Advertisement
Advertisement

Tanrının Suretinde İnsan: Hermetizmden Tasavvufa Kozmik İnsan Arketipi

Tanrının Suretinde İnsan: Hermetizmden Tasavvufa Kozmik İnsan Arketipi
  • 1
    0
    0
    0
  • Bir İnsandan Fazlası


    Hermetik gelenekte “Anthrōpos” terimi, yalnızca “insan” anlamına gelmez. Bu kavram, evrenin merkezine yerleştirilmiş; hem ilahi kökene sahip hem de maddi âleme düşmüş kozmik bir figürü temsil eder. Hermetika’da, özellikle Corpus Hermeticum metinlerinde yer alan Anthrōpos, insanın tanrısal kökenini, dünyevî unutuluşunu ve nihai dönüşünü simgeler. Bu metafizik yapı yalnızca Hermetik gelenekle sınırlı değildir. Platonik felsefe, Gnostisizm ve İslamî tasavvuf gibi kadim gelenekler de “kozmik insan” arketipine farklı suretlerde yer verir. Bu yazıda söz konusu gelenekler arasında Anthrōpos figürü üzerinden ortak bir düşünsel damar aramayı amaçladım.


    Hermetika’da Anthrōpos: Tanrının Sureti


    Corpus Hermeticum’un temel metinlerinden biri olan Poimandres, insanın yaratılışını şöyle anlatır:


    “Tanrı, kendi suretinde bir İnsan (Anthrōpos) yarattı. Bu İnsan, Tanrı’nın düşüncesinden doğmuştu ve Tanrı’nın doğasına benzerdi.”


    Bu pasajda insan, fiziksel bir varlık olarak değil; ilahi aklın (nous) yansıması olarak belirir. Anthrōpos, yaratılışın en üst basamağında durur, çünkü ona tüm evrensel varlıklara hükmetme yetkisi verilmiştir. Ancak bu yücelik kısa sürer: İnsan doğaya yönelir, onun cazibesine kapılır ve maddi dünyaya düşer.


    “İnsan, doğaya aşık oldu ve onunla birleşti; böylece unuttuğu kendi ilahi kökeninden uzaklaştı.”


    Bu “düşüş”, insanın Tanrı’dan kopuşunu ve unutuluşunu temsil eder. Hermetik öğretiye göre kurtuluş mümkündür, ancak yalnızca bilgi (gnosis) ve içsel uyanış yoluyla.


    Platonik Felsefede Ruhun Hatırlayışı


    Platon’un özellikle Timaios ve Phaidros diyaloglarında ruhun doğası benzer bir şekilde ele alınır. Ruh, idealar âleminde Tanrı’yla birlikteyken, bedene bağlanmak suretiyle aşağıya düşer. Bu düşüşle birlikte ruh, kendi özünü unutur.


    “Her bilgi bir hatırlamadır.” (anamnesis) – Phaidon


    Platonik düşüncede de tıpkı Hermetika’da olduğu gibi, insanın nihai görevi kendi hakikatini hatırlamaktır. Bu da felsefeyle, akılla ve erdemle mümkündür. Anthrōpos, bu bağlamda hatırlayan varlık olarak çıkar karşımıza.


    Gnostik Kozmoloji: Işığın Parçalanışı


    Gnostik kozmogonide de “İlk İnsan” veya “Gerçek İnsan” kavramı mevcuttur. Bu figür, Tanrı’nın ışığından doğmuş, ancak maddeye düşerek parçalanmış ilahi bir varlıktır. Ruhun çeşitli parçalara ayrılıp bedenlere hapsolduğu inancı, Hermetik metinlerdeki düşüş mitosuyla örtüşür.


    “Işık kendi içindeki görüntüsünü tanıyamaz hale geldi; ve bu tanıyamayış, onun kurtuluşunu gerekli kıldı.” (Pistis Sophia)


    Gnostik öğretide kurtuluşun yolu içsel bilgiden geçer. Bu bilgi sayesinde ruh, geldiği kaynağa geri döner. Anthrōpos, burada da aynı rolü üstlenir: Tanrı’nın ışığını taşıyan ama onu unutan varlık.


    Tasavvuf ve “Hakikat-i Muhammediye”


    İslamî mistisizmde özellikle İbn Arabi’nin düşüncesi, Hermetik ve Gnostik geleneklerle belirgin paralellikler gösterir. Ona göre evrenin yaratılış sebebi “Hakikat-i Muhammediye”dir: Allah’ın ilk tecellisi, yani kozmik insan. “İnsan-ı Kâmil” bu hakikatin yeryüzündeki görünümüdür.


    “İnsan, küçük âlem değil, büyük âlemdir.” – İbn Arabi, Fütûhât-ı Mekkiyye


    Bu düşünce, Hermetika’daki Anthrōpos’un evrenin ortasında durması fikriyle birebir örtüşür. Tasavvuf da nihai hedef olarak kendini bilmeyi, yani Tanrı’yı bilmeyi önerir:


    “Men arafe nefsehu fekad arafe rabbehu”

    Kendini bilen, Rabbini bilir.


    Aynadaki Yüz


    Platon’un hatırlayan ruhu, Hermetika’daki düşmüş ama özünü arayan Anthrōpos, Gnostik öğretilerdeki ilahi kıvılcım ve İbn Arabi’nin İnsan-ı Kâmil’i… Hepsi insanın sıradan bir varlık olmadığını, ilahi hakikatin yeryüzündeki izdüşümü olduğunu dile getirir.


    İnsanın maddi aleme düşüşü trajik değil, öğreticidir. Kurtuluş, dışsal bir müdahale ile değil; içsel bir uyanışla gerçekleşir. Hermetik gelenek bu bilgiyi, kozmik bir sembol olan Anthrōpos üzerinden verir. Ve bu figür, kadim gelenekler boyunca yankılanan bir kozmik aynadır: Baktığında kendini değil, evrenin hakikatini görürsün.


    Arda Keskinkılıç


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.