Self-Determinasyon

Self-Determinasyon
  • 0
    0
    0
    0


  • Ulus-devlet yapısı içinde ümmetçilik yapmak, günümüz dünyasında garipsenmese de, aslında ulus-devletten rahatsız olmadan ümmetçi olduğunu iddia etmek büyük bir çelişkidir. Günümüz insanı, ulus-devletin içine doğduğu için bu durumu garipsemiyor, doğal karşılıyor. Oysa bu bir yanılgıdır. İslam anlayışına göre eşitlik esastır, ırkların birbirinden üstünlüğü yoktur; üstünlük takva iledir. İki asır önce ulus-devlet kimliği hoş karşılanmazdı. Bugün ise olağan kabul edilmesi, insanların ulus-devlet dışında bir yaşamı deneyimlememiş olmalarından ileri gelir.


    Oysa aklı başında insanlar, bilmek için deneyimlemeye ihtiyaç duymaz. Tasavvufi terminoloji bunu şöyle sınıflandırır:


    İlmel Yakin

    Bilgi ile kesinliktir. Bir şeyin gerçekliğine dair sağlam bilgiye sahip olmayı ifade eder. Örneğin, uzaktaki ateşin varlığını dumanı görerek anlamak, ilmel yakin düzeyinde bir bilgidir.



    Aynel Yakin

    Göz ile kesinliktir. Bir şeyin gerçekliğini bizzat görerek, ona şahsen tanık olmak anlamına gelir. Ateşi doğrudan kendi gözleriyle görmek, aynel yakin düzeyinde bir bilgidir.



    Hakkal Yakin

    Bir şeyin gerçekliğini bizzat deneyimleyerek ve yaşayarak bilmek anlamına gelir. Ateşi doğrudan görüp, onun sıcaklığını hissederek gerçekliğini anlamak, hakkal yakin seviyesindeki bilgidir.




    Akıllı insanlar, bir şeyi hakkal yakin seviyesinde bilmese de, ilmel yakin ve aynel yakin seviyesinde bilmekten yola çıkarak yanılgılara kapılmaktan kurtulur. Fakat insanların geneli böyle değildir. Bu yüzden, bugün ulus-devlet aidiyeti güçlü olmakla birlikte, ümmetçi olduğuna dair sarsılmaz inançları olan milyonlar var.


    Burada eğreti bir durum var. Devletin, yalnızca kendi ulusunun hakkı olduğunu iddia eden kişi, ulus-devlet içinde nüfusları bir milyonun altında bile olsa, ülke içindeki her ırkın kendi kendini yönetme hakkını da kabul etmek zorundadır.


    Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra self-determinasyon kavramı popüler olmuş ve ulusların kendi kaderlerini tayin etme hakkı savunulup kabul görmüştür. Dünyadaki ulus-devletler, self-determinasyon kavramında kök bulup yeşermiştir. Bugün, nüfusları binlerle ifade edilen mini ulus-devletler bile var. Eğer ulus-devlet bir hak ise, bu haktan hiçbir ırk mahrum bırakılmamalıdır.


    Bir coğrafyada birkaç ırktan oluşan bir ulus-devlet, bir ırk ile karakterize edilip, diğerlerinin de ümmet şemsiyesi altında bunu kabul etmesi beklenmemelidir. Aynı şey, bir ırka müsbet, diğerine ise menfi olamaz. Bu, en hafif tabirle ikiyüzlülüktür.


    Ya ümmetçiliği savunan ülkeler sınırları kaldırır ya da sınırları savunanlar, her etnik grubun ulus-devlet kurma yolunu açar. Self-determinasyon kavramı adil bulunup kabul edildiyse, bu haktan yararlanan her samimi Müslüman, kendi devleti olmayan başka bir ırktan her Müslüman için de aynı şeyi istemelidir. Aksi, İslam'ın eşitlik ilkesine aykırıdır.



    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.