Margaret Mitchell'in 1936 yılında yayımladığı, Amerikan İç Savaşını konu alan bir kitaptır. Yayınlandığı dönemde çok büyük bir ilgi görerek, Amerikan Edebiyatının en ikonik kitaplarından biri haline gelmiştir. Sadece Amerika'da değil dünya genelinde de en çok satanlar listesine girerek,1939 yılında filme uyarlanıp sinemada gösterime girmiştir.
Romanımızın ana teması hayatta kalma mücadelesi olarak geçmektedir.
Öncelikle ben kitabı Kapra Yayınlarından 4 cilt olarak okudum. Kitabın konusu gerçekten de klişe bir konu gibi gelse de aslında öyle değil. Ben başlamadan önce konusunu okuyarak dedim ki kesinlikle sıkılacağım. Ama asla öyle olmadı. Okumaya başladığım ilk andan itibaren o kadar içine çeken bir konusu var ki asla kitabı bırakamıyorsunuz. Kitabımızın ana karakteri Scarlett O’Hara, Atlanta’nın güneyinde yer alan zengin Tara isimli bir çiftlikte yaşamaktadır. Genç Scarlett güzelliğiyle ve kibriyle her erkeği etkileyebilmektedir. Ancak Scarlett komşularının oğlu olan Ashley Wilkes adında bir gence aşıktır. Scarlett’in aşık olduğu genç ise Scarlett’in yakın arkadaşı olan Melanie Hamilton ile evlilik planları kurmaktadır. Bu kısımlar bana klasik Türk filmlerinin konularını anımsattı. Scarlett ise yakın arkadaşının aşık olduğu genç ile evleneceği duyarak büyük bir hayal kırıklığına uğrar ve aşık olduğu gence aşkını ilan eder. Bu sırada aşkını ilan ederken gizli bir şekilde onları dinleyen Rhett Butler adında bir karakterimiz daha hikayemize dahil olmaktadır. Rhett Butler Scarlett’in özgüvenine ve karakterine hayran kalır. Asıl hikayemiz ise buradan sonra başlamaktadır.
Bu olaylardan hemen sonra Amerikan İç Savaşı çıkar. Güney’de yaşayan erkekler orduya katılırken, geride kalan kadınlar ise ailelerini korur. Bu savaş sırasında Scarlett hâlâ Ashley’e aşıktır ve onu kıskandırmak için Melanie’nin erkek kardeşi Charless Hamilton ile evlenir fakat çok geçmeden Charless orduya katılarak ölür ve Scarlett dul kalır. Dul kalan kadınlara her toplumda acayip şekilde yüklenildiğinden dolayı Scarlett’i çok zor günler beklemektedir. Bu kısımları okurken sanki kendi toplumumuzdaki dul kalan kadın rolünde birini okuyorum zannettim. Her ne kadar Batı medeni ve gelişmiş olsa da bazı normlar örneğin dul kalan kadınların hiçbir şey yapamayacağı, hiçbir işte çalışamayacağı, sadece evde oturması gerekiyormuş gibi davranmaları konuları beni şaşırtmıştı.
Scarlett, dul olarak yaşamak yerine hayatını ve eskiden olduğu mutluluğu geri kazanma arzusu taşımaktadır. Görümcesi Melanie’nin yanında kalmak için Atlanta’ya doğru yola çıkar. Hayatının ikinci hikayesi de aslında buradan sonra başlamaktadır. Atlanta’da savaştan dolayı sefalet ve yoksulluk aşırı derecede hissedilmektedir. Atlanta’da Scarlet kendisinden hoşlanan Rhett Butler ile ikinci kez karşılaşır. Rhett Scarlett için o kadar çok çabalar ve onu sevdiğini gösterme çabasına girdi ki ama Scarlett asla onu anlamayarak bambaşka maceralara atılır. Kitabın bu kısımlarında o kadar sinirlerim bozuldu ki anlatması zor. Rhett’in Scarlett için çabasını en derinden hissettim ve resmen yaşadım.
