Dumandan, üften ve püften dizilmlerle şekillenmiş bir yaşam yaşıyorum omuzlarımda. Ölümle karşılaştığımdan beridir daha nice kavgayla gülerek ve en şık dansı icra ederek buluşabiliyorum. Korkunun kalın duvarlarla çevrili kalelerini içimdeki, bir gürz darbesi ile indirebiliyorum. Çok havalıymış gibi geliyor bazen böyle yaşamak. "Ruhsuz, sevgisiz ve sonunda yitirmiş" diyor bana gözleri insanlığın.
VARSIN DESİNLER!
Bir kunduz gibi dişleyerek yaşamaktansa dört nala koşabilen bir canlı kadar özgürüm şimdi.
Bu yüzden bağlı kalmamak beni ben yapıyor. Çünkü yaşamak, bizlerin korkacağı bir iş değil; hürriyet bizim gibilerin vazgeçebileceği bir alın yazısı değil.
Varsın bir dost, güzel gülüşünü esirgesin bizden; varsın bir kadeh nar şarabı en güzel dansözler gibi kıvrılsın karşımızda ama reddedelim; varsın bir akşam dolunay karanlığını boğsun her yerini şehrin. O eski korkuları yok şimdi içimizdeki hiç kimsenin. Hiçbiri, hiçbir tanesi artık korkmuyor öylesine yalnızlıktan. Bir suçluymuşuz gibi her gece bizleri soktuğu o karanlık odanın her köşesinde evire çevire saldırmışız gibi şimdi. Kanayan dudağı ile bir duvar köşesine sinmiş hissizlikler denizinin dibine gönderilmeyi beklemekte.
Yalnızlık, artık hiç sevmemiş bir sevgiliye sunulan mektuplar ile doyuramıyor karnını. Cennetin bir adım gerisinde düşlediğimiz sevgilinin artık bir insan formunda dünyada yer aldığını ve bu formun hiçbir hayali giyemeyecek kadar insansı olduğunu gördüğümüzden beri.
Yalnızlık, artık bu coğrafyaların hiç değişmeyen modası olan arabesk duyguları kana kana içemiyor ve hüznün konforlu kucağına her gece uzanamıyor. Halbuki kuş cıvıltılarından zevk almak, bir çocuğun sağlıklı besinleri elinin tersiyle itmesi gibi bazen onun için.
Yalnızlık, artık sokaklarda yalpalayarak gezebilmeye de kaşıkla dalamıyor esirgendiğinden beri kendisinden. Sokakların ışıkları yanabildiği için artık sırtına uzanamıyor hiçbir kılıcı kör karanlığın ellerinin.
Halbuki; ne kadar sövülse de, ne kadar dövülse de yalnızlık: kendini delice özletiyor bu cehennemde.
Yorum Bırakın