Antik Kelt rahiplerinin öğretisi olan Druidizm ile İslam dünyasında içsel hakikat arayışının yolu olarak bilinen tasavvuf, ilk bakışta birbirinden uzak kültürlere ait gibi görünür. Ancak derinlemesine incelendiğinde, bu iki gelenek arasında dikkat çekici benzerlikler bulunmaktadır. Her ikisi de doğayı kutsal gören, sembollerle konuşan, içsel dönüşüme odaklanan ve ruhsal bir bütünlüğü hedefleyen mistik yollardır.
1. Doğa ile Uyum ve Kozmik Bütünlük
Druidler için doğa, Tanrı’nın tezahürüdür. Meşe ağacı, güneş, ay, nehir ve dağ gibi unsurlar, kutsal bilincin taşıyıcılarıdır. Tasavvuf ise doğayı, Allah’ın isimlerinin ve sıfatlarının aynası olarak görür. Mevlânâ’nın şiirleriyle dile getirdiği gibi, her varlık bir “ilahi sır” taşır. Yunus Emre’nin “Dağlar ile taşlar ile çağırayım Mevlâ’m seni” sözü, doğa merkezli ilahi aşkı yansıtır.
2. Sözlü Bilgelik ve Şiirsel İfade
Antik druidler, bilgilerini yazıya dökmez; sözlü gelenekle aktarırdı. Şiir, mitoloji ve sembolik anlatım onların temel araçlarıydı. Tasavvufta da şiirsel anlatım büyük önem taşır. Gerçek, mecazla, remizle ve teşbihle ifade edilir. Sûfî şairlerin ilahileri, sadece edebî değil aynı zamanda ruhsal bir tecrübenin taşıyıcısıdır.
3. İçsel Yolculuk ve Manevi Arınma
Druid olmak uzun süren bir içsel eğitimi gerektirirdi. Bilgelik dışarıdan değil, içeriden kazanılırdı. Aynı şekilde tasavvuf da “seyr ü sülûk” ile yani nefsi arındırarak hakikate ulaşmayı öğütler. Her iki gelenekte de hakiki bilgi, aklın değil kalbin uyanışıyla elde edilir.
4. Ruhun Sonsuzluğu ve Varlık Birliği
Druid inancında ruh ölmez ve beden değiştirerek varlığını sürdürür. Reenkarnasyon fikri temel kabullerden biridir. Tasavvuf ise ruhun ezeli ve ebedi olduğuna inanır. Vahdet-i vücûd (varlık birliği) görüşüyle tüm varlık Allah’ın tezahürü olarak görülür. Bazı heterodoks yorumlarda ruh göçüne benzer semboller de yer alır.
5. Ritüel, Mevsimsel Döngü ve Simgecilik
Druidler yılın döngüsünü kutsal sayar, gündönümleri ve ekinoksları ritüel zamanları olarak görürlerdi. Taş daireler, ateş ve su gibi elementler kutsaldı. Tasavvufta da zamanın manevi ritmi önemlidir: Miraç gecesi, Kadir gecesi, Hıdırellez gibi zamanlar ruhsal kapılar olarak görülür. Semâ, zikir, su, ışık ve ateş sembolleri burada da yer bulur.
⸻
Sonuç: Farklı Kültürler, Ortak Hakikatler
Druidizm ve tasavvuf, farklı zaman ve coğrafyalarda doğmuş olsalar da, insanın içsel hakikate ulaşma arzusu temelinde birleşir. Doğayı kutsal bir metin gibi okumak, sembollerle konuşmak ve nefsin ötesinde bir ruhsal birlik aramak; bu iki mistik yolu ortak bir eksende buluşturur.
Hakikat arayışı, zamanla ve mekanla sınırlı değildir. Kalbin dili evrenseldir. Belki de bu yüzden, İrlanda’nın sisli ormanlarında yankılanan bir ezgi ile Anadolu’nun tekkelerinde dönen bir semâ, aynı hakikatin farklı yankılarıdır.
⸻
Yazar Notu:
Bu yazı, gelenekler arası benzerliklere mistik bir mercekle bakan bir düşünce egzersizidir. Tarihsel dogmalar yerine ruhsal anlamda yakınlıkları vurgulamayı amaçlar.
Arda Keskinkılıç
Yorum Bırakın