Türk milleti, tarih boyunca birçok badire atlatmış, zaferler kazanmış, yıkılmalar yaşamış ama her seferinde küllerinden yeniden doğmayı başarmıştır. Bu milletin güçlü varlığı, yalnızca kılıç ve kalkanın gücünden değil, inanç, cesaret, vatan sevgisi ve birlik duygusundan gelmektedir. Tarihin tozlu sayfalarında her zaman bu ruhu görebiliriz. İşte bu yüzden “Tanrı Türk’ü korusun” sözü, yalnızca bir dua değil, aynı zamanda milletin tarihine ve geleceğine olan güvenin bir yansımasıdır.
Tanrı’nın Türk milletine bahşettiği irade, coğrafyanın zor şartlarına rağmen var olabilme gücünü kanıtlamıştır. Mete Han’dan Atatürk’e kadar, bu milletin liderleri yalnızca askerî başarılarıyla değil, akıl, ahlak ve adaletle de dünyaya örnek olmuşlardır. Türk’ün tarihindeki başarılar, Tanrı’nın bu millete lütfettiği azim ve cesaretle şekillenmiştir.
Ancak Türk milletinin bu ilahi desteği hak etmek için sürekli çalışması, değerlerine sahip çıkması ve birlik içinde olması gerekmektedir. Tanrı, kendi özünü ve ahlakını koruyanları ödüllendirir. İşte bu nedenle Türk milleti, geçmişten bugüne yalnızca kılıçla değil, aynı zamanda kalemle, bilgiyle ve sanatla da var olmayı bilmiştir.
Bugün bu dua, yalnızca bir temenni değil, aynı zamanda bir sorumluluk çağrısıdır. Tanrı Türk’ü korusun derken, biz de Türk’ü korumak için çalışmalıyız. Vatanımızı, kültürümüzü, dilimizi ve değerlerimizi yaşatarak bu duanın gerçek anlamını yerine getirebiliriz. Çünkü Tanrı, kendini koruyamayanı korumaz.
Sonuç olarak, “Tanrı Türk’ü korusun” sözü, yalnızca geçmişimize değil, aynı zamanda geleceğimize de duyduğumuz inancın simgesidir. Bu dua, Türk milletinin her zaman güçlü, adil ve onurlu bir şekilde var olacağına olan umudumuzu canlı tutar. Tanrı’nın koruyuculuğuna layık olabilmek için elimizden geleni yapmalı, Türk’ün şanlı tarihine layık bir nesil yetiştirmeliyiz.
Tanrı Türk’ü korusun ve yüceltsin.
Yorum Bırakın