büyük başarılar elde etti. 24 Ocak 1912’de resmen Umum Bingazi Mıntıkası kumandanlığına getirildi. 17 Mart 1912 tarihinde bu görevine ek olarak Bingazi mutasarrıflığına atandı. 10 Haziran 1912’de kaymakam oldu. Kasım 1912 sonlarında Balkan Savaşı’na katılmak üzere Bingazi’yi terkederek tedbili kıyafetle İskenderiye’ye, oradan da bir İtalyan gemisiyle Brindisi’ye gitti. Viyana üzerinden İstanbul’a dönen Enver Paşa, 1 Ocak 1913 tarihinde Onuncu Kolordu Kurmay Komutanlığı başkanlığına tayin edildi. Kâmil Paşa hükûmetinin barış antlaşması imzalanması yolundaki çabaları aleyhindeki İttihat ve Terakki eylemlerinde öncü rol oynadı. 10 Ocak 1913’te Nâzım Paşa ile görüşen Enver Paşa, Harbiye nâzırı ile Kâmil Paşa’nın istifaya zorlanması ve yerine savaşa devam edecek bir hükûmetin kurulması konusunda anlaşmaya vardı. Daha sonra bu fikri, Kâmil Paşa’nın görevde kalmasını isteyen Sultan Mehmed Reşad’a da kabul ettirmeye çalıştı. Bingazi ve Derne'deki kuvvetlerin başına geçti; Hanedan damadı olmasının da kazandırdığı saygınlıkla 20 bin kişiyi seferber etmeyi başardı ve adına para bastırarak bölgeye hâkim oldu. Bir yıl süren mücadele sonunda, Balkan Savaşı'nın başlaması üzerine diğer subaylarla birlikte İstanbul'a çağrıldığı için bölgeyi 25 Kasım 1912'de terk etti. İtalyan kuvvetlerine karşı verdiği başarılı mücadele nedeniyle 1912'de yarbaylığa yükseldi.

 

Enver paşa ve balkan savaşı. Bâb-ı Âli Baskını Gelişimi 

Enver Paşa, gönüllü subaylarla birlikte Bingazi'den ayrılarak Balkan Savaşı'na katıldı ve düşman kuvvetlerinin Çatalca'da durdurulmasında önemli rol oynadı. I. Balkan Savaşı'nın yenilgiyle sonuçlanmasının ardından Kâmil Paşa hükûmeti, Londra Konferansı'nda önerilen Midye-Enez sınırını kabul etmeye yaklaşıyordu. Enver Paşa ve İttihatçıların toplantısında hükûmeti zorla devirme kararı alındı. 23 Ocak 1913'te Enver Paşa’nın öncülüğünde gerçekleşen Bâb-ı Âli Baskını'nda Harbiye Nazırı Nâzım Paşa öldürüldü, Kamil Paşa istifaya zorlandı ve Mahmut Şevket Paşa sadrazam yapıldı. Böylece İttihat ve Terakki Cemiyeti, askerî darbe ile iktidarı ele geçirdi.

 

Enver paşa, Harbiye Nazırlığında 

Enver Paşa, Harbiye Nazırı olduktan sonra orduda devrim niteliğinde düzenlemeler yaptı. Binden fazla yaşlı subayı tasfiye ederek, genç subayları önemli görevlere getirdi ve orduda Alman modelini uygulamaya başladı. Birçok Alman subayı Türk ordusunda danışman olarak görevlendirildi ve alaylı subayların çoğu görevden alındı. Ordunun gençleşmesini sağlayan Enver Paşa, üniformaları değiştirerek, okur yazarlığın artması için “enveriye yazısı” adlı yeni bir alfabe uygulamaya koydu. Mahmut Şevket Paşa'nın suikast sonucu öldürülmesinden sonra kurulan Said Halim Paşa ve Talat Paşa kabinelerinde Harbiye Nazırlığı görevine devam eden Enver Paşa, bu görevini 14 Ekim 1918'e kadar sürdürdü.

 

I. Dünya harbi 

Enver Paşa,1914 yılında Ruslara karşı bir Alman Türk gizli ittifak anlaşması imzalanması için önemli rol üstlenmiştir. 10 Ağustos tarihinde boğazlardan geçmesine izin verilen iki Alman kruvazörü, 29 Ekim de Rus çarlığının liman ve gemilerine saldırma emri çıkmıştı.

