Montaigne “Denemeler”

Montaigne “Denemeler”
  • 1
    0
    2
    0
  • İncelemeye geçmeden bölümü sizlerle de paylaşmak istiyorum.

    "Doğanın gerçekten bir yasası varsa, daha doğrusu hayvanlarla bizim her yerde ve her zaman ortak bir içgüdümüz olabilirse(ki tartışma konusudur) ben kendi hesabıma diyebilirim ki, her canlının kendini koruma ve zararlardan kaçma çabasından sonra dölleyenin dölüne beslediği sevgi bu alanda ikinci yer tutar. Ve doğa, kurduğu makinenin yedek parçalarını çoğaltıp sürdürmeye, hep daha ilerisini sağlamaya bakıp bizden öyle istediği için, sevginin geriye doğru, çocuklardan babalara karşı pek o kadar büyük olmamasına şaşmamalı.
    Buna Aristoteles'in düşüncesini de eklersek, birisine iyilik eden onu, onun kendisini seveceğinden daha çok sever; borçlunun borçlu olduğu kimseyi daha az sevmesi gibi. Her işçi de işini daha çok sever. Kaldı ki biz var olmaya düşkünüz, var olmaksa devinmek, iş görmektir. Onun için herkes işinde var oluyor gibidir. İyilik eden güzel, dürüst bir iş görür; iyilik edilense bir yarar görmüş olur sadece. Ama yararlılık doğruluktan daha az sevgi değer bir şeydir. Doğruluk temelli, süreklidir; insanın ondan göreceği karşılık değişmez. Yararlılık yiter, elden kaçar kolayca, hatırlanması da ne uzun sürer, ne de hoş gelir insana. En zor yapılan şeyi en çok severiz. Vermekse almaktan daha zordur."

    Hayvanlarda ve insanlarda ortak olan duyguya içgüdü denilmiş. Her ne kadar günlük hayatta bunu böyle kullansak da doğrusu bu değil. Hayvanlarda içgüdü, insanlarda ise dürtü diyoruz. Bu kısmı bu şekide düzeltmiş olalım.

    Evrenin bir başka sahipleri olan hayvanlar, bizimle pek çok ortak noktada buluşuyor. Bunu gözlemlerimiz sonucu çok rahat söyleyebiliriz. Yukarıdaki bölümde de bahsedildiği gibi korunma ve sevme hepimizde ortak ve önemi çok büyük. Özellikle sevme duygusunun önemini Maslow'un ihtiyaçlar piramitinde görebiliriz.


    Başlıktan da anlayacağımız üzere, ikiye ayrım durumu söz konusu. Bu ikiye ayrıma çeşitli örnekler vermiş Monteigne. Borç alan- borç veren, sevenler ve sevilenler vb. 
    En zor yapılan şeyi, almayı, vermeye tercih ediyoruz çoğu zaman. İyilik eden kişi güzel, dürüst bir iş yapar. İyilik yapılan kişi ise fayda görmüş olmaktan ileri gidemez. İyilik sahibi işini yapmaya devam eder hayatı boyunca. Bir süreklilik haline gelir bu durum. Fakat karşı taraf her zaman istemeye muhtaç olur. Durağan olmaktan alıkoyamaz kendini. Çünkü bir şeylere emek vermeden ulaşmak istemek her zaman daha kolay gelir. İyilik yapıyor olmanın değeri de çok azdır bu sebeple. 


    Aslında eserde verilmek istenen mesaj çok açık ve az sözle anlatılmış. Yazar bizlere söylenecek pek bir şey bırakmamış gibi. Az da olsa bir şeyler söylemek, bu güzel bölümü sizlerle de paylaşmak istedim. 





    Yorumlar (2)
    • Bu sizlerin incelikli ve güzel bakışı, küçücük bir düşünce kümesi yarattıysam, mutlu oldum.

      • Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde; kendini gerçekleştirememiş kişi, sevebilir mi? Bu sevgi özgür bir sevgi midir yoksa kabul görme, tanınma, arzulanmaya bir işaret midir? Öte yandan ister bu sevgi olsun isterse maddesel olsun; veren her zaman üstün değil midir? ‘Erdemin Kökenleri’ kitabında ‘İnsan ne bir hediye almalı ne de bir hediye vermeli’ der. Çünkü verende bir güç unsuru olarak baskınlık, alan da ise her zaman bir boyun-eğme yaratabilecektir! Bu nedenle iyilikte bulunanın(!) değeri, üstünlüğe vazgeçilmez bir adımdır. Bu düşünsel, değerli yazı için teşekkür ederim..

        Yorum Bırakın

        Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.