İdeal bir insanın en temel sorunu, varoluşsal sorunudur. Kendisine bir dayanak bulmak zorundadır. Neye göre, nasıl yaşayacağı, dayandığı şeyin mahiyeti ile ilgilidir. Yaslanacak bir şey bulmak da kolay değildir, zira bulmak bir kapasite meselesidir; her arayan da bulamaz. Bulmak için bilgiye gereksinim duyulur. İlk önce insan, neyi araması gerektiğini bilmeli, sonra da bulmak için bir yöntem belirleyip aramalıdır.
İnsanı hayvanlardan ayıran şey, bu arayıp bulma istidadıdır. Hayvanlar, yapmaları gerekeni doğar doğmaz bilirler. İslami terminoloji buna "ilham" der. Bir arı, uçmak ve bal yapmak için talim görmez. Ne yapması gerektiği ona ilham edildiği için arıya, çiçekten çiçeğe konmak ve çiçeklerin özlerini toplayıp karnında bala dönüştürüp, yine kendisi tarafından yapılmış peteğe bırakmak kalır. Sadece bal yapmak da değil; arının inşa ettiği petek, mühendislik bilgisine ihtiyaç duyulacak cinstendir. Dünyanın neresinde olursa olsun, her bal arısı aynı peteği, aynı madde ile ve aynı yöntemle inşa eder. Bu da aldıkları ilhamı doğrular.
Bal arısı örneği, bütün hayvanlar için geçerlidir. Fakat insan öyle değildir. Bırak ne yapması gerektiğini bilmek şöyle dursun, insan yavrusu gerektiği gibi bakılmazsa hayatta bile kalamaz. İlk birkaç yılında bakıma muhtaçtır. Sonrasında ise talim ve terbiye gerekir.
Makalenin konusu ise tam da burada başlar. Ne yapması, ne araması gerektiğini bilmesi için bilmeye ihtiyaç duyar. Dünyada çok fazla kötülük var ve icra edilen bu kötülükler, insan evladı olanların eliyle gerçekleşir. Yani, vahşi hayvanlar insanların üstünde hâkimiyet kurup onlara zulmetmezler. İnsanlara, kendileri gibi yine insan olanlar zulmeder. Dünyada iyilikten daha fazla rağbet gören kötülüğe meyletmemek için bilmek çok elzemdir.
Her bilen iyi insan olmasa da, genel itibariyle iyi insanlar bilenlerdir. İyi insanın karakteri bilmekten ileri gelir. Makalenin günümüz insanını ilgilendiren tarafı ise bilme ile ilgilidir. Kötülüğün hâkim olduğu dünyada, her kötü kötülüğü icra edemez. Bu da belli bir seviyeye ihtiyaç duyar. Yani, her önüne gelen kötü olabilir ama kötülük yapmak her önüne gelenin erişebileceği bir erek değildir. Kötülerin çoğunluğu, kötülüğü icra ederek hakkını verenlere öykünmekle yetinmek durumunda kalır.
İyilik ile kötülüğün mücadelesinde, her iyi bilmek zorundadır; yoksa kötülük yapanların projelerine farkına varmadan payanda olurlar. İlk başta çok iddialı bir tespit gibi gözükse bile, bilmeyen cahil insanlar iyi olamazlar. İyi olmak ve öyle kalmak için bilgiye ihtiyaç duyulur. Bu da toplumsal bir yönelim sonucunda değil, bireysel çabanın ürünüdür. İnsanların geneli ise birey olmaktan uzak, toplumsal organizasyonlarda kimlik bulurlar ve oradan ileri gidemezler. İyi olmak zordur. Cahil olduğu halde iyi olan istisna insanların, iyiliğe isabetleri bilinçli bir tercih değildir.
Bu sebeple, iyi gibi gözüken bu kişiler kötülüğe denk gelselerdi, bu sefer kötü olurlardı. İstisna olup iyi gibi gözüken bu cahil insanlar, bilgiye yönelerek kendisini inşa etmiş değildir. Bu sebeple, büyük çaba harcayarak kendini inşa edenler gibi olamazlar; arada çok büyük bir değer farkı vardır. Sonuç olarak, kötü olmak için cahil kalmak yeterlidir.
Yorum Bırakın