14 Kasım’da Fatih camii’nde okunan cihad-ı ekber ile Osmanlı devleti resmi olarak I. Dünya harbine katılmış oldu.

 

Sarıkamış 

Enver Paşa, Osmanlı Devleti I.Dünya harbine girdikten sonra, bütün ülkenin askeri hareketlerini harbiye nazırı olarak ele aldı. 3.Ordunun Doğu cephesin ’deki Rus kuvvetlerine karşı yaptığı Sarıkamış kış harekâtının başına geçti. Bir süre sonra komutayı hakkı hafız paşa ya bırakıp İstanbul’a geri döndü.

 

Ermeni ayaklanması 

93 harbi sırasından bazı yerli Ermeni çeteleri tarafından Osmanlı devletine karşı yayılmacı bir politika izleyen Rus ordusunun yanında saf aldılar. Ermeni çeteler bölgedeki Türk halkını katletmeye ve Rus ordusunun vatanı işgal etmesine yardımlarını eksik etmediler. Bunu üzerine harbiye nazırı Enver Paşa, Talat Paşa’ya gizli bir telgiraf çekerek isyancı Ermenileri bölgeden uzaklaştırmasını istedi. Bu istek Talat Paşa tarafından yerine getirildi ve 27 mayıs 1915 yılında tehcir kanunu çıkarıldı.

Yurt dışına çıkışı

Osmanlı Devleti'nin Filistin, Irak ve Suriye'de İngilizler karşısında sürekli yenilgiye uğraması üzerine savaştaki yenilgisi kesinleşti. 14 Ekim 1918'de Talat Paşa kabinesi, ateşkes anlaşmalarını kolaylaştırmak için istifa etti ve Enver Paşa'nın harbiye nazırlığı sona erdi. İttihat ve Terakki üyeleri hakkında İngilizler tarafından yakalama emri çıkarıldıktan sonra, Enver Paşa bir Alman torpidosuyla yurt dışına kaçtı. Önce Odessa'ya, sonra Berlin'e geçti ve bir yıl boyunca ziraatça kimliğiyle saklandı. Daha sonra Rusya'ya geçti. İstanbul'da Divan-ı Harp, rütbelerini geri aldı ve gıyabında ölüm cezasına çarptırıldı. 1 Ocak 1919'da hükûmet tarafından askerlikten ihraç edildi.

 

Enver Paşa’nın vatandan sonraki en büyük aşkı Naciye sultan 

Naciye sultan, küçük yaşlarında amcasının oğlu Abdürrahim Efendi ile nişanlanmış ancak kendisinin bu izdivaca gönlü yoktu. Çünkü amcasının oğlu olmasından dolayı ona başka gözle bakmayı kendine yakıştıramamıştı Naciye sultan. Enver Paşa, saraya damat olmaya ilk defa yeltenerek Sultan Abdülhamid’in kızı Şadiye Sultan’a talip oldu; fakat bu istek kabul görmemişti saraydan. Enver Paşa’ya Naciye Sultan’dan söz edildi, Enver Paşa aklından saraya damat olmayı çıkarmış olmasında rağmen ittihat ve terakki'nin önde gelenleri tarafından yeniden ikna edildi. Ve en sonundan en büyük ikinci aşkı olacak Naciye Sultan’a talip oldu. Enver Paşa’nın birinci aşkı hep vatandı. Fotoğraflar Naciye Sultan’a getirildiğinde o, makam mevki olarak kendisinden çok daha yukarılarda bulunan taliplerinin arasında cesareti ve şöhretinden başka bir sermayesi bulunmayan genç Binbaşı Enver’i kendisine eş olarak seçmeyi daha uygun görmüştü. Birbirlerini hiç görmenden nikahları yapılan Enver Paşa ile Naciye Sultan, birbirlerini hiç görmeden sadece fotoğraflarda görerek bir aşk yaşamaya başlamışlardı. İlk görüşmeleri Enver Paşa’nın 1913 yılında Enver Paşa’nın hastalığı yüzünden İstanbul’ gelip tedavisi sırasında olmuştur. Hiç birbirini görmeden ve sadece mektuplarla birbirine aşık olan ve aralarında 14 yaş olmasına rağmen Osmanlı döneminde en güzel aşkı yaşadılar. Bu aşkı daha iyi anlaya bilmemiz için cepheden yazdığı mektup şu şekildedir;