Savaşın daha da şiddetlendiğini ve görümcesi Melanie’nin hamile olduğunu, doğum yaptığı kısımları okuyoruz. Melanie doğum yapmak üzereyken Scarlett Atlanta’yı terk ederek doğduğu yere Tara’ya tekrar döner. Tara’nın asla eskisi gibi olmadığını annesinin öldüğünü, babasının delirdiğini görür. Scarlett orada da yoksulluk ve sefalet içinde bir yaşamın içine düşer. Hayatta kalmak için büyük çabalar sergiler ve bir daha aç kalmamak için büyük bir yemin eder.
Kitapta o kadar çok ırkçı söylemler vardı ki okurken dişlerimi sıktım. Siyahi insanlar ile beyazlar arasındaki çetin bir sınıf farklılığını gözler önüne seriyor kitap. O kadar ki siyahiler beyazları efendileri olarak görüyor ve onlara hizmet ediyorlar. Hiçbir hakları yok ve sadece hizmet etmek için yaratıldıklarına koşullandırılmışlar. Okurken ağlamamak için kendimi zor tuttuğum kısımlar vardı ve gerçekten derinden etkiledi beni.
Savaş çetin bir şekilde bittikten sonra Güney ekonomisi çok kötü bir hal alır. Scarlett ise hem ailesini hem de çiftliklerini kurtarabilmek iş hayatına atılır. Görümcesi Melanie ve aşığı olan Rhett’in finansal desteği ile işlerini büyüterek zengin bir ticaret kadını olur. Bu kısımlarda bir dul kadının yaşadığı çok zor hayatı okuyoruz. Komşularının ve çevresindekilerin Scarlett hakkında ağzına bile alınmaması gereken kelimeler kullanarak dul olduğu için kötü ithamlarda bulunmalarını okuyoruz. Dul kadınların ne kadar zor hayatları olduğunu dünyanın neresinde olursa olsun aynı şekilde itham edildiklerini derinden hissederek okuyoruz. Scarlett hâlâ Melanie’nin kocası olan Ashley’e aşıktır. O kadar aşıktır ki gerçekten çok iyi bir şekilde anlatılmıştı bu aşk.
Yaşadığı bu olayların arasında Rhett Scarlett’e evlenme teklifi eder ve evlenirler. Scarlett Rhett ile sadece parası olduğu için ve finansal desteğini daha da güçlendirmek için evlenir. Fakat Rhett gerçekten Scarlett’e aşıktır. Ancak Rhett Scarlett’in Ashley’e saplantısını bildiği için evlilikleri çok zor bir hal alır ve Rhett feci bir hayal kırıklığına uğrar.
Scarlett ve Rhett’in Bonnie Blue adında bir kız çocukları olur ancak kısa zaman sonra çocukları attan feci bir şekilde düşerek ölür ve evlilikleri daha da çöküşe geçer. Görümcesi Melanie’nin hastalığı daha da ilerler ve Scarlett ile ölüm döşeğinde son kez konuşmak ister. Melanie ile konuşan Scarlett Ashley’in aslında hiç Scarlett’i sevmediğini, Melanie’yi her zaman deli gibi sevdiğini anlar.
Kitabın son kısımlarına doğru ilerlerken Scarlett aslında gerçekten Rhett Butler’a aşık olduğunu fark eder. Ancak bu çok geç fark edilmiş bir farkındalıktır. Rhet ise artık tamamen Scarlet’ten soğur ve onu terk etmeye karar vererek şu cümleyi söyler: "Frankly, my dear, I don’t give a damn" (Açıkçası sevgilim, umurumda bile değil). Bu cümleden sonra Scarlett tekrar Tara’ya dönerek orada yeni bir hayata başlamak ister.
Kitabın ana teması dul kalan bir kadının hayatta kalma mücadelesidir. Gerçekten bunu o kadar güzel anlatmıştı ki kitabı bitirdiğimde boşluğa düşmüştüm. Kesinlikle okunması gereken klasik eserler arasındadır. Okurken asla sıkılmayacaksınız ve elinizden bırakamayacaksınız. Gerçek aşkı, ihaneti, entrikaları ve bir kadının verebileceği en büyük hayatta kalma mücadelesini okuyacaksınız.
Her koşulda ve zorlukta hayat ile mücadelesini asla bırakmayan güçlü kadınlara..
Yorum Bırakın