Her zaman bir yola ait olmak ya da o yoldan saptığında bile yine farklı yollarda devam etmek şart mı? Neden bir yolumuz olmak zorunda? Bazen yolun dışına da çıkmak, orada nedensiz ve amaçsız kalabilmek mümkün değil mi? Belki günlerce, belki haftalarca...
Eğer seçebilseydim hiçbir yere, hiçbir yola ait olmak istemezdim. Seçebilseydim kafamın içinde hakimiyet kuran düşüncelerime yol verirdim. Sonra da o yolu yakıp, yolda gidenlerle birlikte küle çevirir ve arkama bile bakmadan uzaklaşırdım.
Hangi yolun yolcusu olduğumuzu ve bu yolun sınırlarını kimin çizdiğini sorguladıkça daha da uzaklara, belki de hiç hesapta olmayan limanlara ulaştıran düşünce mekanizmamızın çarkı ne zaman durur bilinmez. Eğer seçebilseydim daha fazla sorgulamamayı tercih ederdim ki istemsizce sürüklendiğimiz yoldaki yaşanmışlığı, tüm dertleri, tüm hatıraları, ve tüm kalp ağrılarımı yaşanmamış sayabileyim.
Peki her zaman bir şekilde dramatize ettiğimiz yollarda hiç mi çiçekler açmadı? Elbette o çiçekli yollardan da geçtim fakat benim çiçeklerim mevsiminden önce soldu. Bazen toprağı kurudu bazen de don vurdu.
Mekanizmanın çarkını çeviren ve istemsizce sorgulamaktan kendimi alıkoyamadığım konulardan biri de bu. Yanlış zaman mı yoksa yanlış koşullar mı beni bu hale getirdi?
Yeni yazınızı sabırsızlıkla bekliyorum 🤍