16 Temmuz 1912 çekilmesinin iyi olmadığını ve Bolşevikler’e emniyet caiz olmaya- cağını bildirdim. Ve hiç olmazsa eczayı tıbbiye ve sair malzeme ‘’Elmasım, Efendim, Sultanım, İki gözüm, gönderdiğiniz güzel ve cidden kıymetli evrak çantasına, mendiller ve havlulara nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum. Doğrusu böylece bu dağ hayatında adeta sizinle sarayda yaşıyormuşum gibi oldum. Her sabah yüzümü, gözümü o güzel kokulu peşkirlere sürdükçe hem memnun hem mahzun oluyorum. Sizi hatırlayarak ve bendenizi böyle tahattur buyurduğunuz için memnun, fakat bu ayrılık hayatının nerelere kadar süreceğini düşünerek de mahzun oluyorum. Maamafih, kadere karşı gelmeye muktedir olmadığımızı tefekkürle müteselli oluyorum. Burada halimiz iyidir. Şimdilik güzel gözlerinizden samimiyetle öpüp, arz-ı ihtiramat eylerim el- masım. Enver’iniz

 

 

Basmacı Hareketi ve ölümü

Enver Paşa, Anadolu'da ikilik çıkarmamak ve kendi için başarı şansı görmediğinden, Teşkilât-ı Mahsûsa’nın eski liderlerinden Kuşçubaşı Hacı Sami Bey ve eski İttihatçılarla birlikte Orta Asya'ya gitme kararı aldı. Bolşevik Ruslara karşı Türkistan bağımsızlık hareketini yürüten Basmacılara destek vermek amacıyla Ekim 1921'de Buhara'ya gitti. Burada Basmacı reislerinden İbrahim Lakay tarafından şüpheyle karşılandı ve 1 Aralık 1921'de esir alındı. Şubat 1922 sonunda kurtulan Enver Paşa, Basmacılar’ı örgütlemek için Duşanbe ilerisindeki kışlaklara gitti. 24 Temmuz’da Rusların Duşanbe’yi alması üzerine geri çekilerek Abı-Derya mevkiine geçti ve burada son karargâhını kurdu. 4 Ağustos 1922’de karargâhta düzenlenen Kurban Bayramı töreninde Rus müfrezesinin baskınına uğradı ve Abı-Derya mevkiinde öldürüldü. Cenazesi Cegan Tepesi'ne defnedildi.

 

 

Son

Enver paşa, yanlışları ile doğruları ile Osmanlı devlet ‘inin geleceği parlak ve azimli subayları arasında ilk sıralarda yer almıştır. Kendisinin Mustafa Kemal Paşa ile çekişmeleri olmuş olsa da ikisi de bu vatan için gözlerini kırpmamış bu iki büyük insan fikirlerinin ters düşmesine rağmen konu vatan toprakları olduğu zaman hep birlikte çalışmışlardı. Anadolu da direniş başladığı zaman kimi kaynaklara göre Enver Paşa Mustafa kemal'in bu direnişi yapmasından rahatsız olduğunu yazarlar, bu fikir Enver Paşa’nın uğruna öldüğü şeyler için son derece yanlış bir düşünce olacaktır. Enver paşa Anadolu’daki direnişi açık bir şekilde olmasa da hep desteklemiştir. Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi “Arasını Tarih’e bırakalım”

Bu yazıyı geçtiğimiz haftalarda hayatını kaybeden amcam, eski Ankara Üniversitesi Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanı Yalçınkaya Sarıcıoğlu'na ithaf ediyorum.

(HERHANGİ BİR TEKLİF HAKKI İHLALİ DURUMUNDA, BENİMLE İLETİŞİME GEÇEBİLİRSİNİZ. SAYGILAR.)

Kaynakça 

  • WİKİPEDİA
  • ENVER PAŞA - TDV İslâm Ansiklopedisi 11 Temmuz 2022.
  • Çelik Mazlum Mehmet INDEPENDENT TÜRKÇE: Aralarında dağlar, yollar, düşmanlar ve kurşunlar olsa da devlerin aşkı büyüktü: Enver Paşa ile Naciye Sultan 27.Ocak.2020
  • Ortaylı, İlber. "Doğrusuyla yanlışıyla Enver Paşa 18 Mart 2022.
  • Atatürk Ansiklopedisi Enver Paşa 1882-1922
  • Bazı bölümlerde düzetmeler için yapay zekadan yararlanılmıştır