Bu aralar kendimi kendim gibi hissetmiyorum. Kim olduğumu bildiğimi de söyleyemem gerçi… Hayatın içerisinde başıma gelen durumlar ve olaylar karşısında ne isem o muyum? Ya da bunlarla baş edemediğim ve güçlü bir biçimde ayakta duramadığım o kişi miyim? Bilmiyorum. Bunu belki de hiçbir zaman öğrenme fırsatım olmayacak, hem sürekli değişen benden hem de kendime dış göz olarak bakamayacak olmamdan ötürü. Bazen yaşamımın sıradan bir gününde kendimi ansızın kara deliğin içine atılmış gibi hissediyorum. “Yapamadın! Başaramadın! Baştan başlamak zorundasın!” diyen birisi varmışçasına hırpalanıp tekrar günüme geri dönüyor gibiyim.
“Simülasyon” hatası!
İşte tam o sırada bu hayatta ilerlemek adına kendimi bulmam için ne yapmam gerektiğini kurcalamaya başlıyorum. Düşün dur, varacağın bir yer olmadan. Karşınızda yine kara delik.
Ölmüş sayısız ruhla karşılaşıyorum burada, birbirinden cansız ama bir o kadar da yaşamaya çabalayan onca ruh. Ve bir ses geliyor: “Kaybettiniz!” Sil baştan.
Bu sefer daha ağırlaşmış ve daha da ne yapacağını kestiremeyen bir ruhla ilerliyorum yolda. Bir şeyler yapmam gerektiğinin farkındayım, ben de o anda Ölü Canlar’ da kaldığım yeri açarak okumaya devam etmekle yetiniyorum. Hayat bazen böyle olmalı diyorum, tüm hatalarımıza ve kendimizi bulamayışımıza rağmen bir kitapla ruh seyahatine çıkmalıyız, kafamızı toparlamalı ya da çırpınışlarımızı bir kitaba sığdırmalıyız diyorum...
Yorum Bırakın