Bazı sesler, sadece duyulmaz; yaşanır. Bazı kelimeler, yalnızca okunmaz; ruhunuzda yankılanır. YOK’ Dergisi’nin dokuzuncu sayısı, tam da bu hissi taşıyor: Sadece bir söyleşi değil, bir zaman diliminin, bir yalnızlığın, bir üretim sancısının kayıt altına alınmış hali.
Bu sayının odağında Ufuk Beydemir var. Müziğiyle kendi kuşağının sessiz çığlıklarını dillendiren, sözleriyle zamanın ruhuna temas eden bir sanatçı. Onunla yaptığımız söyleşi, klasik soru-cevaplardan öteye geçiyor. Bir masanın etrafında oturmuş gibi, zamanın ağır aktığı, kelimelerin yerine suskunlukların da konuşabildiği bir atmosferde gerçekleşiyor. Ufuk’un üretme biçimi, hayata bakışı ve içinde taşıdığı o kırılgan gücü keşfetmeye davet ediyoruz sizi.
YOK’ Dergisi’nin bu sayısında sadece bir sanatçıyı değil, onun etrafında örülen dünyayı da anlamaya çalışıyoruz. Müzik endüstrisinin yarattığı baskılar, içsel gelgitler, üretmenin sorumluluğu ve dinleyiciyle kurulan görünmez bağ üzerine derinlemesine düşünceler bu sayfaların arasında yer alıyor.
Bununla birlikte, YOK’ ekibinden her zamanki gibi düşündüren, sorgulatan ve yer yer sarsan metinler de bu sayıya eşlik ediyor. Kültür-sanatın güncel meselelerinden bireysel dönüşümlere, kolektif hafızadan bireysel yitikliklere uzanan bir anlatı örgüsü kuruluyor. Dergi, her sayısında olduğu gibi bu sayısında da okuru yalnız bırakmıyor; aksine onunla birlikte yürüyor.
Bu özel sayıda yer alan görseller ise, Ufuk Beydemir’in daha önce hiçbir yerde yayımlanmamış karelerinden oluşuyor. Fotoğraflar, onun yalnızlığını, sahnedeki halini, kendi içine çekildiği anları usulca gözler önüne seriyor. YOK’ Dergisi, sadece okumalık değil; aynı zamanda bakmalık, düşünmelik ve saklamalık bir sayı sunuyor.
Şimdi yayında.
Yorum Bırakın