Budala Günler

Budala Günler
  • 4
    1
    0
    1
  • Günlerden korku. 
    Vücudumu delip geçen korkunç ağrıyla savaşıyorum. Uzuvlarım birer birer morarıp benden ayrılıyor ve benliğimi ele geçiriyorlar. Ancak benden geriye kalan ufacık parça delicesine korkuyor. Bağıramıyor, kaçamıyor, savaşamıyor. Sadece korkunun sembolü haline gelmiş ve benliğimden ayrılamamış gözlerimle yardım istemeye çalışıyor. Yuvasından çıkmak istiyor kan ağlayan gözler çünkü git gide deliriyorlar. Çünkü onlar morarmıyor ve gerçeği hala görebiliyorlar.  Çünkü onlar sadece korkabiliyorlar.

    Günlerden inziva.
    İnsan silüeti dahi görememek için toz haline gelene kadar kırdığım aynayı delirme eşiğindeyken birleştirmeye çalışıyorum. Unuttuğum suratımın şeklini o kadar merak ediyorum ki üzerimden akan kırmızı sıvıyla ilgilenemiyorum. Hangi yıl, hangi ay, hangi çağ hiçbir fikrim yok. Uzun süredir duyduğum tek ses olan saatin pili bitecek diye ödüm kopuyor. Tik tak tik tak tik tak. Saat bana hala zamanın aktığını hatırlatıyor. Üzerindeki yazıların uzun süre önce nasıl okunacağını unuttum ancak sesi bir zaman çizgisinde olduğumu bana devamlı hatırlatıyor. Tik tak tik tak tik tak. Sonra onunla tanışıyorum. Burda olmaması gerektiğini bağırıyorum ona ancak cevap vermiyor. İnsana benziyor mu bilmiyorum çünkü insanın nasıl göründüğünü hatırlamıyorum. Beni umursamadan saatin yanındaki sandalyeye oturuyor. Gözü olduğunu tahmin ettiğim şeyi asla üzerimden ayırmıyor. Onunla ne kadar konuşsam da bana asla cevap vermiyor ve sadece o tek gözünü dikmiş beni izliyor. Niye diye düşünürken saatle olan uyumlarını hayretle izliyorum. O sustukça saat konuşuyor. Tik tak tik tak tik tak. Kollarımı açıyor ve ona sarılıyorum. Uzun süredir beni hayatta tutan saate sonunda sarılabiliyorum. Sonunda birinin bana bakmasını hissediyorum. Tik tak tik tak tik tak. Uzun uzun konuşuyor ve anlatmaya doyamıyorum. Saatin bir saniye kırpmadığı gözüne bakarak ona ağzımdan çıkan her kelimeyi diziyorum. Yorulup düşene kadar anlatıyor ve en son saate sarılıp o güzel ninnisini dinliyor ve uyuyorum. Tik tak tik tak tik tak. Korkuyla uyanıyorum. Etrafta anlamsız bir sessizliğin olduğunu farkederek
    uyanıyorum. Saat? Cevap vermiyor. Bu sefer ben gözlerimi sonuna kadar açmış onu izliyorum. Saat? Öldüm mü yoksa? Gözlerimizi kırpmadan birbirimizi izliyoruz. Yavaş adımlarla yaklaşıyor gövdeme doğru. O saat değil mi yoksa? Kim görmüş benim saatimin sustuğunu! Dibime kadar gelip simsiyah çehresini benimkine doğru eğiyor ve alnında bulunan ağzını ilk defa açıyor. Deli gibi heyecanlanıyorum. Deliriyorum. Tik tak tik tak? Nefes sesleri duyuyorum ve nefesinde ölümü kokluyorum. Kapıyı aç!

    Günlerden tanrı.
    Yalvarıyorum. Bir tanrım olsun diye yalvarıyorum. Tanrıyı savaşırken bulursunuz. Ölümün gerçekliğiyle savaşırken, anlamsız hayatlarınızla savaşırken, korkularınızla savaşırken, saf kötülükle savaşırken bulursunuz. Ben o savaşların hepsinde tam sol göğsüme mızrak yedim. O savaşlarda hep tanrıya ulaşmaya çalıştım ancak gerçekliğin ordusu buna sürekli engel oldu. Bana yalnız olduğumu şiddetli şekilde anlattılar her savaşta. Belki de uyarıyorlardı beni bu savaşların bir sonu hiçbir zaman gelmeyeceğine karşı. Her yenildiğimde içimde biriken öfkeyi size tasvir etmem mümkün değil. Bu kadar savaşmama karşılık alamamı bağladığım iki şey vardı; tanrı ya yoktu ya da beni terk etmişti. Karşılık bulamadığım sorunlar sonucu tanrıyla yaptığım son konuşmayı hatırlıyorum. "Sevgili tanrı. Sana olan öfkem asla azalmıyor ve seninle savaştıkça git gide büyüyor. Sana olan öfkem senin umrunda bile olmazken bana hergün daha da zarar veriyor. Muhtemelen ilgilenmeyeceğin bir karara vardım sevgili tanrı. Sen yoksun. Sen benim temelimde, duygularımda, en derinlerimde barınmıyorsun. Çıkıp yüzüme ben varım dahi desen sen yoksun ve sana asla itaat etmeyeceğim. Beni kabul etmeyen bir tanrının diktatörlüğünü reddediyorum sevgili tanrı." O zamadan bu zamana bir tanrısı olmadan yaşayabilenlerin hep daha güçlü ve gerçek olduklarına inandım. Çünkü onlar hayatlarının pembeleşmesine ihtiyaç duymayıp griliğiyle de mutlu oldular.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.